Şu sıralar magazin gündeminde yaşanan aşklara bakınca inanamıyor, hızlı aşk trafiğinde olup bitene 'Yok artık' diyorum. Neden mi? Çünkü yaşanan aşkların başrol oyuncuları aynı. Kadını- erkeği sanki aynı restoranın müdavimi, aynı tatil beldelerinin yolcusu, aynı mağazaların müptelası... Başka şansları yokmuş gibi hareket ediyorlar. Alternatif dünyaya açılmıyorlar. Hepsi de bunun bilincinde, savunmaları bile aynı: 'Aynı kazana kepçe sallıyoruz, ne yapalım?' Peki aynı kazanın içinde kaynayan insanlar en çok nerelerde takılıyor?
Bebek Lucca, vazgeçilmezleri; haftanın iki veya üç günü oradalar. En çok da küsler burada; denk gelmeye, birbirlerine omuz atmaya, saç savurmaya bayılıyorlar.
Emirgan'daki Gizli Kalsın ya da Cihangir Hazine'nin coşkulu canlı müzik eğlencesinde küsler barışabilir, hiç olmadık aşklar burada filizlenebilir. Eeee Türkçe müzik de ara gazı olunca, taraflara bir bakmışsın; aşkın dibi yaşanıyor.
Aynı spor salonuna gidiyorlar.
Mac gibi popüler salonlarda kas çalışıp esneme hareketleri yapıyorlar, grup derslerine katılıyorlar. İlk flörtler de bu spor salonlarının kafelerinde başlıyor.
Zorlu Center gibi şehrin göbeğinde alışveriş yapmayı seviyorlar.
Beymen'e girip reyonlar arasında turlayıp, Cantinery ya da Morini'de kahve molası veriyorlar.
Giyim kuşamlarıyla, bonkör hal ve tavırlarıyla dikkatleri üzerine çekiyorlar.
Bodrum tatilinde de Yalıkavak Marina'daki mekanlardan çıkmıyor, güneşlenmeye Maçakızı'na gidiyorlar... Yan yana şezlonglarda güneşlenip akşam üstü partilerinde yakınlaşıyor, daha sonra akşam dans ediyorlar.
Yaz aşklarında işler İstanbul'dakine nazaran daha hızlı gelişiyor.
