Çakma playboyların laf salatası

Geçtiğimiz günlerde yeni tanıştığım bir grup insanla birlikteydim. Arkadaş olsak mı, olmasak mı kararsızlığındayız. Herkes, her telden çalıyor. Bir şeylerden konuşuyoruz, zaman öldürüyoruz işte. İçlerinde biri var ki, hepsinden daha farklı ve daha iddialı... Ama bu içi boş iddialar, bizim mahallede pek satmıyor, biz hiç mi hiç yemiyoruz haliyle. Beyefendi bugünlerde bol bol karşılacağınız türden bir çakma playboy. Nasıl mı? Sürekli bir hava, bir caka satma hali. Söyleyeyim, devir değişti artık; bu işler göz boyamıyor, sizinki de boyanmasın... Sarf ettiği cümlelerden örnekler sıralayayım da, siz de bu tür birisiyle karşılaşırsanız, dediklerine kanmayın:
evim de markalı, arabam da!
Benim Masserati'yi bırakıp Porsche'yi alalım, değişiklik olsun. ('Galeriden ne farkım var; spor severim, hız severim, son model otomobiller bende' demek istiyor. )
Trump'taki eşyaları Armani'ye bırak sen. (Şoförüne talimat verip emirler saydırıyor beyefendi. Ne de olsa iki evi var ve dikkat ederseniz, iki evi de marka kokuyor.)
Tekneyi Çeşme'den Bodrum'a yollatın; orada takılırız. ('Mavi sularda da ayağınızı yerden keserim. Ne sandınız beni!' diyor adeta.) Kısacası komik oluyorsun arkadaşım. Boşver, biz ilgilenmiyoruz senin kimlerden olduğunla. Muhabbetin açsın yeter... Bak kimse seni ciddiye almıyor. Böyle hazmetmemiş hallerin çok çakma duruyor canım...

Dikiz aynasında Nejat İşler
Günlerden pazar; Bodrum'dan İstanbul'a dönüyoruz. Uçaklar rötarlı, ortalık insan yığını... Milas Havaalanı'nda iğne atsanız yere düşmüyor. Onca kalabalığın arasında tüm gözler Nejat İşler'in üzerinde. Herkesin elinde bir dikiz aynası; ince ince, yandan yandan İşler'e bakıp yorum yapıyorlar. Yanına gelip fotoğraf çektirmek isteyeni, uzaktan 'Ne durumda acaba' bakışları atanıyla, bol bir havaalanı trafiği yaşanıyor. Ben Nejat'a değil, insanlarımıza hayret ediyorum. İlk olarak meraklı gözlerle ünlü oyuncunun sağ elindeki parmaklara bakıyorlar. Acaba çıkan haberler doğru mu edasıyla... Ne kadar çaktırmamak istesek de, başta kendisi olmak üzere herkes o bakışların farkında. Masalarda konuşmalar başlıyor; 'Acaba hâlâ içki içiyor mu?' Yahu bırakın adamın hayatını. Çevrenizde gördüğünüz ünlüleri sıradanlaştırın. O hayat onun ve nasıl biliyorsa öyle yaşasın... İnsanoğlu hata yapmak için yaşıyor, sınava tabi tutuluyor. Onun sınavı da o, bırakın hayatını dilediğince yaşasın. Peki bir ünlü gördüğümüzde en çok nelere dikkat ediyoruz?
Yanındaki yeni sevgili ne kadar güzel, ne kadar alımlı. Birbirlerine yakışmışlar mı, sınıfta mı kalmışlar; dikizleyip karar veriyoruz. Hemen puanlama yapıyoruz.
Kilo mu almış, yoksa televizyondaki ile aynı mı? Bir diyetisyen edasıyla, kilolarını şöyle bir inceleyip analizini yapıyoruz.
Nasıl giyinmiş? Sahnedeki/televizyondaki kadar iddialı ve uyumlu mu giyiniyor? Hemen bir moda polisi olup çıkıyor ve yine dikiz aynasından şöyle bir süzüyoruz.

Bodrum'dan ufak anılar
Yine Bodrum'da, Türkbükü'ndeki Sess'teyiz... Yanımda Engincan Ural, fonda annesi Sibel Can'ın 'Alkışlar' parçası, hep bir ağızdan söyleyip dans ediyoruz. Can, son dönemin en çok istek alan şarkılarından 'Alkışlar'da, bizim popçulara taş çıkaracak bir performans sunuyor. Engincan'a soruyorum; "Nasıl bir duygu?" diye. "Annemi dinlemek, tüylerimi ürpertiyor, gurur ve heyecan verici. Evde alışık olmadığımız bir şey" diyor. Ne kadar değişik bir şey, böyle bir annenin evladı olmak... Dışarıda yıldız, evde anne... Karmaşık bir his cidden.

Sahilin vazgeçilmezi
Selfie çekerken kadraja sığmama, eliyle tuşlara uzanamama sorunu yaşayanlar, bu yaz sahillerde ve partilerde yeni bir kameraya hücum etti. Selfie çekmek için tasarlanmış Go Pro Selfie Monopod ile 20-100 cm mesafeden toplu selfie'ler çekebiliyorsunuz. Bugüne kadar Araplar ve Uzakdoğulu gençlerin himayesinde olan bu kamera, bizi de etkisi altına almaya başladı.