Pazar 26.06.2017
Son Güncelleme: Pazartesi 26.06.2017

Ameliyat fobim var oradan sağ çıkamam diye korktum

Geçtiğimiz günlerde akciğer kanseri nedeniyle Amerika’da ameliyat olan Hülya Koçyiğit: Ameliyat fobim var; ufak estetik müdahaleler için bile bıçak altına yatamadım. Ameliyathaneden sağ çıkamayacağımı, kızımı ve torunlarımı göremeyeceğimi düşündüm. Hastaneden çıkınca ise ‘ Acaba yine evimin bahçesinde oturabilecek miyim?’ dedim

Hülya Koçyiğit, her zaman naif, samimi, içten, anaç, doğal, kibar... Her lafı ayrı bir tecrübe. Onunla vakit geçirdikçe hayranlığınız daha da artıyor. Kısa süre önce akciğerindeki kanserli hücre nedeniyle Amerika'da gördüğü tedaviyle gündeme geldi.
Koçyiğit, zor süreci ailesi ve sevenlerinin dualarıyla atlattı. Karşımıza eskisi gibi, hatta daha da umut dolu çıktı. Evinde yine kahkahalar eşliğinde bizi karşıladı. Yaşadıklarını zaman zaman gözleri dolarak anlattı ama "Güzel şeylerden de bahsedelim" diyerek bol bol gülümsemeyi de ihmal etmedi. Koçyitin'in eşi Selim Soydan da tanıyacağınız en muhteşem insanlardan. Eşi Amerika'da tedavi görürken bizi kırmayıp yaşadıkları süreci en içten cümlelerle kaleme dökmüştü. Nazik, sevecen, samimi biri... Sohbetimiz sırasında da bize eşlik eden Soydan, ara ara yorumlarıyla konuşmamıza renk kattı.
KOCAMA NAZLANABİLİYORUM
Hastalığınız nasıl ortaya çıktı?
Geçmişte Amerika'ya kontrole gitmiştim, orada nodül tespit edilmişti. Sürekli kontrol ediliyordu. En son geçtiğimiz ay Amerika'ya gittiğimde yeniden kontrol edildi. Ben hiçbir şey çıkmayacağını düşünüyordum; benim için büyük şok oldu.
Hastalığınız erken teşhis miydi?
En büyük şansım erken teşhis. Kemoterapi bile görmedim. Erken teşhis edilen kanser hastaları kurtuluyorlar. Ben örnek olurum ve insanlar inşallah tedavilerini ihmal etmezler.
Sizin için kızınız Gülşah Hanım'dan sonra ikinci bir tecrübe oldu...
Maalesef. Gülşah'ınki biraz ilerlemişti. Gülşah korkup biraz ihmal etmişti, bu nedenle teşhisi biraz geç kondu. Onun için tedavisi uzun sürdü. Kanser artık tedavi edilen bir hastalık. Doktora gitmekten korkmamak gerekiyor.
Öğrendiğinizde ilk ne hissettiniz?
Ben şoke oldum, doktor ise "Ben buna şok demem, hayal kırıklığı derim. Orada bir nodül olduğunu biliyordunuz" dedi.
Aileniz ne hissetti?
Benim çocuğum böyle bir hastalık geçirdi ve bunu atlatacağını, bunun üzücü bir şey olmadığını biliyordu ve hayata sıkı sıkı sarıldı. O aileden aldığı güçle dik durdu, hastalığa boyun eğmedi. O nedenle benim için çok güçlü durabildi. Bir gün hastanede bakımım için kaldı. Gece boyunca "Anne kendini nasıl hissediyorsun?" dedi. Gerçeği söyleyemiyorum, kıyamıyorsun, üzmemek için bir şey diyemiyorsun. Ertesi sabah "Ben kocamı istiyorum" dedim. (Gülüyor) Selim'e kıymışım ki ameliyata girerken "Buraya kadarmış" diyebilmişim. Ne yapayım, kocama nazlanabiliyorum. 15 gün evladım da yanımda kaldı, hep bana moral verdiler. "Anne bana ahlamak yok, öyle şeyler istemiyorum. Hep oh Allah'ım, çok şükür diyeceksin" dedi. Eşim, kızım, damatlarım, torunlarım çok üzüldüler ama bana çok büyük moral verdiler.
SELİM SOYDAN : Gülşah, öğretmen gibi.
H.K: Onun belli bir duruşu vardır. Kimsenin zayıf anını görmek istemez.
S.S.: Gülşah, hem iyi bir anne, hem iyi bir evlat. Doğduğu günden bugüne kadar bizi rahatsız edecek hiçbir şey yapmadı.

