Deniz Seki'nin kendisini, yazdığı şarkıları, insanlığını falan pek severim. Artı; başına gelenlere en çok üzülenlerdenim. Deniz'in bir an önce toparlanıp yeniden şarkılarını bizlerle paylaşmasını, konserler vermesini isteyenlerdenim. Amaaaa... Bu 'ama'dan öncekilerin hiçbir anlamı yoktur derler ya; bu kez var var! Neyse, amaaa...
Deniz Seki'yi
Uğur Dündar'ın karşısında, soruları yanıtlarken izledikten sonra baktım ağzımda kekremsi bir tat kalmış. Nasıl anlatsam, hah! Buldum, evet evet, ben Deniz'i daha sahici görmek isterdim. Diyelim, Uğur Dündar'ın uyuşturucuyla ilgili sorduğu soruya,
'Ben bu soruyu duymamış olayım' kıvamında bir cevap vermesinden ziyade, Türkiye'nin en güvenilen, en doğru gazetecilerinden birine açık açık konuşmasını beklerdim. Yaşadığı o kocaman tecrübenin onu daha gerçek kılmasını beklerdim. Yani Deniz'in kah ürkek bir ceylan gibi, kah tırnaklarını çıkaran bir kedi gibi, tüm bu olanları hiç yaşamamış gibi davranmasını, parlak lafları seçe seçe konuşmasını değil. Yani Seki;
"Sanki Deniz olarak gittim okyanus olarak döndüm" diyor ama maalesef buradan bakınca küçük bir su birikintisinden farklı görünmüyor.