Cuma 13.11.2015 00:00

"Ben, aşk, resim"

Ünlü ressam Ömer Kaleşi, ilki 400 yıl önce Osmanlı İmparatoru I. Ahmed tarafından Fransa'ya hediye edilen at kestanesi ağaçlarının kesilmesini tuvaline yansıttı.

Makedonya doğumlu ressam Kaleşi, Paris'te Arago Bulvarı'ndaki evinde, AA muhabirine, kesilen at kestaneleri ile ilgili resimleri hakkında bilgi verdi.

Kaleşi, Paris'te yaklaşık 50 yıldır yaşadığını ancak at kestanelerinin kesilişini resmedene kadar dünyanın dört bir yanından sanatçılara ilham veren bu şehirle ilgili hiçbir şey çizmediğini fark ettiğini anlattı.

"Hep Paris'le ilgili bir şeyler çizmek istiyordum, bir türlü olmuyordu" diyen Kaleşi, bir sonbahar günü atölyesinin camından Arago Bulvarı'nı süsleyen at kestanesi ağaçlarının belediye tarafından kesildiğini fark etmiş.

Kaleşi, ağaçların o yıl dünyadaki tüm at kestanelerine musallat olan bir hastalık nedeniyle kesildiğini öğrenmiş.

Bulvar üzerinde yaklaşık 200 ağacın kesilişini, "Başları kesilen geriye sadece içi çürümüş gövdeleri kalan ağaçlardan çok etkilendim. O çürümüş gövdeler bana insanı ve ölümü çağrıştırdı" ifadeleriyle anlatan Kaleşi, resimlerinde kesilmiş ağaç gövdelerinin üstlerine insan başları çizmiş.

Bu çalışma için atölyesinden hiç çıkmadan 100 gün geçiren Kaleşi, o süreci şöyle anlatıyor:

"Tüm dünyadan sanatçılar buraya ilham bulmak için gelir. Ama ben 50 yıldır Paris'teyim fark ettim ki bu şehre dair hiçbir şey çizmemişim. İçin için üzülüyor, acaba ne yapabilirim diye düşünüyordum. Sonra bu at kestanelerinin kesilişi beni öyle etkiledi ki 100 gün ne dışarı çıktım ne kimseyle görüştüm. Yaşım 83, sonunda Paris'ten ben de esinlendim ve diyorum ki Paris'e borcumu ödedim."

Ancak Kaleşi, kestane ağaçlarının aslında Türkiye'den geldiğini ise tabloları tamamladıktan sonra tesadüfen öğrenmiş. Kaleşi, tablolarını, İstanbul'da beraber çalıştığı sanat galerisine getirdiğinde o an orada bulunan birisi "kestane ağaçları sonunda yurduna döndü" yorumunu yapmış.

Kaleşi bu yoruma bir anlam veremez ve araştırır öğrenir ki, Arago Bulvarı'ndaki at kestaneleri 17. yüzyılın başında İstanbul Boğazı ile Paris'teki Seine nehrinin kardeşliğini simgelemek üzere Osmanlı tarafından Fransa'ya hediye edilmiştir ve böylece Fransa at kestanesiyle Osmanlı'nın sayesinde tanışmıştır.

Ünlü ressam, resimlerini yeniden Paris'e getirir ve Türkiye'nin UNESCO Nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı, temsilcilik konutunda Kaleşi'nin eserlerini sergilemek ister. Kaleşi'nin at kestanelerinin kesilişini anlatan resimleri 29 Ekim'den bu yana konutun duvarlarında sanat severlerin ziyaretine sunuluyor.

"Ben, aşk, resim"

Türkiye'ye 24 yaşındayken hiç Türkçe bilmeden giden Kaleşi, 50 yıllık sanat yaşamını Türkiye'ye borçlu olduğunu söylüyor.

Makedonya'nın Kırcova kentinde 10 çocuklu bir ailede büyüyen Kaleşi Üsküp Teknik Lisesi'nden mezun.

Elektrik teknisyenliği yapan Kaleşi resimle ilk kez 1955'de Üsküp'teki Davutpaşa Hamamı'ndaki Henry Moore sergisiyle tanışmış. Moore'un, 2. Dünya Savaşı'ndan kaçanların Londra metrosunda saklanışını konu alan sergisi Kaleşi'yi çok etkilemiş ve o an "ben ressam olacağım" demiş.