KOŞULSUZ SEVGİ İLE ŞİFALANDIM
Erken yaşta mı olgunlaştı?
Çok erken yaşta ona bir kimlik verildi. Ona her şeyi sorardık ve fikrini alırdık. 17 yaşında "Biz Ender'le (Alkoçlar) karar verdik, evleniyoruz" dedi. Selim "Biz kendi aramızda bir konuşalım" dedikten sonra bana "Sakın karşı gelme, onu çok kararlı gördüm" dedi. Bu kararın üstüne 'Siz kabul etmiyor musunuz?' diye diye çeker giderdi.
Ender Bey de sizin oğlunuz oldu...
Gerçekten öyle; kızımızıhiçbir zaman bizden koparmadı. Neslişah'ın eşi Altan da (Düzyatan) canım benim. Annem, hep önemli olan evleneceğin kişinin ailesi derdi. Altan'ın ailesi çok iyi; mükemmel bir annesi ve babası var. Son derece birbirlerine bağlılar. Evlatlarını çok sevgiyle yetiştirmişler.
Tüm Türkiye'nin duasını aldınız; çok büyük bir sevgi var size karşı...
Teknolojinin de etkisiyle toplum olarak kutuplaştığımızı düşünürken, yaşadığım bu korku dolu süreçte gördüğüm tek bir ortak payda vardı; o da sevgiydi. Herkes dini, siyasi tercihlerini bir kenara bırakarak muazzam sevgiyle yanımda olduğunu hissettirdi, benim için dua etti. O zaman yeniden umutlandım, güçlü hissettim. Sevginin en büyük şifa olduğunu hep söyledim. Bu gördüğüm sevgi, benim en büyük ilacım oldu. Koşulsuz sevgi ile şifalandım.
Hiç umutsuzluğa kapıldınız mı?
Ameliyata girerken oldu. Herhalde sağ çıkamayacağım diye düşündüm. Zaten ameliyat fobim vardır. Ameliyat korkumdan bugüne kadar ufak estetik müdahaleler için bile hiç bıçak altına yatmadım.

Ameliyata girerken aklınızda ne vardı?
Gülşah, Selim, Neslişah, Aslışah ve Emir'i bir daha göremeyeceğim diye korkum vardı. Hastaneden de çıktıktan sonra acaba İstanbul'a gidip bahçemde oturabileceğim mi diye düşündüm. Hepsi oldu, binlerce şükür.
Bu kadar güçlü duracağınızı tahmin eder miydiniz?
Aslında o kadar da güçlü değilim. Aşırı duygusalım. Olayların dramatik yönlerini görüyorum. Bana edilen dualar her şeyin çok kolay geçmesini sağladı. Allah bana çok yardım ediyor. Kendimi çok şanslı hissediyorum. İyi ki bu hayatı yaşamışım ve milyonlarca insanın gönlünde bir yer edinmişim. Eve geldim, iyice iyileştim.
Kimler aradı sizi hastalık sürecinde?
Türkiye'nin her yerinden bir şekilde ulaştılar. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız ve eşi Emine Hanım aradı; "Bizim yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye sordular. "Sadece dualarınızı istiyorum" dedim. Beni, hatırımı sormaları çok önemliydi; bu sanatçısına değer vermektir. İyi ki böyle bir dönemde, böylesine dik durmasını bilen bir Cumhurbaşkanımız var. Kendisine çok hayranlık duyuyoruz. Yurt dışından Türkiye'ye istedikleri gibi müdahale etmeye alıştıkları için şu anda onu yapamıyorlar ya, o yüzden bizi topa tutuyorlar. Kendisi dik duruyor ve izin vermiyor.

