Son Güncelleme: Cumartesi 02.02.2013
Beni sabote edecek ne varsa hayatımdan çıkarır atarım!
Alıcılarınızın ayarıyla lütfen oynamayın, her şey kontrol altında. Bu iki sayfada Sarp Apak içindeki psikopatı uyandırıyor. Kendisiyle yüzleştiği o dakikalarda, karşınızdaki kişi bir 'Emir' ya da 'Tanrıverdi' değil! Ama yine de kontrolü elden bırakmıyor; dikkatli. Şimdi, elinize bir kahve alın ve en sakin köşeye doğru yol alın. Ses etmeyin, sadece okuyun...
Yok abi; böyle kariyer planı olur mu hiç? Evet, bugüne kadar hep sevimli, hep sempatik roller geldi ama zaten ben normal hayatımda da psikopat biri değilimdir ki. Agresif alanlardan, negatif tartışmalardan hep geri dururum. Sevmem öyle bağrış, çağrış olsun. Hemen uzar, giderim o ortamdan.
SİSTEM ADAMIYIM
Top oynarken mesela veya spor yaparken... O anları çok konsantre yaşıyorum ben, zehrimi orada akıtıyorum. Bir olaya veya bir kişiye dolup bunun acısını hiç alakası olmayan birinden çıkaranlardan değilim. Ben sistem adamıyım. Sistemim bozulduğu zaman sinirlenirim. Misal gece yatarken; ertesi gün kalkacağım saati, ne giyeceğimi, hatta ne yiyeceğimi planlarım. Bu planlarımı bozan bir şey olduğunda bende sigortalar atıyor.
Ağlamanın veya psikoptalığın çok özel duygular olduğunu düşünürüm ve bunları herkesle paylaşmam. Herkesin içinde ağlamak, herkesin içinde kavga etmek bana ayıp gelir. Bunu bir yaşam şekli olarak kodlamışım kendime. Bu anlarımı sıradan insanlarla paylaşmam. Bu, sevgilim bile olabilir. Bazı zamanlarda insana sevgilisi bile özel gelmeyebiliyor. Bu gibi durumlarda sorunu ertelemeyi tercih ederim. Keyfim kaçsın istemem. Evet; sinirden, psikopatlıktan beslenen bir adam değilim ama canlandırdığım karakterlerin de böyle olması bir proje değil tabii.
"Ben artık böyle biriyim, böyle roller istiyorum" demekle olmuyor bu işler. Çocukluğumdan bu yana hayatım mutluluk ve iyilik üzerine kurulu. Mutsuzluğun ayıplandığı, herkesin mümkün olduğunca hayattan zevk almaya çalıştığı bir aileden geliyorum. Bu, benim genetik kodum. Bunun üzerine bambaşka bir elbise biçmenin âlemi yok. Misal, insanları mutluluğuma o kadar alıştırmışım ki, en ufak mutsuzluğumda; çevrem bunun anında farkına varır ve bana kalmadan o mutsuzluğun kaynağını kurutur. Eskiden dışarıdan gelen etkilere açıktım ama artık beni mutsuz eden şeyleri hayatıma almıyorum.
Kariyer konusunda henüz yolun çok başındayım. Zamanı gelince, gereken rollerde de göreceksiniz beni. Bugünlere gelebilmek için 10 yıl savaş verdim ben. Millet bu dizilere tepeden indik zannediyor. Hiçbir şeyim yoktu İstanbul'a geldiğimde. Planladım, çalıştım, çabaladım. Bu kurduğum hayatı sabote edecek ne varsa çıkarıyorum hayatımdan. Sevdiğim arkadaşlarım, güvendiğim insanlar ve ailem doğru yolda olduğumu söylediği sürece sorun yok. İnsanlara alışık oldukları Sarp'ı vermeye dikkat ediyorum. Kimse kusura bakmasın; bir anda deliremem, psikopata bağlayamam. Bugün Hollywood'da 30 yaşındaki bir oyuncuya, "Canlandırdığın rollerden sıkılmadın mı, bir değişiklik gerekmiyor mu?" desen, yüzüne boş boş bakar.
