Bir saatte hızlandırılmış Shakespeare kursu
Kemal Başar'ın sahneye koyduğu 'Shakespeare'in Bütün Eserleri-Hafif Kısaltılmış', eğlenceli bir komedi oyunu. Üç oyuncu, bir saat içinde sahnede kılıktan kılığa girerek usta yazar Shakespeare'in 39 oyununu birden seyirciye oynuyor
PERFORMANSLAR ETKİLEYİCİ
Londra'da 10 sezon kapalı gişe oynayan 'Shakespeare'in Bütün Eserleri-Hafif Kısaltılmış'ın üç oyuncusu; tiyatro eğitimi görürken yıllarca eserleriyle yatıp kalktıkları Shakespeare'in böyle bir yorumunda rol almanın kendileri için de farklı bir deneyim olduğunu söylüyor. Oyundaki tüm rolleri kendileri canlandıran Kemal Erdurak, Mesut Yılmaz ve Kerem Muslugil'in sahnedeki temposu şapka çıkarılacak türden. Sürekli bir koşuşturmaca halinde olan oyuncular, sahnedeki hızın seyirciyi de dinamik tuttuğunu söylüyor. İşte yönetmeninin ağzından son dönemin en popüler oyunlarından 'Shakespeare'in Bütün Eserleri-Hafif Kısaltılmış'…
Tiyatro Keyfi'ni 14 ay önce kurduk. Bizim çabamız; yerelden, Türk kültüründen yola çıkarak sahnelemeler yapmak. Yani orta oyunundan yola çıkarak sahnelemeler yapıyoruz. Minimalist, genellikle boş sahnede, boş alanda, rollerden biri Kavuklu diğeri Pişekar'mış gibi düşünerek, oyuncuya geniş alanlar tanıyarak rejiler yapıyoruz.
Londra'da yıllar önce izlediğim bir oyundu bu. Metin, eleştirmenlik, yazarlık, oyunculuk gibi sisteme ait her şeye çok ciddi eleştiriler getiren, aynı zamanda kapitalizmin bize sunduğu kolaycılığı eleştiren çok güçlü bir eserdi izlediğim. Ancak Kraliçe Elizabeth üzerineydi. Oyunu Türkiye'de de Kraliçe Elizabeth üzerine yapmak benim işimi kolaylaştırırdı ama ben kolay işi sevmiyorum. Birtakım sembollerle, metaforlarla, yine orta oyunundan yola çıkarak ve metni baştan yazarak Tiyatro Keyfi'nin ikinci eseri olarak Garajistanbul'da oyuncularımla birlikte sahnelemeye başladım oyunu.
Söylediğiniz bu algı, Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın Shakespeare'i yanlış algılamasından kaynaklanıyor. Şunu söyleyebilirim ki; Shakespeare'in şiiri diye bir şey yoktur. Shakespeare'in şiiri diye garip garip hallere girer oyuncular. O zaman da seyirci yadırgar. Ben bunu çözdüğüm anda sahnelediğim Shakespeare'ler çok başarılı oldu.
Çok doğal çünkü biz oyunu tamamen bugüne getirdik. Bu oyunda üç gerizekalı 'oyuncu', Shakespeare gibi dünya tiyatro edebiyatının en büyüğünün 39 eserini birden oynayabileceklerini iddia ediyor. Hatta seyirciye "Shakespeare'in bütün eserleri çalıntıdır" diyorlar. Bu lavukluk düzeyindeler yani. Oyun; bu çağdaki bir anda ünlü olmaya, kolaycılığa bir eleştiri aslında. Bu samimiyet ve aptallığın bu boyutunu görmek seyircinin büyük ilgisini çekti. Sahnede bu üç 'oyuncu' bir saat içinde Hamlet'i, Juliette'i, Romeo'yu, kadınları, ruhları ve Sheakespeare'in daha birçok karakterini bir şekilde oynuyor.
SHAKESPEARE'İ HAP GİBİ VERİYORUZ
Evet, doğru; döneme uygun olarak seyirciye hap şeklinde veriyoruz Shakespeare'i. Yani 'Öyle olmaz, böyle olur' diyoruz!
Aslında Shakespeare'in gerçekten yaşayıp yaşamadığı bile bilinmiyor. Eğer yaşadıysa bütün eserleri kendinin yazıp yazmadığı da belli değil. Gerçekten yaşayıp yaşamaması önemli değil; sonuçta insanlığa inanılmaz güzel, mükemmel eserler vermiş. Onun mükemmeliyeti şiirinde değil; karakterlerindeki çelişkilerde. Tüm duyguları, tüm çelişkileri gümbür gümbür, tüm doğallığıyla söyler Shakespeare.
Shakespeare'in şiiri deyip garip hallere bürünmeler safsata, tiyatro değil o; yalan dolan. Birer yaratık haline geliyor insanlar Shakespeare oynayınca.
ÖYKÜLERDEN BİR OYUN YAPTIK
Geçtiğimiz günlerde 'Öykülerden Oyunlar' adlı bir oyunu sahnelemeye başladık. Öykülerden oyunlar, 30 yıl önce kaybettiğimiz Savaş Başar'ın kendi bulduğu bir konseptti. Tek bir aktörün tek bir sandalyeyle sahneye çıkıp Aziz Nesin'den Çehov'a birçok usta yazarın öykülerini oynadığı bir konseptti. Benim babamdır Savaş Başar. Şimdi biz de Emrah Serbes'in öykülerinden bir oyun yaptık. Babamın anısına yaptığımız bu oyunu Tayfun Dinçer yönetiyor, Hakkı Ergök ile ben oynuyoruz.
Avrupa'da yönettiğim oyunlar ve seçici kurulunda bulunduğum festivallerde orada her bir oyuncunun farklı bireyler ve tarzlar olduğunu gördüm. Orada İngilizce verdiğim derslerin aynısını Türkiye'de veriyorum. Tamamen kişinin kendi içine yolculuğa çıkmasına, korkularıyla yüzleşmesine ve o korkuların üstüne basıp var olabilen bir birey olmasına yönelik, felsefe ve psikolojinin de içerisinde olduğu dersler yapıyoruz.
EN SON HABERLER
- 1 Kocaeli Şehir Tiyatroları, Prestijli Afife Tiyatro Ödülleri'nde 7 dalda aday
- 2 Recep Ayyılmaz Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Başrejisörü olarak atandı!
- 3 Kasımpaşa Mevlevihanesi açıldı
- 4 Mikro detaylar sergisi AKM’de
- 5 70. Sait Faik Ödülü sahibini buldu
- 6 Kız kardeşlerin resim sergisi büyüledi
- 7 Tarihten izler taşıyan mektuplar sergide buluştu
- 8 Verdi’nin başyapıtına yoğun ilgi
- 9 “Osmanlı'dan Günümüze Koku Şişeleri” sergisi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde açıldı
- 10 Osmaniye’de Yöresel Yemek Lezzetleri Festivali başlıyor