Sercan Badur: Aşkta gözüm kördür ne gurur ne onur kalır

Oyuncu Sercan Badur'un ilginç bir öyküsü var... İkiz kardeşiyle üniversitede aynı puanı alıp aynı bölüme girmeye hak kazansa da; aile büyükleri, 'Bunların artık ayrılması lazım' diyor. Bunu fırsat bilen Badur, çocukluğundan beri oyuncu olmak istediği için yetenek sınavlarına girip Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na başlıyor. 'Masum Değiliz' dizisiyle atv izleyicisiyle buluşan genç oyuncuyla, hayatına dair merak edilenleri konuştuk...

İkiz kardeşinizle ortak yaşamınız üniversiteden itibaren ayrılmış. Öğrencilik zor muydu?
Mimar Sinan Üniversitesi kolay bir okul değil. Mezun olmam 10 seneyi buldu. Konservatuvar öğrencisiyken televizyona iş yapmamız istenmiyordu ama hem çalışıp hem okuyan bir öğrenci profili çizdim ve cezasını da yıllarla çekmiş oldum. Hep okulumu dondurarak televizyona iş yaptım.

Aslında 20'li yaşlarınızın sonuna geldiniz ama göstermiyorsunuz, bu avantaj mı?
Valla kendimi arada kalmış gibi hissediyorum. Hem çocuğu oynuyorum, hem de genci oynuyorum ama çocuğu olan birini oynamak için sanırım biraz zamanım var. 30'lu yaşlarımda farklı bir görüntüye dönüşeceğimi düşünüyorum. 20'li yaşlarımın bitmesine rağmen genç göstermek avantaj. Demek ki 30'lu yaşlarımda da 20'leri yaşayabileceğim.

Hem TV çalışmaları, hem de iki tiyatro oyunu ile izleyicilerle buluşuyorsunuz. Her yerde olmak sizi yormuyor mu?
Ben zorluğu seven bir adamım, boş durunca afakanlar basar. Mesleki anlamda ruhani olarak o kadar güzel tatmin yaşıyorum ki tarifi mümkün değil. Tiyatro ruhumu arındırıyor.

Kardeşiniz Caner Badur'un oyunculuğa merakı olmadı mı?
Benim zorumla birkaç tane projemiz var ama onun bu işlere ilgisi hiç yoktu. O mantıkçı, ben duygusalımdır. Hatta küçükken bize benzetme yaparlarken; ona 'Küçük Polat', bana da 'Behlül' derlerdi.

BÖYLE BİR SIRRI TUTAMAM
Hulusi Kentmen, "Sete otobüsle geliyoruz ama köşklerde yaşayıp en lüks arabalara biniyoruz. İş bitiyor; tekrar otobüse binip evlerimize gidiyoruz" demiş. Geçici süreliğine o ihtişama ayak uydurmak nasıl bir his?
Zaten işin güzel tarafı bu, benden uzak bir şeyi oynamak en güzeli.

Canlandırdığınız rollerin hayatı özendirici gelmiyor mu?
Gelmez olur mu, zaten bunu yaşamak için o rollere bürünüyorum. Sürekli empati yapmaya çalışıyorum ve canlandırdığım karakterlerin rengi öyle çıkıyor.

Sizin gibi derinlikli rolleri üstlenen biri jön olmak ister mi?
Jön dediğimiz şey, biraz fotoğraf isteyen bir durumdur. Bugün başrol oynuyorum ama başroller illa ki jön isteyen karakterler olmuyor. Çünkü seyircimiz artık çok bilinçli; en önemlisi gerçek ve samimi olmaktır. Bugün başrolüm ama yarın çok sevdiğim bir projede beni yan rolde görebilirsin.

'Masum Değiliz'de canlandırdığınız 'Umut' nasıl biri?

'Umut'; özgüveni olan, yurt dışında okumuş, ailesine karşı gelmiş ve Balat gibi bir yerde kendisine atölye kurmuş, ailesi zengin olan bir birey ama duygusal ve sanatçı bir kişiliğe sahip diyebilirim. Travmatik bir olay yaşadığı için kendini işin içinden çıkaramıyor, çünkü ortada bir adam öldürme olayı var. Dünyanın en güçlü adamı da olsan, katilsin ve bu adamı delirten bir şey.

Katil ama aslında bilinçli bir cinayet işlenmiyor...
Kazara olan bir cinayet, aslında buradan kalktıktan sonra hepimizin başına da gelebilir. Çünkü çok fazla trafik canavarı var. 'Umut' ve arkadaş grubunu yolda giderken bir kamyon şoförü taciz ediyor. Duruyorlar ve kamyon şoförü elinde levyeyle iniyor. Laflarla da çocukları tahrik ediyor. Zaten geç kalmalarının paniğiyle beraber adamı dövüyorlar ve adam ölüyor. Delilleri karartıp cesetten kurtuluyorlar ama hayatları değişiyor.

Hayatta bu kadar büyük bir sırrı tutabilir misiniz?
Tutamam, zaten 'Umut' da tutmak istemiyor ama bu sadece 'Umut'un değil, dört kişinin ortak işlediği bir suç ve aldıkları kararda hep birlikte hareket etmek zorundalar. Aslında başkasını yakmamak için bu sırrı tutmaya çalışıyor. Tabii dizimiz sadece bu suçtan ibaret değil, başka entrikalar da var.

Siz masum musunuz?
Masum değilim ama bu 'Kötüyüm' demek değildir. Canlandırdığım karakter bana çok benziyor; hem sanatçı oluşu, hem de duygusal oluşu. Sercan olarak fevri ama hassas bir insanımdır. İşte ve aşkta masumiyetimi koruyamadığım anlarım olabiliyor. Aşkta zaten gözüm kördür; ne gurur kalıyor, ne onur kalıyor. O yüzden yapacağım bir şeyin bedelini kendi ölçülerimde ödemeye hazırım. Neticede herkes hayatında hatalar yapıyor.

Bunlar riskli değil mi?
Riskli ama Sercan böyle. Macera ve riski sevdiğim için bunlar iş ve aşk hayatımda da geçerli oluyor. Zaten risk almadan hayatta hiçbir şey yapılamaz.
Kaliforniya'ya giderken kendimi Meksika'da buldum.

İş dışındaki hayatınız nasıl gidiyor?
Gezmeye tapan biriyim. Sırt çantamı takarım, seyyah gibi gezerim. Özellikle Barselona çok sevdiğim bir şehir. İki sene önce aldım sırt çantamı, 'Kaliforniya'ya gidiyorum' dedim ama kendimi Meksika'da buldum. Annemi arayıp 'Hakkınızı helal edin' diye konuşma yapmıştım.

'BENİ İKİZİMLE KARIŞTIRIYORSUNUZ' DEYİP İNSANLARI ATLATIYORUM
Sizde biraz haşarı çocuk imajı var gibi... Öyle misiniz?
Eğer çıkan haberlere göre diyorsan ikiz kardeşimdir o... (Gülüyor) Hakikaten o, çok fazla ben diye yazılıyor. O benim canım, başka birini onun yerine koymam mümkün değil. Tabii ki hayatını nasıl yaşamak istiyorsa yaşamalı.

Kardeşiniz gibi kendinizi tanıttığınız, insanları atlattığınız durumlar hiç oldu mu?
Magazine değil ama yaptığım durumlar oldu. Genelde metrobüste ve otobüste; 'Ben değilim, siz kardeşimle beni karıştırıyorsunuz' diye sıyrılıyorum. Çünkü biriyle fotoğraf çektirmeye başlayınca, tanıyan tanımayan bütün otobüstekilerle çektirmeye başlıyoruz.