HÜLYA'YA BİR ŞEY OLSA BEN DE ARDINDAN GİDERDİM
Selim Bey, siz ne hissettiniz eşiniz ameliyattayken?
SELİM SOYDAN: Çok kötü hissettim, 'Sonrası ne olacak?' dedim. Hülya olmasa çil yavrusu gibi dağılırız. Mektup yazdığımda "Bundan sonra ne olacak?" dedi ya, o kadar kötü oldum ki. Evimiz dağılırdı. Ben de bir müddet sonra, Allah bilir tabii, o acıya dayanamaz peşinden giderdim. O kadar çok seviyorum ki...
Bu sevginin sırrı nedir?
S.S.: Önce sabır, sonra benim ona vermiş olduğum değer, onun bana vermiş olduğu değer. Bunlar çok önemli. Aramızda bir denge var.
H.K.: Aşk dediğiniz duygu ömür boyu devam etmiyor. Saygı ve sevgiye dönüşüyor. Selim akıllı adamdır. Arada bir karşıma çiçeklerle gelip gönlümü alır. "Düşündüm, bilet aldım, şuraya tatile gidiyoruz" der. Sevdiğim şeyleri bana yaşatır. Hülya Koçyiğit'i taşımanın hakkını vermek için de çok uğraşmış biri. Çok özen gösterdi.
S.S.: O başka türlü bir yük. Bu sırada araya giren Koçyiğit'in asistanı Sema Telli, "Ben dışarıdan gören biri olarak söyleyeyim; Selim Bey, Hülya Hanım masaya oturmadan oturmaz. Hülya Hanım'ın sandalyesini çekiyor ve ondan sonra yemeğe başlanıyor" diyor.
S.S.: Ben babamdan böyle gördüm. O da anneme böyle davranırdı. Hayattaki en büyük şansım Hülya.

HAYVAN BARINAĞI YA DA OKUL YAPTIRMAK, HASTA ÇOCUKLARA ULAŞMAK İSTİYORUM
Bu yaşadıklarınız size en çok neyi gösterdi?
Çoğunlukla insanlar dünyevi şeyleri değer olarak kabul ediyorlar. İnsanlar beni beğensin diye yaşıyorlar. Ben de onlardan biriydim. İnsanlar beni sevsin, daha iyi şeylere sahip olalım derken şimdi hayata başka bakıyorum. Maddi değerlerden çok daha önemli ve gerçek değer, sevgiymiş. Onun maddi karşılığı yok. Bana karşı bu sevgiyi yaratan tabii ki sinema; onun büyüsü ve gücü. Nesiller boyu bu ismi değerli tuttu. İyi ki o filmleri yapmışız. Biraz daha spiritüel duygularım var şimdi; sağlıklı bir nefes, daha çok insana iyilik yapabilmek gibi. Varlığımın insanlara bir şey katması heyecanı beni sardı. Hayvan barınağı mı açayım, okul mu yaptırayım, daha çok hasta çocuklara mı ulaşayım derdindeyim. Bana yeniden bahşedilen bu hayatı güzel şeylere dönüştürme peşindeyim.
KOVAMIZI KÜREĞİMİZİ ALDIK, EMİR'İ EKLİYORUZ
Bayramı nasıl geçireceksiniz?
Sağlık, huzur, birlik-beraberlik, bayramın bereketi herkesin üzerine olsun. Bayramda evde olacağız. Gülşahlar çalışıyorlar. Neslişah'la Altan, Mikonos'ta. Bu nedenle onlarla biraz daha geç buluşacağız. 3 Temmuz'da Marmaris'e gidip dinleneceğiz. Kovamızı, küreğimizi aldık, torunumuz Emir'i bekliyoruz.

NESLİŞAH BENİM YUMUŞAK KARNIM, ONA ZAAFIM VAR
Torunlarınız Neslişah Düzyatan ve Aslışah Alkoçlar hastalığınızı duyduktan sonra ne yaptı?
Neslişah ilk dakikadan itibaren yanıma gelmek, hatta torunumu da getirmek istiyordu. Torunum Emir'e deli oluyorum ama o çocuğa da eziyet olur. Almış biletleri çocuklar, geliyorlar. "Neslişah, sen benim yumuşak karnımsın" derim. Ona çok zaafım var. "Ben seni gördüğüm anda ağlamaya başlarım. Birbirimizi güçlendireceğimize aşağıya çekeceğiz. Benim ağlamamı ister misin?" dedim. Onu ikna etmem bir hafta sürdü. En sonunda anne, baba da devreye girdi; gelmediler. Aslışah da hep yanımda olmak istedi. Aslışah ve Neslişah'la sürekli Facetime'da konuştuk. Yavrularım çok paniklediler.

Bugün neler oldu? (26.06.2017)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.