Usta oyuncu Güven Hokna, bu sezon atv'nin yeni dizisi 'Bahtiyar Ölmez'deki 'Latife Çakar' rolüyle izleyiciyle buluşuyor. Romanya-Bulgaristan göçmeni Müslüman bir baba ile İstanbullu Ermeni bir annenin kızı olarak Ankara'da doğup büyüyen Hokna, canlandırdığı aksi ve dominant anne rollerinin aksine gerçekte çok naif birisi. Tam bir hayvansever olan usta oyuncu; yeni dizisini ve hakkında bilinmeyenleri GÜNAYDIN'a anlattı...
Sizi yıllardır tanıyoruz ama hayatınızla ilgili gerçekleri pek bilmiyoruz. Nasıl bir hikayeniz var?
Babacığım, 93 Harbi'nde yani 1877'deki Osmanlı-Rus Savaşı döneminde geldiklerini söylerdi. Samatya-Kumkapı'ya yerleşmişler. Annem de Ermeni bir ailenin kızı olarak onlara komşuymuş. Birbirlerini sevmişler ve evlenip Ankara'ya yerleşmişler.
Farklı kültürlerin bir ortamda buluştuğu aile yaşamınız nasıldı?
Annem gençliğinde birinci sınıf terziydi, üst düzey insanlara dikiş dikermiş. Azınlıkları küçümsememek lazım; her zaman gurur duymuşumdur. Bir de ablam vardı, Allah rahmet eylesin; çok mutlu bir anne-babanın çocuklarıydık.
İÇİM SANAT DİYE YANIYORDU
Aileniz o dönem toplumsal baskı hissediyor muydu?
Bir yanlışlık ya da hıyanetlik görmedikçe, kapını kapattıktan sonra ibadetinizi nasıl yaparsanız yapın. Mahalle kültürüyle büyüdük; kapının önünde oynarken, komşumuz seslenir ve onlar için bakkala gider, ihtiyaçlarını alırdık. 'O gayrimüslim, bu değil' gibi ayrımlar görmedim.
50'li yılların çocuğu olmak nasıldı?
Doğma büyüme Ankara'daydım ama soysop herkes İstanbul'daydı, yani Boğaz çocuğuyum. Sarıyer'de teyzemlerin yazlığı vardı, her yıl Ankara'dan oraya tatile giderdik. Tabiatla iç içeydik, hatta gece 12.00'lere kadar sokakta saklambaç oynardık. O zamanlar sokaklar tehlikeli değildi.
Gençliğinizde hiç serserilikleriniz oldu mu?
Olmaz olur mu! Bazı insanlar hiç aşık olamamıştır ama ben sevmeyi bilen büyük aşklar yaşadım. Anılarımı anlatsam olay olur ama hep olumlu şeylerdir. Zaten kötülüğe, tersliğe aklım ermez.
Anneliğiniz nasıldı peki?
İyiydi... Yolda gördüğüm her çocuğu öpmezdim ama şimdi biri kız, biri oğlan, iki torunum var ve misler gibiler. Hayatım boyunca 10 kere düşmüşümdür ama ayağa da kalktım. Düşmeye alıştığımız için nasıl kalkacağımızı da biliyoruz.
İlk olarak baleyle başlamışsınız...
Bale benim için tutkuydu ve çok iyi bir dereceyle konservatuvara girmiştim. Sonrasında çok ağır bir grip geçirince, babacığım beni okuldan almıştı ama içim sanat diye yanıyordu. Ailemde amatör tiyatrocular vardı ve ilk tohumları onlarla attım.
Sonra yine konservatuvara girmişsiniz. Ama bu sefer tiyatro bölümüne...
Evet, 1967-68 yıllarında konservatuvardan mezun oldum, sonra Devlet Tiyatrosu ailesine katıldım. Biraz erken emekli oldum, toplam 37 yıl yedi ay Devlet Tiyatroları'nda çalıştım. Şanslıyım; hem bir büyük olarak sayılıp seviliyorum, hem de iyi bir oyuncu olarak anıldığımı duyunca çok mutlu oluyorum.
71 yaşındasınız ve hâlâ çalışıyorsunuz. Durmaya niyetiniz yok mu?