ÖRNEK OLMAYA ÇALIŞIYORUM
Bodoslama yaşamayı bilmiyorum. "Bugün ben böyleyim, idare edin" diyemiyorum. Öğretmen çouğuyum sonuçta. Bana hep örnek olmam gerektiği öğretildi. Derslerde hiç de örnek bir öğrenci değildim ama genel davranış olarak öyle olmaya dikkat ettim. Bu da şu anki davranışlarımı etkiliyor tabii ki...
BU HAYATTAN NE ÖĞRENDİ?
"Bu hayatta sen ne kadar otomatiğe bağlarsan bağla, hayatın kendisinin otomatiğe bağlamadığını öğrendim. Ben inatla kendi rutinimi yaşamaya çabalarken, aslında hayatın kendisi rutin bozmak üzerineymiş. Sonsuz mutluluk veya sürekli mutsuzluk diye bir şey yokmuş. Bunu öğrendim ve açıkçası heyecan verdi bana. Korkuyordum bu durumla yüzleşmekten. Öğrendim, rahatladım. Hayatta kendimize çok acayip sorumluluklar yüklüyoruz; mükemmel eş, süper evlat, muhteşem işçi... Bunların hepsi dandik şeyler; yok öyle bir dünya. Hayat bunların hiçbiri için izin vermiyor sana. O yüzden hayattan; karşılayacaksan kendi beklentilerini karşılamanın peşinde koşmak gerektiğini öğrendim. Başkalarının beklentilerini karşılamak üzerine bir hayat kurgulamak son derece mantıksız."
KAVGA AYIRMA UZMANIYIM
Şu anki bulunduğum yer itibariyle kimsenin beni kavga ederken görmesini istemem; o da özel bir durum sonuçta. Ama ben Bursa'da büyüdüm. Bursa kavgacı bir şehirdir. Burada millet bağırıp, çağırıp gidiyor. Oysa Bursa'da gerçek kavgalar olurdu. Ben bu durumda arkadaşlık dozuna göre davranırım. Kendim kadar sevdiğim birkaç arkadaşım var; eğer onlarla ilgili bir durumsa, hiçbir şey umurumda olmaz, girerim. Ama genel tavrım, kavgayı ayırmak üzerinedir. Bu konuda da acayip uzmanımdır. Kavga edeni kolundan tutar, götürürüm; haberi olmaz.
SERT GÖRÜNÜMLÜ ADAMLARA İMRENİYORUM
Ben insanların fanuslarında; neşeli ve güleryüzlü bir adamım. Beni öyle kodlamışlar. O fanusa sığmadığım kötü günlerim oluyor. İşte o günlerde fena zorlanıyorum. "Neyin var senin?" dedirtmemek için hemen onların beklentilerini karşılamaya çalışıyorum ama olmuyor; yemiyorlar. Gözümden belli oluyor çünkü. Alıştırmışsın milleti bir kere. Ben çoğu zaman vermem gereken tepkileri vermediğimden, hep dönüşüm kutusuna attığımdan; bir an geliyor sistem fena halde yavaşlıyor. Bazen içime attığım şeyleri insanlara söylediğimde, "Ay bu muydu!" diyebiliyorlar. Her şeyi büyüten benim aslında. Söyle kurtul; adisyonu masada bırakmanın ne âlemi var? Bütün gün kaşlarını çatıp oturan adamlara imreniyorum bazen. Adam mesajını vermiş ve o şekilde yaşıyor. Bense, mutsuz olamam diye kendimi kastırıp, senin de dediğin gibi hafif samimiyetsiz bir noktada dönüp duruyorum. İnsansın sonuçta, kendini ne zannediyorsun; tabii ki defoların ve mutsuzlukların olacak. Bu çıplaklıkla yeni yeni baş etmeyi öğreniyorum ve çok da memnunum. İnsanın mutsuzluğuyla da yaşayabilmeyi öğrenmesi çok büyük olaymış. Büyüdükçe öğrendim bunu.
