Usta oyuncu Oya Başar, GÜNAYDIN'a konuştu. Sanatçıların SABAH'a konuştuğu için linç edilmesini eleştiren Başar, "Marjinallikten kimseye fayda gelmez, linç etmeye çalışarak, karşı tarafta kusur arayarak bir yere varamayız" dedi...
- Türkiye'nin en güçlü kadın oyuncularından birisiniz. 8 yaşından beri tiyatro yapıyorsunuz. Tiyatro sizce nedir?
İnsanı, insanla, insana anlatma sanatıdır tiyatro. Tiyatro benim hem ruhumu geliştirdi, hem de çağdaş olmamı, dünyayı takip edebilmemi sağladı. Hoşgörülü olmayı ve sevmeyi öğretti bana. Bir daha dünyaya gelsem yine bu mesleği yapardım.
TOPLUMU KADIN AYAKTA TUTAR
- Bu kadar uzun süre mesleğinizi devam ettirmeyi neye borçlusunuz?
İşimi çok sevdiğim için hep birinci planda tuttum. Medyada hep yaptığım işle anılmak istedim. Kimsenin hayatını merak etmedim, kimse de benimkini merak etmesin. Hayatım boyunca başta kadın-erkek ayrımcılığı olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı çıktım. Erkekleri yetiştiren kadınlardır. İş biz kadınlara düşüyor. Çocuklarımı ayrımcılık yapmadan ve aile sevgisi vererek yetiştirdim.
- Levent Kırca gibi değerli bir sanatçıyla evli olmanıza rağmen kendi soyadınızı kullandınız...
Bir kadın olarak 35 yıl önce kendi soyadımı kullanmayı tercih ettim.
- 'Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır' sözüne katılıyor musunuz?
Kadın ve erkek ancak yan yana durursa, el ele verirse büyür ve daha başarılı olur. Kadınlardır aileyi, toplumu ayakta tutan.
- 'Olacak O Kadar' skeçleri hâlâ hafızalarımızda. Neydi bu programı özel kılan?
Biz mizaha farklı bir açıdan baktık. Ülkemizin sorunlarını mizah yoluyla, üstüne şeker koyup anlatmaya çalıştık. Her kesimin sorunlarını anlattık. O dönemdeki iktidarların eksik yanlarını, yanlışlarını ortaya koyduk programda. Eleştirilerimize kızana kanalımız da olsa karşı durduk. 'Biz bunu yapıyoruz ve istiyoruz' dedik. Halk da bizi alkışladı ve yanımızda oldu. Sanata hoşgörü ile önyargısız yaklaşmak gerekiyor. Hem devleti yönetenler, hem de muhalefette olanlar da böyle yaklaşmalı. Bizim tiyatro oyunlarımıza, eleştirilerimize rağmen Özal da, Demirel de, Çiller de, Ecevit de geldi. TRT'deki kraldan çok kralcılar bizi kapının önüne koyuyordu eleştirilerimizden dolayı. Sonra yine çağırıyorlardı. Biz yine bildiğimiz gibi yapıyorduk programı. 'Olacak O Kadar' zamanında ne benim, ne de Levent'in iktidara yakınlığımız olmadı. Her yönetime eşit mesafede durduk. Ben evrensel bir iş yaptığım için hiçbir partinin ya da bir tarafın sanatçısı olmadım. Yapıma aykırı zaten.
- Başkan Erdoğan'ın katılımıyla yapılan Atatürk Kültür Merkezi'nin tanıtım toplantısında siz de vardınız. Oraya katılan sanatçılar yine belli bir kesim tarafından eleştirildi...
Beni de eleştirdiler toplantıya katıldığım için ama hiç aldırış etmedim. Bir sanatçı olarak AKM'nin tanıtımına gidip bakacağım elbette. Ne yani Fransız Kültür Merkezi'nin mi tanıtımına gideceğim? Ben bir Türk sanatçısı ve Atatürk Cumhuriyeti'nde doğmuş, büyümüş bir Türk kadını olarak ülkemi çok seviyorum. Ülkemin sanatıyla ilgili yapılan bu tarz projelerle yakından ilgilenmek benim görevim. Çok da beğendim AKM projesini. Önyargılı olmamak lazım. Toplantıya gidip dinlemeden ahkam kesmemek, önyargılı yaklaşmamak lazım AKM'ye.
