Giriş Tarihi: 2.10.2012

Aşk üzerine çeşitlemeler

Amerikalı bilimadamı Martie G. Haselton'a göre; mükemmel eşi bulmak bir formüle dayanıyor. "Aşık olmayı iki bölüme ayırabiliriz" diyor Haselton. Birincisi; ilk görüşte aşk. Kişi, aşık olacağı kişiyi kendi iradesiyle seçiyor. İkincisi; istemdışı cereyan eden kısım, ki tamamıyla vücuttan salgılanan kimsayasallarla ilgili.
Her insanda hastalıklarla mücadele etmeye yarayan, MHC adlı hormonlar salgılanırmış ve her insanda farklı olurmuş. Kadın ve erkek, MHC hormonu kendisinden en farklı olan kişiyi çekici bulurmuş.
Ayrıca aşık olmada koku duyusu çok önemli bir etkenmiş. İnsanların aşık olacakları kişiyi koklayarak bulduklarını söylemek yanlış değilmiş. Araştırmalar yapılmış, deneklere değişik ten kokuları sinmiş tişörtler koklatılmış. Denekler kendi MHC'lerine en az benzeyen kişilerin kokusunu çekici bulduklarını söylemişler.
Ne dersiniz, zıtlıkların çekimi mi?
İLK GÖRÜŞTE AŞK
Yazar La Rochefoucauld der ki: "Birbirlerini önce, yıllar sonra görecekleri gibi görseler kim sevmeye başlardı? Peki, kim ayrılabilirdi, birbirlerini ilk gördükleri andaki gibi görmeye başlasalar?
BİTKİ MİSALİ...
Aşkta da bahçıvanlıkta olduğu gibi, gelişim için gerekli olan şey dikkat vermektir. Sürekli takipte olmak, tomurcuğun ne zaman patlayacağını, çiçeğin ne zaman açacağını ve ne zaman kuruyup solacağını bilmek gerekir.
Yürürlükteki tüketim dünyamızda, fazla kafa yormamak ve bahçeyle fazla uğraşmak zorunda kalmamak için tercih edilen yöntem, yatırımı otomatik sulamaya yapmaktır.
Alım yapılır, hortum sistemi döşenir, üzeri tekrar toprakla örtülür ve hop, geriye çimenin, çiçeğin gelişmesini seyretmek kalır. Çiftlerin birçoğunda da durum aynıdır.
Yani hemen herkes otomatik sulamaya geçmiş durumdadır. Artık sarf edilecek bir gayret, takip edilecek bir gelişme yoktur ama insanoğlunun sürprizlere, yeniliklere, alevlenmelere ihtiyacı vardır.
Bu ihtiyaç bitki misali, günlük su miktarının karşılanmasıyla giderilebilecek gibi değildir."
(Erkekler Kadınları Niçin Aldatır? Clara Pernec -Olivier Mikak)

AŞKIN ÖMRÜ KISALMIŞ
Belki kitabını okudunuz, belki filmini izlediniz. Bugünlerde 'Aşkın Ömrü Üç Yıldır' bombardımanı altındayız.
Kitapla filmin arasından koca bir 15 yıl geçmiş ve kitabın yazarı Fransız Frederic Beigbeder bile, bu 15 yılda çok şeyin, yani aşkla ilgili çok şeylerin değiştiğinin farkında. Aşkın ömrü daha da kısalmış.
Neden dersiniz? Çünkü dünyada tüketim çılgınlığı arttı. Aşka ayıracak zaman yok artık. Duygular online yaşanıyor. Yazarın ifadesiyle, 'sürdürülebilir bir aşk' artık pek de mümkün değil.

BERRAK İLE CAN
Berrak Tüzünataç ile Can Bonomo öpüşürken görülünce "Aşk yaşamaya başladılar" diye haberler çıktı. Kelebek'ten Onur Baştürk de "Pardon ama 30'larda falan yaşamıyoruz. Bu devirde her öpüşenin de aşık olduğu nereden çıktı?" dedi.
Değişen yaşam tarzlarımızla birlikte aşkın tanımını da, aşktan beklentiler de değişti. Doğal olarak. Her şey bu kadar hızlı değişirken duyguların aynı kalması mümkün mü?
Artık aşka o kadar da büyük anlamlar yüklenmediğini söylersek abartmış olmayız değil mi?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.