Durmayı hiç düşünmedim. Sanatçılığın emekliliği yoktur; kağıt üzerinde emeklisinizdir. Tabii o da insana ağır geliyor. Bu yaşta bankadan kredi çekeceğiniz zaman size öyle bir sigorta yapıyorlar ki, krediyi almaktan vazgeçiyorsunuz! Çünkü 'Bu kadın toprağa bakıyor' diye düşünüyorlar. Emeklilik, işe yaramazlık sertifikası gibi görülüyor; bu çok ayıp.
Gerçekten yorulmadınız mı?
Zaman zaman "Yorgunum" derim ama bu da lafta.
Hayattan bir beklentiniz ya da isteğiniz var mı?
Hayattan değil ama Allah'tan var... Aslında çok büyük istekleri olan bir kadın değilim. Herkes gibi önce sağlık, huzur ve akıl istiyorum. Şimdilerde demans diye moda bir hastalık var; Alzheimer başlangıcı denilen bir şey... Allah korusun, onu yaşamak istemem.
'İKİNCİ BAHAR'DA OYNAMAK İÇİN TİYATRODAN AYRILDIM
Yıllarca Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çalışmanıza rağmen sizi İstanbul'a getiren neydi?
'İkinci Bahar' dizisi çekilecekti ve
Yavuz Turgul çok çalışmak istediğim
bir yönetmendi. Bu fırsatı kaçırmak
istemedim. Teklif gelince tiyatrodan
izin istedim. İzin vermek yerine
tiyatroda bana üçüncü sınıf bir rol
verdiler. Ben de emekliliğimi istedim
ve çıktım.
Emekliliğinizi istemeniz aslında tepki miydi?
Tabii ki, yoksa 40 yılı tamamlayabilirdim.
Yıllarca küçük rol, büyük
rol demeden çaba verdim ama o
dönemde ayaklar baş olmuştu. Beni
takdir edemeyecek bir ortamın içerisinde
olmak istemedim.
Emekliliği istemek yerine inadına orada kalabilirdiniz. Hiç hırslı olmadınız mı?
Olmadım, naif bir kadınımdır
ama güçlüyümdür. Aceleci, telaşlı,
üretken ve etkileyici taraflarım
vardır. Bazen ayaklarımın altından
yükseldiğimi hissederim. Bende
varolan şeylerden o kadar eminim
ki, galiba kendimi rakipsiz gördüm
ama bu hırs ya da ego değil. İyi
oyuncuları her zaman takdir ederim.
Fakat bendeki de farkındalıktı.
Kişinin kendine farkındalığı varsa;
ne kompleksi, ne de hırsı olur.
SAĞLAM BİR ESPRİ ANLAYIŞINIZ VARSA 'BAHTİYAR ÖLMEZ'İ İYİ ANLARSINIZ
Eskiden oyunculukta eğitim önemliydi ama şimdi fiziksel güzellik iş almaya yetiyor gibi, ne dersiniz?
Sadece güzellikle oyuncu olunmaz. Güzel insana bakılır ama bir de işin derinliğine inmek lazım. 'Görev aldığım işin senaryosuna sarılmalıyım, onunla bütünleşmeliyim' demeleri gerekiyor. Başarının gerçek payı o; tek başına güzellik yetmez. Hak eden de, hak etmeyen de aynı ekmeği yemek istiyor. İşi bilenle, bilmeyeni ayırt etmiyoruz; güzel olması yeterli oluyor. Bu bir ekip işidir. Ben onlara 'karavan oyuncuları' diyorum ve hiç karavan oyuncularından olmadım. Tiyatro için titremeyen hiç kimse gerçek oyuncu olamaz.
Genç oyuncular gelip size bir şeyler danışıyor mu?
Danışan da, 'İzindeyiz' diyen de oluyor. Ama sete çekime 10 dakika kala gelip günlük makyajıyla kamera karşına geçecek kadar sorumsuz olanlar da vardı. Daha önceki projelerimde birkaç kez tanık oldum. Şimdiki projemiz 'Bahtiyar Ölmez'de bu yönde bir sorunumuz yok.
Yeri gelmişken, 'Bahtiyar Ölmez'i diğer dizilerden ayıran nedir?
Hiciv dolu ve gerçeklerin çarpıtılmadan verildiği, derinliği olan bir iş. Eğer espri anlayışınız varsa daha iyi anlarsınız. Sırf vurdu kırdı değil, bir ailenin oturup izleyebileceği tatta bir proje. İşimizi bu kadar sevmemizin altında ekip ruhu yatıyor; hepsini çok seviyorum. Seyirci de diziyi sevdi, Allah yol açıklığı versin.