- Sanatçı kimliğinizle Levent Kırca da, siz de toplumun tüm kesimlerinden yıllarca büyük ilgi gördünüz...
'Olacak O Kadar'da her kesimin sorunlarına eğiliyorduk. İSKİ'yi de, polisi de, askeri de eleştirdik. Darbelere karşı olduğumuzu yaptığımız skeçlerle gösterdik. Önyargısız biçimde kimseyi yaftalamadan yaklaştık tüm konulara. Topluma ayna tuttuk. Anadolu'nun o eşsiz kültürel değerlerini de göstermeye çalıştık. Hoşgörü ve sevgidir toplumu bir arada tutan ve onu güçlü kılan. Marjinallikten kimseye fayda gelmez. Linç etmeye çalışarak, karşı tarafta kusur arayarak bir yere varamayız. Ancak uzlaşırsak ülke olarak daha iyi bir noktaya gideriz. Bunu her alanda yapmalıyız; sanatta da, siyasette de... Sanatçıların açıklamalarından dolayı linç edilmesini doğru bulmuyorum. Sanatçılar gönülleriyle konuşur. Ayrıca makamlar gelip geçicidir, sanatçılar bakidir. Sanatçıların beklentisi, ülkesinin daha iyi noktaya gelmesi olur ancak. Sanatçıları karalayarak kimse bir yere varamaz.
- Dizilerde de rol alıyorsunuz. Dizi sürelerinin uzunluğuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu, yapımcıların ve sanatçıların birlikte çözüm üretmesiyle çözülür. Herkes taşın altına elini koymalı.
'NASIL OLSA ÖLECEĞİZ AMA ACI ÇEKMEDEN ÖLMEK İSTİYORUM' DEDİM
- Hayatın zorluklarına karşı güçlü durmayı başarabilmiş birisiniz. Zor bir hastalık da atlattınız...
Hayatta karşılaştığım tüm zorlukları yılmadan, mücadele ederek aşmaya çalışan biriyim. Kimseyi dertlerimle sıkmak istemem. Bu hastalıkla ilk karşılaştığımda "Nasıl olsa öleceğiz ama acı çekmeden ölmek istiyorum" demiştim. Hastalığım boyunca kemoterapi görmeme rağmen işime devam ettim. Motivasyonumu böyle sağlıyordum.
- Hiç umutsuzluğa düşmediniz mi?
Düştüm. Bir gün kemoterapi tedavim sırasında "Tedavi olmayacağım" diye ağlamaya başladım. Doktorum "Senin gibi güçlü bir kadına bu hiç yakışmadı" dedi ve beni ikna etti tedavi için.
LEVENT ÜLKESİNİ ÇOK SEVEN BİR İNSANDI
- Levent Kırca'nın ölümünün ardından üç yıl geçti.
Levent Kırca denilince aklınıza ilk ne geliyor? O benim ve çocuklarımın kalbinde hep yaşayacak. O, çok değerli bir sanatçıydı. Çok emek verdi tiyatroya. Ülkesini çok seven bir insandı. Ülkesinin daha güzel yerlere gelmesi için hep çabaladı. İçindeki neyse onu söylerdi.
ONUN GAZETESİ BUNUN GAZETESİ DİYE AYRIMCILIK YAPMAK YANLIŞ!
- Son zamanlarda sanatçıları SABAH'a konuştukları için linç etmeye çalışan bir grup var...
Ben bunu çok anlamsız buluyorum. Onun gazetesi, bunun gazetesi diye ayrımcılık yapılması çok yanlış. Eskiden biz TRT'de çalışıyorduk. Devletin televizyonu diye çalışmasa mıydık yani? Böyle şey olur mu? Kimseyi etiketleyemezsiniz. Ben hayatım boyunca hep bildiğim doğrularla hareket ettim. Hiçbir mahallenin de sanatçısı olmadım. Düşüncelerimi her yerde özgürce söylerim.