Efsanevi Fransız aktör Alain Delon'un kendisi gibi oyuncu olan oğlu Anthony Delon, geçtiğimiz günlerde İstanbul'a gelmiş. Hotel Les Ottomans'da düzenlenen öğle yemeğinde, biz köşe yazarlarıyla tanışacakmış kendisi. Ben de Delon soyadının cazibesine kapılıp orada olmak istiyorum. Böylece yakışıklı aktörün neden İstanbul'da olduğunu da anlamış olacağım.
Randevudan önce 'Bir bakayım filmografisine' dedim ancak 52 yaşındaki oyuncunun 2012 yılından sonra film sektöründen elini eteğini çektiğini gördüm.
Zaten İstanbul'a gelme sebebi de; oyunculukla ilgili değil, kendi adını verdiği deri ceket koleksiyonunu tanıtmakmış. Anthony Delon 1985 ismini verdiği markası için, 70'ler rock'n roll çizgisiyle babası Alain Delon'un stiline atıfta bulunan tasarımlar yapmış. Tüm koleksiyonunu kısa süre önce Paris Moda Haftası'nda tanıtmış, bir de üstüne parti vermiş. Delon, Paris'teki atölyesinde ağırlıklı olarak Türklerle çalışıyormuş. Türklerin deri sektöründe iyi olduğunun farkında...
Anlaşılan o ki, önümüzdeki günlerde Delon'un deri ceketlerini İstanbul'da bulabileceğiz. İlerleyen dönemde koleksiyonunu İstanbul'da sunacak ve bir parti verecek.
Ben Delon ile randevuma yetişemedim... Kusura bakma Anthony, seninle denize nazır keyif yapmak isterdim ama bir gece önce çok coşmuşuz çok...
İTALYAN STİLİ KAYNAŞMA GECESİ
Peki bir gece öncesinde neler oldu? Soho House'da sıra dışı bir parti vardı: Türk-İtalyan Derneği ve İtalyan Konsolosluğu iş birliğiyle düzenlenen İtalyan gecesi... Türkiye'de yaşayan İtalyanların, Soho House üyeleriyle tanışıp kaynaştığı bir organizasyondu. Gecenin evsahibi, bunu bir parti serisine dönüştüreceğini ve ilk organizasyonu İtalyanlarla yaptıklarını söyledi. Gece boyunca İtalyan şarapları, prosecco'lar ve İtalyan yemekleri servis edilirken, müzik de tabii ki İtalyan bir DJ'e emanetti.
Parti esnasında selamlaşıp konuşanların birçoğu büyük şirketlerde yöneticiydi; özellikle de moda alanında çalışıyordu.
MILANO'DA OLDUĞUMU SANDIM
Gecenin DJ'i Marlo, fıstık mı fıstık bir İtalyan güzeli. Seçtiği parçalar ise şahane... Bir ara kendimi Milano'da ya da Como Gölü'nün kıyısında hissettim. Herkes şık, herkes stil sahibi...
Tabii genlerinde var adamların... Partiye katılan Türklerin ortak özelliği ise, İtalya'da üniversite eğitimi almaları ya da bir süre orada çalışmış olmalarıydı. Bir parti de Türkiye'de yaşayan Ruslar, ardından da Japonlar için verilecekmiş. Japonlar ağırlıklı olarak teknoloji firmalarında çalışıyormuş, Ruslar ise eğlence sektöründe. Ben bu fikre bayıldım. Geceden Luigi diye İtalyan bir arkadaş da edindim.
Daha ne olsun...