DEĞİŞİKLİK İÇİN ZAMAN VAR
'Avrupa Yakası'ndan sonra "Bambaşka bir şey yapmak istiyorum" dedim. Sektörde aklına güvendiğim ne kadar büyüğüm varsa beklememi, böyle bir değişikliğin zamanı olmadığını söyledi. Çok iyi sütlü çikolata yapmaya başlamışken birden bitter çikolataya geçmenin anlamı yok. Şu anda izleyici benim verdiklerimi alıyor. Değişiklik için hâlâ zamanım var.
DUYGULARIM HEP ORTA ŞEKERLİ
"Ben hayatta tüm duyguları hep orta tona çekmeye çalışıyorum. Ne çok düşük, ne çok yüksek. Hep istiyorum ki, orta şekerli olsun. Bunun hem faydasını, hem zararını çok gördüm. Faydası; birçok insanla rahat iletişim kurabiliyorum, işimde çok sorun yaşamıyorum. Ama bu durumu idare etmek için de çok yoruluyorum. Nefretten, negatiflikten beslenmek de merak ettiğim ve zaman zaman eksikliğini hisettiğim bir konu. Belki bu konuda günün birinde profesyonel yardım bile alırım."
SORU: BEŞİKTAŞ ADAMI ... EDER CEVAP: ŞAŞKIN!
"Benim en umutsuz olduğum sene, bu seneydi ama son 10 yılın en iyi futbolunu oynuyoruz. En ümitli olduğum senelerde her hafta bir eziyet oluyordu. Futbol benim için müthiş bir tutku. Artık bir insanla 10 dakika konuştuktan sonra hangi takımı tutuyor olabileceğini tahmin edebiliyorum. Takım tutmak; sadece futbolu sevmek değil, aynı zamanda kimliğe de dönüşen bir durum. Ben Beşiktaşlılığın; yenilgiyi de kabul edebilme olgunluğunu, o duruşunu seviyorum. Fenerbahçe'de durum öyle değil mesela. Bunu eleştirmiyorum; bilakis anlıyorum. Onların kitabında yenilme diye bir şey yokmuş. Ben bir Fenerbahçeli'nin veya Galatasaraylı'nın herhangi bir olay karşısında vereceği tepkileri az çok tahmin edebiliyorum artık. Beşiktaş demek mükemmeliyetçi olmamak demek. Ben bunu seviyorum. Parmağını öpüp tribüne koşan adam olmayı seviyorum. Skoru değiştiren adam olmak, nefis bir duygu. Ama tek forvet çok yalnız. O yüzden çift forvetten biri olarak hayal etmişimdir hep kendimi. Ben asistçi değilim, golcüyüm. Belki de golcü olmayı sevdiğim için hayatım boyunca risk aldım. Ortamda herkes susarken ben öne atıldım. Utanmadam şaka yaptım. Gülünmedi, tekrar yaptım. Kalabalığa karışmayı sevmem ben; kendimi belli ederim. Sivrilmeyi severim; bedelini ödemek koşuluyla..."
AZİZ NESİN'İ GECE RÜYAMDA GÖRDÜM SABAH ÖLÜM HABERİNİ ALDIM!
"Hem bu kadar halk kahramanı olmuş, hem de linç edilmiş başka bir isim hatırlamıyorum. Ben okuma problemi olan bir adamım ama Aziz Nesin'in tüm kitaplarını tek oturuşta okurum. Onunla kendimi çok özdeşleştiriyorum. Mizahı ilk onunla anladım. Yıllar sonrasında dönüp baktığımda, yaşadığı kırgınlığı çok iyi anlıyorum. Tip olarak benzemesem bile, onun hayatını oynamak isterim; bunu yapabileceğimi düşünüyorum. Çocukluğunda kampına gitmiştik, benimle çok ilgilenmişti. Aradaki bağ ilk orada kuruldu. İşin bir de mistik yönü var, ilk defa anlatıyorum. Çok küçüktüm, yazlıkta bir gece aniden uyandım ve balkonda Aziz Nesin'i gördüm. Bana bakıyordu oradan. Sonra sabah anneme anlattım. Markete gittiğimizde gazete aldık ve Aziz Nesin'in ölüm haberini gördüm. O yaşımda bile onunla aramızda bir bağ olduğunu hissediyordum."
