Yönetmen
Özen Yula'nın 1998'de yazdığı, İstanbul, Eskişehir ve Van gibi birçok ilin devlet tiyatrosunda gösterilen 'Gayri Resmi Hürrem' adlı oyun, bu kez de Ankara Devlet Tiyatrosu yorumuyla sahneleniyor. 15 Kasım'da perdelerini açan oyunu, önceki gün İstanbul turnesinde izleme şansı buldum. Gücü, kudreti, hırsı ve zekasıyla sadece Osmanlı tarihinin değil, dünya siyaset tarihinin en güçlü kadınlarından biri olan Hürrem Sultan'ın hayatından kesitler sunan oyun, Üsküdar Tekel Sahnesi'nde iki temsil verdi.
SEYİRCİYİ İÇİNE ALIYOR
Salona geçerken kostümlü cariyelerin seyircileri karşılamasından belliydi farklı bir oyun izleyeceğimiz. Nitekim Deniz Ertürk'ün çaldığı kanun ezgileri eşliğinde yerlerimizi aldık. 'Gayri Resmi Hürrem'; kostümü, dekoru ve müzikleriyle daha ilk sahneden seyirciyi içine alan bir oyun. İpek Atagün Gezener'in canlandırdığı 'Hürrem Sultan', hayatının muhasebesini yaptığı bir gün, vaktiyle yaptırdığı gizli bir odaya girer. Odada hafızasını kaybetmiş bir cariye ile karşılaşır. O cariyenin adı da 'Hürrem'dir. (Gülin Ersoy) Oyunun sonuna kadar cariyenin, Hürrem'in gençliği olduğu düşünülüyor ancak temsil, masalsı anlatımı sayesinde çok farklı bir yöne ilerliyor. Bu iki Hürrem, Hürrem Sultan'ın hayatından kesitler sunuyorlar. Özen Yula, Hürrem'in iktidar hırsı, zekası ve güçlü kişiliğinin yanı sıra anne şefkatini de vurguluyor.
GÜZEL DİYALOGLAR
Devlet Tiyatrosu'nun tarihi oyun talebiyle bu oyunu yeniden uyarlayan Yula, bu kez aynı metni farklı bir yorumla sahneye koymuş. Oyunda Ortaoyunu, kukla tiyatrosu ve Gölge Oyunu geleneklerinden yararlanmış. Oyunda 'Kanuni Sultan Süleyman', 'Şehzade Mustafa', 'Mihrimah Sultan', 'Selim', 'Beyazıd' ve 'Cihangir'in kuklaları var ve bunları Gülin Ersoy konuşturuyor. İki kadın oyuncu da oldukça başarılı ancak Ersoy; sesi, jest ve mimikleriyle bir adım öne çıkmayı başarıyor. Hakan Dündar imzalı işlevsel dekor tasarımı, Funda Karasaç imzalı kostümlerle bütünlük oluşturmuş. Yula, çok güzel diyaloglar yazmış. Özellikle 'Hürrem'in iktidar hırsının gözünü bürüdüğü sahnelerdeki "İktidar onu isteyenlerin değil, onunla baş edebilenlerin hakkıdır" repliği çok manidar.