Cumartesi 30.06.2013
Son Güncelleme: Pazartesi 01.07.2013

Benimki güneş yanığı

Rum asıllı Türk müzisyen Fedon, Türkiye'de çok sevildiğini ve insanların kalplerinde yer edindiğini söylüyor: En büyük demokratından, en küçük esnafına kadar herkes beni sever. Zaten beni sevmeyen ölsün! Bu kadar açık ve net söylüyorum. Hodri meydan!

Grek müziğin Türkiye'deki en önemli temsilcilerinden biri olan Fedon, bu yaz oğlu Theo Kalyoncu'nun Sedef Adası'nda işlettiği Niko's by Theo ile gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerde açılan mekanda oğluna yardımcı olan Fedon ile Suadiye Marina'da bulunan 'FED10' isimli teknesinde buluştuk. Sohbetimiz sırasında Fedon'un oğlu Theo Kalyoncu da bize eşlik etti. İşte ünlü sanatçıyla yaptığımız; oğlunun işlettiği mekandan Türkiye'deki hayatına uzanan keyifli sohbet...
Sağlık problemi yaşadınız ve akabinde birkaç ameliyat geçirdiniz. Ameliyattan önceki Fedon'dan mı, yoksa sonrasındaki Fedon'dan mı konuşmaya başlayalım?
Ameliyat sonrası yepyeni bir Fedon doğdu. Bu ameliyatları olduktan sonra iş hayatını biraz rölantiye almam gerektiğini düşündüm. Bizim işlerde bırakmak diye bir şey yoktur çünkü... Allah inşallah bana sahnede ölüm nasip etsin; işlerimi azalttım, daha seçiciyim artık. Bu bir şımarıklık değil; sağlığımdan dolayı böyle bir karar aldım. Geri kalan zamanda Fedon ne yapar? Deniz motoru, motosikleti, arabası, Büyükada'sı, Bodrum'u, çocukları, torunları ile çok güzel bir hayat yaşıyor.
DEMEK Kİ BU SEVGİYE LAYIĞIM
Uzun süredir yeni bir albüm yapmıyorsunuz ama insanlar yine de sizi dinlemek istiyor. Dinleyicinizle bu bağı nasıl kurdunuz?
12 senedir yeni bir albüm çıkarmadım ama hâlâ Fedon aranıyor ve her hafta iş çıkıyor. İnanın insanların gönüllerinde varım. Gündemde yokum, davetlerde yokum ama buna rağmen aranıyorum. Hâlâ aranıyorsam, demek ki ben bu insanların sevgisine layık olmuşum. Bu konuda hiç tevazu göstermiyorum. Büyük sanatçı olabilirsin ama sevilmek çok mühim. Ben sevildiğimi biliyorum. O sevgi de, benim çocuklarıma bırakacağım en güzel mirastır. Hiçbir yanlışım yok. Tek yanlışım sinirliliğim olabilir. Ama bağıran adamdan korkmayın; bağırır, çağırır ama işi, titizliği içindir.
Size duyulan sevgiden hiç şüphe duymuyorsunuz o zaman...
En büyük demokratından en küçük esnafına kadar herkes beni sever. Zaten beni sevmeyen ölsün! Bu kadar açık ve net söylüyorum. Hodri meydan!
NABZA GÖRE ŞERBET VERMEM

Peki bu sevgide; Rum asıllı olmanıza rağmen Türk'lüğünüzü her fırsatta dile getirmenizin etkisi olabilir mi?
Fedon bugüne kadar hiç oynamadı. Ben, bulunduğu yere ya da nabza göre şerbet veren bir adam değilim. Hem Atatürkçülük ve milliyetçilik olarak, hem müzik olarak, hem de Türk-Yunan ilişkileri açısından Fedon birçok ilkin başıdır Türkiye'de. TRT'de Rumca fon müziği çalmazken, benim ülkem beni 29 Ekim'de Taksim Meydanı'na çıkarıp Rumca şarkı söyletti. TRT'de Rumca şarkı okudum. Beni Fedon olarak bu ülke bağrına bastı. İsmi hâlâ Çanakkale şehitliğinde yazan bir şehidin torunuyum. Aslanlar gibi, 19 yaşında gönüllü olarak askere gittim ve 27 ay askerlik yaptım. Türklüğüm ile gurur duyuyorum. Çoğu Türk'ten daha Türk'üm. Gelsinler karşıma, her konuda konuşayım. Bir kere Mehmetçik Vakfı sempatizanıyım çünkü dedem Çanakkale şehidi. Bankadaki paramdan çok oraya bağışım vardır benim. Ben böyle bir adamım. Nasıl sevmezsin beni ya? Beni sevmeyen ölsün! Gırtlağımı da kesseler Atatürkçü doğdum, Atatürkçü öleceğim.
Rum asıllı olduğunuz için ayrımcılık gördünüz mü hiç?
Ayrımcılık hissettim ama ben onu ülkeme mal etmedim. Babam beş sene askerlik yaptı. O zaman varlık vergisi diye bir olay çıktı. 6-7 Eylül 1955 olaylarını yaşadım ben. İstanbul'u talan ettiler, gayrimüslimlerin dükkanları talan edildi. Beyoğlu'nda camları kırılmayan bir tane dükkan vardı; o da babamınkiydi. Çünkü babam da benim gibiydi. Ben senden ayrımcılık görmedim, vatandaştan görmedim, bana 'gavur' denmesini ülkeme mal etmedim. Ayrımcılığı devletim yaptı bana; isyan ettim. Benim idealim deniz subayı olmaktı, olamıyorsun. Polis olmaktı, olamıyorsun. Çöpçü olamıyorum; düşünsene! Belediye başkanı olma, senatör olma hakkım var ama kamuya giremem.
Bu konuda oldukça dolusunuz anlaşılan...
Almanya'ya gittim, bir sarayın önünden geçiyoruz; iki tane koç gibi asker duruyor önünde. "Selamünaleyküm" dedim gırgırına, asker "Aleykümselam Fedon Abi" dedi. Türk; subay olmuş nöbet tutuyor. Ben burada çöpçü olamıyorum; adam Almanya'da subay oluyor! Yap beni subay; benden ne zarar gördün sen? Bu benim içimde ukdedir. Gönül istiyor ki gayrimüslim bir deniz subayı göreyim. Şurada kalan zaten 1000-2 bin tane Rum var; bunlar da zaten gerçek Türk artık. Bunları kovsan nereye gidecek? Biz bu ülkenin gerçek neferleriyiz.
BEN GERÇEK İSTANBULU'YUM
Yarın size fahri deniz subayı unvanı verseler, ne yaparsınız?
Gurur duyarım. "Gel be ihtiyar, tak şu rozeti" desinler, bir teknenin güvertesinde yarım saat dolaşayım; daha ne isterim! (Gözleri doluyor) Ne yapayım ben 100 milyon dolarları? Böyle bir şey yapsalar, bundan daha büyük bir onur olamaz.
"Türk'üm" dediğiniz için Yunanlar'dan tepki geliyor mu?
Evet, "Türk'üm" dediğim için Yunanistan'da beni çok sevmezler. Tabii Rum ayrıdır, Yunan ayrı. Bugün "Gerçek İstanbullu kim?" diye sorsalar; o kişi benim. Ben gerçek İstanbullu'yum; Üsküdar Zeynep Kamil'liyim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.