Kaleşi, ailesiyle birlikte bir yıl sonra Türkiye'ye göç edince, o dönemki ismiyle İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi şimdiki adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'ne kaydolmuş.

Bedri Rahmi'nin öğrencisi olan Kaleşi, o günleri şöyle anımsıyor:

"Türkçem çok azdı. Daha Türkiye'ye yeni gelmişiz. Üsküp'te elektik eğitimi almışım. Öğrencilerin en yaşlısı benim. Sadece birkaç kelime biliyorum. Güzel Sanatlar'da Türkçe dersi de vardı. Hoca kendini tanıt dedi. Ben de 'ben, aşk, resim' diyebildim. Resmi seviyorum demek istemiştim."

Bedri Rahmi'nin ve Orhan Şaik Gökyay'ın kendisi üzerinde çok emeği olduğunun altını çizen Kaleşi, "Türkiye olmasa, güzel sanatlar olmasa, ben Üsküp'te bir elektrikçi olacak, resim nedir bilmeyecektim" yorumunu yapıyor.

Halen Arago Bulvarı'nda kendi dizayn ettiği atölyesinde yaşayan Kaleşi hiç evlenmemiş. "Evlensem bölünürdüm, hayal gücüm, ilhamım bölünürdü, bu eserler çıkmazdı" diyen Kaleşi'ye göre sanat yalnızlığı seviyor.

"Balkanlarda Müslüman demek Türk demek"

Kaleşi'nin öne çıkan bir diğer özelliği ise 50 yıldır Paris'te yaşamasına rağmen köklerine sıkı sıkıya bağlı olması. Balkan göçmeni olan Kaleşi, her fırsatta o topraklara gittiğini, zaman zaman devlet adamlarından davetler aldığını söylüyor.

Kaleşi, Balkanlar'daki Türk algısını ise şöyle aktarıyor:

"Benim için Müslüman demek Türk demek. Osmanlı'nın Balkanlar'a girmesiyle Müslüman olanlara Türk demeye başlamışlar. Mesela bizim Kırcova'da Türk köyü vardı ama kimse Türkçe konuşamazdı. Balkanlar'da Müslüman olan herkes kendisine Türk der. Ben de hep öyle gördüm kendimi."

Kaleşi, son dönemde Balkanlar'da Türkiye'ye olan sevgi ve ilginin arttığını, hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu'na büyük bir ilgi olduğunu dile getiriyor ve başından geçen bir anıyı şöyle anlatıyor:

"Geçen yıl Makedonya Cumhurbaşkanı'ın davetlisi olarak yanına gittim. Sohbet ederken ben kahve alacağımı söyleyince 'hayır açık çay içelim' dedi ve görevlilere bize açık çay getirmesini söyledi. Cumhurbaşkanın açık çay istemesi tuhafıma gitti, sordum. Meğerse Davutoğlu, karşılaştıkları bir mecliste açık çay istemiş, Makedon Cumhurbaşkanı da o günden bu yana Davutoğlu sevdiği için açık çay içer olmuş. Oysa sorsanız açık çay ne demek bilmiyor ama Davutoğlu içtiği için seviyor. Öyle bir hayranlık ve sevgi var o topraklarda."

Kaleşi, sözlerini, zamanında Nazım Hikmet'in aynı at kestanesi ağaçları için yazdığı "Paris'te bir kestane ağacı olacak, Paris'in ilk kestanesi, Paris kestanelerinin atası, İstanbul'dan gelip yerleşmiş Paris'e, boğaz sırtlarından. Hala sağ mıdır, bilmem; Sağsa ikiyüz yaşında filan olmalı" dizeleriyle bitiriyor.

At kestanesi, Fransa'ya ilk kez 1615'te Osmanlı İmparatoru I. Ahmed tarafından hediye edilmişti. İstanbul Boğazı ile Paris'teki Seine nehrinin kardeşliğini simgeleyen at kestaneleri 200 yıl içerisinde tüm Fransa'ya yayılmıştı. Coğrafi olarak Balkan ve Türkiye ikliminde yetişen at kestanesi, günümüzde Paris Belediyesi'nin şehirde diktiği ağaçların yaklaşık yüzde 80'ini oluşturuyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.