Çarşamba 26.11.2014 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 26.11.2014 14:54

İsrail Mescid-i Aksa'nın altında ne arıyor?

3500 yıldır kayıp olan Ahit Sandığı'nı bulmak neden bu kadar önemli? Funda Özsoy Erdoğan, Sultan Polat'ın kaleme aldığı ve Kapı Yayınları tarafından yayımlanan "Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı" kitabını değerlendirdi.

Önce Tapınak Şövalyeleri, şimdi de İsrail ve Evangelistler, yüzlerce yıldır Mescid-i Aksa'nın altını sürekli kazıyorlar. Ve Mescid-i Aksa ile ilgili neredeyse tüm haberlerde ekrana hemen Kubbet-üs Sahra'nın görüntüleri getiriliyor.
Tüneller yüzünden Mescid-i Aksa çöktüğünde Kubbet-üs Sahra'nın güncel görüntülerini getirip "Bakın işte yerinde duruyor!" demeleri dünya kamuoyunu kandırmaya yeterli olacak mı?
Ahit Sandığı bugün nerede? Yavuz Selim Han Kutsal Emanetlerin peşinde düştüğünde Ahit Sandığı'nı da ele geçirmiş ve yeniden saklamış olabilir mi?
Bütün bu soruların cevabı geçtiğimiz hafta okurla buluşan "Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı" adlı kitapta veriliyor. Roman bir yandan sandığın çarpıcı hikayesini çok akıcı bir dille anlatırken, diğer yandan 3500 yıl boyu sandık çevresinde örülen efsanelerin aslında gerçeği ne kadar gizlediğine de değiniyor.
Kitapta, sandıkla ilgili çok ilginç gerçeklere de yer verilmiş. Soluk soluğa bir macera okurken, binlerce yıllık bir tarihe gömülmüş büyük bir gizemin kapısını da aralayacaksınız.
EVLİYA ÇELEBİ VE AHİT SANDIĞI

Tarihin nice insanı unutuşa terk ettiği karanlık kuyusundan, zamanın ipine tutunarak çıkmayı başaranlardan biri de Evliya Çelebi'dir kuşkusuz. 17. yüzyılda yaşamış, Enderun'da iyi bir eğitim aldıktan sonra, bütün Osmanlı'yı doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine dolaşarak, on ciltlik bir Seyahatname'nin içine sığdırmayı başarabilmiş büyük seyyah.

Evliya Çelebi gerçekte bir Osmanlı hafiyesi olabilir mi?

Peki, ya o Seyahatname'de yazılanlar ve de yaşananlar, sadece tarihin görünen yüzüyse… Aslında Evliya Çelebi, büyük bir seyyah olmanın ötesinde, tarihin gidişatını değiştirecek kadar önemli ve gizli görevlerde bulunmuş, Osmanlı Sultanı'nın en güvendiği has adamlarından biriyse…
Bir yazar muhayyilesi böyle bir kurguyu oluşturduğunda, bu kurgudan bir roman doğduğunda, Evliya Çelebi'ye ve onun Seyahatname'sine artık çok daha farklı anlamlar yüklemeye, başka bir gözle bakmaya başlarsınız. Sultan Polat, Kapı Yayınları'ndan çıkan ilk romanı Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı'nda Evliya Çelebi'yi bir roman kahramanına işte böyle dönüştürmüştür. Sultan Murat'ın, o Bağdat Fatihi'nin en güvendiği has adamı Sancar Bey'le birlikte Ahit Sandığı'nı bulmak üzere, gizli bir görevle yola çıkan, bu sırada kimsenin şüphesini çekmemek için bir seyyah kimliğine bürünen genç adamdır o artık. Aylar süren bu uzun yolculuk, Seyahatname'nin birinci cildini okuyanların bileceği üzere Bursa'dan başlar ve Doğu'ya doğru devam eder. Amaç Ahit Sandığı'nı bulmak ve onu İstanbul'a, payitahta götürmektir.
Ahit Sandığı nedir?

Ahit Sandığı, Musa Peygamber'in on emri yazdığı tabletleri yerleştirdiği, cennetten gönderilen sandıktır. Bu sandığı ele geçirecek kişi, aynı zamanda dünyaya hükmedecek güce de sahip olacaktır. Bu yüzden önemlidir sandığa sahip olmak.
Sandık şimdi kimin elinde?
Osmanlı'nın artık eski gücünü yitirmeye başladığı bir dönemdir Evliya Çelebi'nin yaşadığı dönem. Bir zamanlar, Yavuz Sultan Selim'in eline geçmişse de bu sandık, o dönemde zaten dünyaya hükmeden Osmanlı'nın bu sandığa ihtiyacı yoktur. Bu yüzden sandığın kötü niyetli kişilerin eline geçmemesi için saklanmasını istemiştir Yavuz Sultan Selim. Ama öyle bir saklanmalıdır ki sandık, her biri farklı şehirde olan çeşitli şifrelere ulaşmadan, sandığa ulaşmak da mümkün olmamalıdır.
Seyahatname, ustaca hazırlanmış bir şifre kitabı mı?

