Oyuncu Esra Dermancıoğlu, hayatta her şeyi tutkuyla yaptığını söylüyor: Tutku, bana iyi geliyor. Tutkulu aşık olmayacaksam olmayayım. Atv'deki 'Kırgın Çiçekler' dizisinde rol alan Esra Dermancıoğlu, Esquire dergisine samimi açıklamalar yaptı: Evimi çok seviyorum. Evi sığınak gibi huzurlu, güvenli buluyorum. Evde film seyredersin, arkadaşlarınla sohbet edersin, yemek yersin; zaten hayatın güzelliği de bunlardan ibaret. Yolumu kendim buldum. Çok yanlış da yaptım. Ama yanlış yapmayı seviyorum.
Bir işe 18-19 yaşında başlamak başkadır, 34 yaşında başlamak başka... Ben oyunculuğa başladığımda yaş itibariyle kişiliğim oturduğu, ne istediğim ne istemediğim belli olduğu için daha bilinçliydim belki. Sanat tarihi mezunuyum. Eskiden, yeni sanatçıları galerilerle tanıştırıp onlara sergi açıyordum. Eğlenceli bir işti ama oyunculuk yapmaya başladıktan sonra "Ben hep başka bir şey arıyormuşum, o da buymuş" dedim.
'KİBİRE ÇOK SİNİRLENİYORUM'
Meslek değiştirmek çok güzel. Ama ben hep değiştiriyorum bir şeyleri, bana çok iyi geliyor; yeniden doğmak gibi. Oyunculuğa başlamak istediğimde etrafımdakiler "Olur mu bu yaştan sonra, kafayı mı yedin!" dedi. Ama bir şeyi gerçekten istiyorsak yalnızca kendimizi dinlememiz gerekiyor. Oyunculuğun içgüdüsel bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir matematiği var ama daha çok gerçeklikle ilgili. Kendi hayatında ne kadar gerçeksen, o kadar gerçek olabiliyorsun kamera karşısında da. Benim derdim kibirle... Kibire çok sinirleniyorum, bir tek ona gülemiyorum. Kibirli bir insan gördüğüm zaman, koşarak oradan kaçmak istiyorum.
Plan yapan biri değilim; aşkta hiç planlı davranmam. Birini sevdiğimde mutlu oluyorsam, kim olduğunun önemi yok. Anne olurken de çok planlamadım. Aşık olduk, evlendik. Doğurmak istedim, doğurdum. Annelik, büyük bir öğreti. Anneliği, kızımı hayata tarafsız bir şekilde hazırlamak olarak görüyorum. Bunun dışında yüklediğim bir anlam yok. İnsanın hayattaki amacını büyütüyoruz. Esra olarak amacım mutlu olmak, mutlu etmek, yaşamak, yiyip içmek, tatlı bir insan olup ölmek.
Tutku bana iyi geliyor. Tutkulu aşık olmayacaksam hiç olmayayım, tutkulu yemek yemeyeceksem hiç yemeyeyim. Öylesine olacaksa olmasın daha iyi. Arkadaşlarım bana dertlerini anlattıklarında onları güldürmeye çalışırım. Dramatik olaylar anlatmak için gelip evden kahkahalarla ayrıldıkları olmuştur. Gülmeliyiz, çünkü dünyada çok acı var. Az konuşan erkeklerden etkilenirim. Çok anlatan, sahne alanları ise sevmiyorum. Erkeğin doğasını, hayata bakışını, olaylara verdiği reaksiyonu daha sağlıklı buluyorum. Kadın olmanın o girift doğası çok yorucu. Kötülük yapmaya çok üşeniyorum. Kötü kadın repliklerini okurken 'Üşenmiyor musun bunca kötülüğü yapmaya?' diye bakıyorum. Bir de ilahi adalete inanıyorum.