TORPİLE ANCA BİR DİZİYE GİRER OYNARSIN, O KADAR!
Acayip donanımlı bir izleyici kitlesi oluştu. Artık öyle 'iki durur, iki bakarım'lara kanmıyor kimse. Millet; dünyada çevrilen ne kadar dizi, ne kadar film varsa takip ediyor. Bu; oyuncuları da motive eden, daha iyi olmaya yönelten bir durum aslında. Kenan (İmirzalıoğlu) ve Kıvanç (Tatlıtuğ) gibi dünya çapında iki tane jönümüz var bana göre. Ama bu adamlar, karizmalarının üzerine yatıp onunla beslenmiyor. Daha iyi nasıl oynayabileceklerinin mücadelesini veriyor. 'Ağzının suyu akan' kızlardan daha fazlasını hedefliyorlar. Oyuncu olmak isteyen arkadaşlarıma da hep anlatıyorum, bu işin bir evrensel kuralı var; kendini geliştirmeye ara vermeyeceksin, eksiklerini kapatacaksın. Bu işte torpil yok. Baban Sean Penn olsa; sen izleyiciden onay almadıktan sonra sıfırsın! Torpille anca bir diziye girer, oynarsın; ama orada ne kadar büyüyeceğin tamamen sana kalmış. Jürisi insan olan işte torpil olmaz.
ARKADAŞLARIMI ASLA DEĞİŞTİRMEM
İstanbul'a geldiğim enerjinin yüzde 40 altındayım; kesin. O zaman daha cesurdum, daha korkusuzdum daha çok istiyordum. Elimde bir şeyim yoktu çünkü. Şimdi daha korkağım. Liderliği korumak dezavantajdır. Yukarı çıkmaya çalışan avantajlıdır.
Aileyi zaten saymıyorum, o benim içim çok özel bir mevzu. Günlük hayatımda çok fazla beslendiğim, ben kendimi bilmezken beni bilen bir arkadaş tayfam var. Onları asla değiştirmem mesela. Bunda çok ciddiyim; bekar ve ev arkadaşıyla yaşayan biri olarak söylüyorum bunu.
Ben geleceğe umutla bakıyorum o yüzden hep geleceğe basarım parayı. Çok şükür, bugüne kadar travmatik bir hayatım olmadı.
EN SON HABERLER
- 1 Mutfak Bahane final gününe sevilen sanatçı Gülşah Buzlu damga vurdu
- 2 Yıldız Tilbe kaza yaptı! Polis aracına çarpan Yıldız Tilbe ceza yedi
- 3 'Bu evlilik yürümez' Umut Evirgen ve Alina Boz çifti 'Boşanıyorlar' iddialarına isyan etti!
- 4 SON DAKİKA! Acun Ilıcalı'nın acı günü! Acun Ilıcalı'nın amcası Gürbüz Ilıcalı hayatını kaybetti
- 5 İnci Taneleri'nin Azem'i Yılmaz Erdoğan'ın siz bir de gerçek kızı Berfin'i görün... Herkes oyuncu olacak derken!
- 6 Kızılcık Şerbeti’nin Giray'ı meğer usta oyuncunun oğluymuş... 44 yaşındaki Kaan Taşaner annesiyle aynı dizideymiş!
- 7 Yalı Çapkını'nın Seyran'ı Afra Saraçoğlu’nun annesi hayran bıraktı! Güzelliğiyle kızına taş çıkardı!
- 8 Aşk mı yaşıyorlar? Berrak Tüzünataç, Şevval Şahin’in eski sevgilisi Murat Kazancıoğlu ile yakalandı!
- 9 Şarkıcı Emre Altuğ 55 yaşında yeniden damat olmuştu... Partneri Gözde Kansu'dan dikkat çeken çıkış: Karı-koca olarak çok yakıştık!
- 10 Sır gibi saklıyordu...Yalı Çapkını'nın İfakat'i Gülçin Santırcıoğlu'nun 10 yıllık kocası bakın kim çıktı!