Evliya Çelebi ve can dostu Sancar Bey, roman boyunca onları sandığa götürecek şifreleri bulmak üzere Bağdat'tan Kudüs'e kadar pek çok yer dolaşırlar. Bu arada onlarla birlikte bu sandığı arayan kötü niyetli güçlerle de mücadele etmek zorunda kalırlar.
Anlatıcının bizzat Evliya Çelebi'nin kendisi olduğu bu roman, soluk kesen bir maceraya dönüşür. Ancak tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş pek çok efsaneyi de içinde barındırdığı ve gün yüzüne çıkardığı için Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı romanı için, fantastik bir macera romanı demek daha doğru olacaktır. Ayrıca romanda Evliya Çelebi'nin dışında, Kösem Sultan, Lagari Hasan Çelebi, Melek Ahmed Paşa, IV. Murat Han gibi başka tarihî şahsiyetler de zekice kurgunun içine yerleştirilmiş.
Romanda efsaneler çok fazla yer tutar. Tıpkı Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde olduğu gibi. Zaten bu son derece zekice kurgulanan kitapta, Seyahatname ile romanın kurgusu başarılı bir şekilde iç içe geçiriliyor.
Roman boyunca Evliya Çelebi, bir taraftan gezip gördüğü yerleri kaleme alırken, yani tarihe mal olmuş o ünlü Seyahatname'sini oluştururken, bir taraftan da Ahit Sandığı'nı aramaktadır. Böylece okur, romanın içine serpiştirilen Seyahatname'den bölümleri okurken, bir taraftan da gizli görevi için çalışan Evliya Çelebi'nin maceralarına tanık olur. Bu arada efsaneler adeta Ahit Sandığı'na giden yolun şifrelerini çözmek için Evliya Çelebi'ye ve de okura kılavuzluk eder.
"Doğu'da her şeyin bir aslı vardır, bir de efsanesi."
Yazarın sözlerini ödünç alarak söyleyecek olursak "Duyduğumuz her efsane saklı bir gerçeğin kapısını aralayabilir." Zira söz konusu olan Doğu ise efsaneler çok şey anlatır insana. Yine yazarın sözleriyle söyleyecek olursak "Doğu'da her şeyin bir aslı vardır, bir de efsanesi." Ahit Sandığı'nı bulmak için bu efsanelerin dilini de çözmek, gerçek olanı, içinden ustaca çekip çıkarmak gerekir. Tapınak Şövalyeleri'nden tutun da, Alamut Kalesi'ne, Piri Reis'in katlinin ardındaki sır perdesinden, Yavuz Selim Han'ı öldüren çıbana, Babil Kulesi'nden, Moğolların istilasına ve Selahaddin Eyyubi'ye kadar, birbirinden farklı, gerçek ile efsanenin iç içe geçtiği bu tarihe mal olmuş söylenceler, her ne kadar birbiriyle ilgisizmiş gibi görünse de sonunda bir şekilde "Ahit Sandığı"na götürür bizi.
Okuru nefes kesen bir maceranın içine sürükleyen bu roman, yedi bölümden oluşuyor. Her bölüm aynı zamanda Evliya Çelebi'nin Ahit Sandığı'nı ararken takip ettiği güzergâhları da gösterir: Bağdat, Babil, Şam, Kudüs, Akabe… Ulaştıkları her mekânda onları Ahit Sandığı'na ulaştıracak yeni bir şifre ile karşılaştıkları gibi, yeni bir maceraya da atılırlar. Her yeni macera ise, soluk kesen yeni tehlikelerin içine girmek demektir okur için. Adeta görsel bir şölene dönüştürmüştür romanı yazar.
Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı gibi bir romanı yazmak, oldukça zengin bir tarihî birikime sahip olmayı gerektirir kuşkusuz. Roman boyunca anlatılan geniş coğrafyalar ve bu coğrafyalarda yaşanmış olaylar üzerine elde edilen bilgiyi aynı zamanda okurun ilgisini çekecek bir anlatımla birleştirebilmek gerekir ki, Sultan Polat, Evliya Çelebi ve Ahit Sandığı romanında bunu hakkıyla başarabilmiştir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.