Evlilik sözleşmesi yaptınız mı gerçekten?
Sözleşme denmez ona; aramızda bazı kurallar koyduk.
EZANI, İLAHİLERİ BANA OKUTURLARDI
Yazılı bir sözleşme mi bu?
Öyle bir şey yapmadık.
Kendi aranızda neye söz verdiniz?
Ayrılırsak bunu dillendirmeyelim, saygısız tavırlarda bulunmayalım diye konuştuk.
Eşinin kızlarınla arası nasıl? Anneleri bu ilişkiyi kıskanıyor mu?
Kıskançlık hiçbir tarafta yok. Ceren'in kızlarla arası çok iyi, Almanya'da hep birlikte yaşıyoruz.
Oyunculuk yapmayı düşünüyor musun?
İyi teklif gelirse değerlendireceğim, son zamanlarda öyle bir teklif olmadı ama… Şimdi daha çok film ve dizi müziklerine yöneldim; birkaç diziye bir şeyler hazırlıyorum, bir de sinema filmine.
Mesleği oyunculuk olmayan insanların sinemada boy göstermesi, özellikle tiyatroculardan büyük tepki topluyor. Sence haklılar mı?
Biz de kendi sektörümüzde 'Mankenden popçu olmaz' deriz ama bunun örneklerini gördük; hâlâ gündemdeler ve gayet başarılılar. O yüzden şarkıcıdan oyuncu olmaz diyemeyiz. Bunun da çok güzel örnekleri var. Ben bu görüşe katılmıyorum.
Zamanında müezzinlik yaptığın doğru mu?
İslam Kültür Merkezi'nde Kuran dersine gittim. Sesim iyi diye bana takılırlardı ama müezzinlik falan yok.
Kültür merkezinde ezan okudun mu peki?
Kuran'ı hatmetmedim; sesim iyi diye ilahileri, ezanları bana okuturlardı. Bizim ufak cemiyet bana 'Müezzin Rafet' diye takılırdı. Sonra o bütün Türkiye'ye nasıl sıçradı anlamadım.
Yaşdut soyadlı günlerini özlüyor musun?
Soyadımla bağdaştırmıyorum ama çocukluğumdan bazı özlediğim, şimdi yaşayamadığım, hasretini çektiğim güzel durumlar var. O günlere dönmek istediğim anlar oluyor fakat hiçbir zaman geriye dönmeyi sevmem. İleride neler yapabilirim, neleri aşabilirim, ileride zaman bana ne gösterecek; onları daha çok merak ediyorum.
El Roman soyadını 2014'te almışsın, mahkeme dört yıl sürmüş. Neden markalaşmış bir ismi almak için bu kadar geç kaldın?
İsim değiştirmek, Almanya'da o kadar kolay değil. Ben Alman vatandaşı olduğum için bunlar biraz da uzantılı. Bir ülkede doğuyorsun, sonra başka bir vatandaşlığa geçiyorsun… Hukuksal meseleler nedeniyle bu kadar uzadı. Çok ülke değiştirdiğim için bazı ülkelerde çok sıkıntılar yaşadım. Amerika'da bir kere sekiz, bir kere 12 saat bekletildim. Hoş şeyler yaşamadım orada; terörist muamelesi gördüm resmen! Bunları yaşadıktan sonra karar verdim çünkü afişlerde Rafet El Roman yazıyor, pasaportumda Yaşdut. 'Senin olduğunu nereden bileceğiz, belki buna benzeyen bir teröristsin, bizim ülkemizde bir şey yapmayacağını nereden biliyoruz?' diyorlar. 'Siz çıldırdınız mı, müsaade edin telefon edeyim' diyorum, müsaade etmiyorlar. Sadece havaalanında olan bazı avukatlar, tercümanlarla konuşuyorum. Adam orada yetişmiş, Türkçe tercüman ama beni tanımıyor. İnternete bakın diyorum, 'Tamam benziyorsunuz ama isminiz öyle değil' diyorlar.
Sanat dünyasındaki insanların maneviyatı düşük zannediliyor, sence de öyle mi?
Herkesin inancı kendine; dışarıdan görüp de hiçbir şey söyleyemezsin.
Muhafazakar mısın?
Değerlere bağlı biriyim.
Almanya'da çocuklarını Türk örf ve adetlerine göre mi yetiştiriyorsun?
Türkçe'yi iyi konuşmalarını isterim. Yaşadığımız ortama uyum sağlamayı, diyalog kurmayı, insanlarla kaynaşmayı başarabilmeliyiz; dünyada barış dediğimiz kavram ancak böyle elde edilebilir. Sadece kendi mezheplerimizle, dinlerimizle kısıtlı kalıp soyutlanarak, başkalarını dışlayarak bir yere varamayız. Bu da bende yeterince var. O yüzden çeşitli aktivitelere, kültür faaliyetlerine katılırım. Sınırlara zaten karşıyım. Dünyada hepimiz huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayabilirsek, ne mutlu bize! Bence insanlığın erişeceği son nokta bu olmalı. Ben bugün bir Alman'la da evli olabilirdim, kısmet işi bunlar. Benim en iyi arkadaşım oyuncu Turgay Aydın, 23 senedir bir Alman'la evli. Bu kadar saygılı, iyi geçinen, evlilikleri düzeyli yürüyen Türk bile görmedim. Burada adetli, örflü tanıdığımız insanlar bir senede boşanıyorlar.
Tuğba Altıntop'tan boşanman, çocukların velayeti, