Giriş Tarihi: 24.02.2013

Kameranın olduğu yerde survivor falan olmaz!

Serdar Kılıç bu ülkenin gerçek survivor'ı... Katılmadığı macera yarışı, tırmanmadığı dağ yok desek yeridir. Hayatını insanları doğaya çekmeye adamış, bir de bugünlerde "Bize survivor eğitimi verir misin?" diyenleri nazikçe geri çevirmeye! O, anlık değil yaşam boyunca doğayla içi içe olalım istiyor. Tam da gerçek bir survivor'dan bekleneceği gibi...

Onunla ilk kez üç yıl önce bir röportaj vesilesiyle tanışmıştım. 'Doğada Tek Başına' programını yapıyor ve akla hayale gelmeyecek durumlarda hayatımızı nasıl devam ettireceğimizi anlatıyordu. Telefona sarıldım ve "Tamam bunları sen yapıyorsun da biz o şartlarda nasıl hayatta kalalım; hiç inandırıcı değil" dedim. Cevabı, "İlk müsait zamanında gel senle doğaya çıkalım, bak nasıl hayatta kalıyorsun" oldu. Bana doğada nasıl hayatta kalacağımı öğretti. Böcek de yedim, balık da tuttum, su kaynağını nasıl bulacağımı da öğrendim. Bir şey daha öğrendim; doğada dolaşan adamdan zarar gelmeyeceğini! Tartışmasız bu ülkede survivor kelimesinin içini en sağlam şekilde dolduran isim o. Onu ilk defa takım elbiseleri içinde göreceksiniz. Doğa adamı sizler için ters köşeye yattı. Muhtemelen de bir daha yatmayacak. O yüzden dikkatli bakmanızda fayda var...
Bu ülke seni 'survivor' olarak tanıyor. Peki, survivor doğulur mu, survivor olunur mu?
Survivor içinde vardır, onu sonradan öldüren biziz. Bizim dedelerimizin hepsi survivor'dı zaten. Misal sen bana dedenin yaşamını anlatsan, orada neler neler buluruz. Ben 'Dağ Evi' projesini yaparken, iki Karadenizli arkadaş ziyarete geldi. Biri, "Abi nasıl yapıyorsun bu evleri, hiç anlamıyorum" dedi. Memleketini sordum, Hemşinli olduğunu öğrendim. "Git bakalım dedene sor; oturduğu evi hangi müteahidde yaptırmış" dedim. O dede, o evi kendisi yapmıştı. Ev yapmak da bir survivor ruhu gerektirir; çevreyi tanıman lazım, malzemeyi bilmen lazım, hayal gücünün temel mühendislik bilginin olması lazım… Dedelerimiz survivor'dı; biz olmadık. Aradaki bağlantıyı kestik çünkü. Şehirde her şey insanın önüne servis ediliyor. Hazır gelirse, çaba sarf etmezsin. Çaba sarf etmeyince de unutursun.
Kuralına göre oynayan insan doğada hayatta kalır mı? Doğadan korkmayalım mı?
Tabii kalır. Doğa hiçbir canlıyı öldürmek üzerine programlanmamıştır. Kelimenin kökeni, "nature" bile Latince; hayat vermek, yeniden doğmak anlamına gelir. Aklınızdan o korkuyu çıkarın.
Gücümüz yeter mi o zorlukları aşmaya?
İnsan, zekâsıyla hareket eden bir varlık. Fiziksel özellikleri doğadaki diğer canlılar kadar gelişmiş değildir ama zekâsıyla o açığını kapatır. Şehirdeki insan, ofise kapanmış insan potansiyelinin farkında olamaz. O hayat sana yeteneklerini kullanabilme şansı vermiyor çünkü. Bilakis, önüne çıkardığı engellerle demoralize olmana sebep oluyor. Bugün o plazalarda çalışanlara ciddi bir anket yap; çoğunun mutsuz olduğunu görürsün. Kapasitesinin farkında değil çünkü. Doğa bunları ortaya çıkaracak motivasyonu yaratıyor.

KAÇKARLAR'I GÖRMEDEN ÖLMEYİN

İşi gücü bırakıp doğaya yerleşemeyeceğimize göre, nasıl bir denge kurmalı?
Benim eşim en büyük şansım. Şehir hayatına ilişkin tüm boşluklarımı o tamamlıyor. Benim hayatım dağlarda geçti. Zaman kavramı yoktur mesela bende. Zaten saate bakarak değil; güneşe bakarak hareket ederim. Bu yüzden şehrin o dakik olma durumlarını hep ıskalarım. Burada yardımıma eşim yetişiyor. Doğada öğrendiklerimi buraya entegre ediyorum; öyle bir denge kurdum ve çok mutluyum. Hiçbir şey yapamıyorsanız haftada bir kere ormana gidin. Yazın tatillerinizi deniz kenarında geçirmek yerine bir sefer de dağa, ormana gidin mesela. Çok şey kazanacaksınız.
Dünyanın birçok yerini gezdin. Bir şansları olsa, okuyuculara nereye gitmelerini tavsiye edersin?
Öncelikle bir noktayı aydınlatmak gerekiyor. Nereye giderseniz gidin, her gittiğinizde ayrı bir güzellikle karşılaşırsınız. Ben Patagonya'ya, Grönland'a, Yeni Zelanda'ya defalarca gittim. Her gittiğimde başka bir tat aldım. Çünkü mevsim, güneşin açısı, bulutlar; bunların hepsi, manzarayı değiştirir. Benim favorim Kaçkarlar'dır. Florası da faunası da müthiştir. Bu topraklarda doğmuş büyümüş bir insan Kaçkarlar'ı görmeden ölürse yazık olur.
50 sene sonra nasıl bir toplum olacağız?
İnsanın beyninin çok hızlı geliştiğini fakat fiziksel kapasitesinin ihmal edildiğini düşünüyorum. Çok hızlı ilerleyeceğiz belki ama vücudumuz buna ayak uyduramayacak gibi geliyor. Zaten yerimizden kalkmadan, elektromanyetik alanlarda yaşamaya devam ettiğimiz sürece böyle bir son kaçınılmaz olacak. Bu toplumun doğayla temasının mutlaka sağlanması gerekiyor. Bugün çık sokağa istediğin kişiye sor, ağaç adlarını bilir ama görse üç tane ağaç tanımaz. Bunu hatırlatabilmek adına da 'Doğadaki Çocuk' derneğini kurduk.

DOĞAYLA BAŞA ÇIKILMAZ

Neler yapacaksınız bu dernekte?
Amacımız, doğayı eğitim sisteminin içine mümkün olduğunca entegre etmek. Bu konuda Gençlik ve spor Bakanı Sn. Suat Kılıç'tan müthiş destek alıyoruz. Temel amacımız şehirlerdeki okulların içine girip sistemler kurabilmek. Anadolu yüksek bir coğrafya ama kaçımız dağlara, ormanlara gidiyoruz. Bu dernekteki amacımız çocukların ailelerini, dağlara, doğaya gitmeye motive etmelerini sağlamak. Dağ sağlık demektir. Tatil köylerinde açık büfeyle, duvarlarla çevrili alanlarda çocuklarımızı sağlıklı yetiştiremeyiz.
Doğada yapılacak en büyük yanlış nedir?
Doğayla başa çıkmaya çalışmak! Doğayla başa çıkamazsın ancak onunla uyum içinde hareket edebilirsin. Bazı yerlerde okuyorum; doğaya karşı koymaktan falan bahsediyorlar. Ben onu söyleyenlere akıntılı bir nehre girip akıntıya karşı yüzmelerini öneriyorum. Doğanın büyüklüğünü kabul edeceksin ve onun kurallarına göre, onunla ahenk içinde olmaya gayret edeceksin.
Doğa sana neyi öğretti?
Doğa bana dürüst, mert ve kudretli olmayı öğretti. Üçü bir araya geldiği zaman iyi insan oluyorsun. Doğa, iyi insan olmayı da öğretir; yeter ki siz kendinizi ona bırakın. Doğa, kaynakları verimli kullanmayı da öğretti bana. Zevk için hayvan avlamam; ihtiyacım olursa avlarım ve her bir parçasını da kullanırım. Hayvan avlayıp evinde duvarına asanlar bizden değil. Atalarımız avladığı hayvanın önünde diz çöküp, "Senin kudretine ve ihtişamına hayranım" diye saygısını gösterirdi. Doğa saygılı olmayı da, sabırlı olmayı da, metanetli olmayı da öğretir.
SURVIVOR'DA İSTERSEN ELEKTRİK ÜRETİRSİN
Bu yarışmaya katılacak isimler orada hayatlarını kolaylaştıracak şeyler öğretmemi istiyor. Bennu Gerede, Doğukan Manço ciddi ciddi iletişim kurup eğitim almak istediklerini söyledi. Bunlar güzel şeyler tabii ama insan iki günde survivor olmaz. Bir de bu işin teatral yönü bana ters. Yarışmaya gidip gelsinler benim kampım herkese açık; gelip, gönüllü olarak istedikleri şekilde survivor hayatını yaşayabilirler. Peki, oraya gidince ne yapmalı? Bana hep bu soruluyor. Böyle bir adaya giden insanın yapması gereken ilk şey; kendine uygun bir barınaktır. Yeme içme sonra gelir. Eğer insan kendini koruyacağı, dinlenebileceği bir barınak yapmazsa; hayatta kalamaz. Bu insanın genetik kodudur zaten. Şehirde bile; akşam evinize dönersiniz, ihtiyacınız olduğunda dışarı çıkarsınız. Doğada, bulunduğu yere uyum sağlayanlar hayatta kalır. Barınağını yaptıktan sonra gözleme başlaman lazım.

EMİN DEĞİLSEN UĞRAŞMA

Oradaki canlıların beslenme şekillerine bakarak, neleri yiyebileceğini anlarsın. Sonra denize bakman lazım. Hangi balıkları, hangi kabukluları yiyebileceğini öğrenmek için. Doğada sık yapılan bir yanlış vardır. Hiç birimiz, doğanın bütün bilgilerine sahip değiliz ve doğa şaka kabul etmez. Bilmiyorsan, tereddüt duyuyorsan bir adım geriye atacaksın. Bu yemek konusunda da böyle. Ağaçlar mesela; sana tahmin edemeyeceğin kadar malzeme verir. Ve en önemlisi ocak. Barınaktan sonra hemen bir ocak yapacaksın, ateşini yakacaksın. Bizde 'ocağı sönmek' diye bir deyim vardır; ocağını söndürmeyeceksin. Ateş yandığı sürece moralin yüksek olur; vahşi hayvanlardan korunursun, giysilerini kurutursun. O adaya katılanları iyi organize et bir ay sonra ticarete bile başlarlar. Şaka yapmıyorum; doğa sana bütün imkânları veriyor. Rüzgar enerjisi kullanarak basit bir dinamo sistemiyle elektrik bile üretebilirsin. "Açız, ölüyoruz!" diye sabahtan akşama kadar oturursan olmaz bu işler ama.
MİLLET BENİ GÜNDE ÜÇ ÖĞÜN YILAN YİYOR ZANNEDİYOR
'Doğada Tek Başına' programım çok ilgi görmüştü. Ama sokakta beni çevirip "Abi kamerayı kapattıktan sonra kim bilir ne rahatsındır, yeme bizi!" diyenler oluyordu. Ben orada kendim doğada tek başıma kalırsam ne yapacağımı değil, siz kalırsanız ne yapacağınızı gösteriyordum. Bunu yapmam için tabii ki bir ekibe, en azından kameramana ihtiyacım var. Böyle bir prodüksiyonu yapayalnız yapmak mümkün mü? Beni oradan tanıyanlar hayatım boyunca yılan, bitki ve böcek yiyorum zannediyor. Öyle bir şey yok. Zorda kalsam; hayata tutunmak gerekirse yerim; yedim de. Hayata nasıl tutunacağımı biliyorum. Size doğada nasıl hayatta kalırsınız bunu öğretmeye çalışıyorum. Ama normal günde böyle beslenmiyorum. Laf aramızda çok da iyi suşi yaparım.
DOĞADA ÜÇ ALTIN ÖĞÜT
Sakin ol: Bu sadece doğada değil, hayatta da geçerli bir kuraldır. Panik, tolere edilebilir olduğu sürece gereklidir. Çünkü panik adrenalin salgılatır; adrenalin de duyularını harekete geçirir. Ama paniği kontrol etmeyi öğrenmen lazım.
Hareket etme: Bilmediğin bir coğrafyadaysan fazla hareket etme. Bulunduğun yerde hayatını devam ettirecek bir düzen kurmaya çalış. Hareket etmek enerji gerektirir; besin ihtiyacın artar. Barınak yap ateş yak: Ateş seni soğuktan ve vahşi hayvanlardan korur, moralini yükseltir. Gerektiği zaman ateşle mesaj bile gönderirsin.
ARADA ELEKTRİĞİ KESECEKSİN
Bir köy evine misafir oldum. Evin küçük kızına "En çok neyi seviyorsun?" diye sordum, "Elektriğin kesilmesini" dedi. Meğer bir tek elektrik kesilince aile bir araya geliyor sobanın etrafında oturuyormuş. Babası da o küçük kızı sevdiği için, kız sürekli elektriğin kesilmesini istiyormuş.
SERDAR KILIÇ KİMDİR?
Doğayla serüveni 12 yaşındayken dedesiyle kurt izi takip ederek başladı. Jeoloji mühendisliği ve Beden Eğtimi ve Spor bölümlerinde okudu. Profesyonel olarak; atletizm ve basketbolla ilgilendi. Dünyanın en önemli outdoor markalarına danışmanlık yaptı. En zorlu serüven yarışlarında Türkiye'yi defalarca temsil etti. Camel Trophy'de fiziksel etaplar ve navigasyon şampiyonu oldu. Kutup'ta 21 gün -60 derecede yaşadı. 10 binin üzerinde orta ve üst düzey yöneticiye; liderlik ve motivasyon eğitimi verdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.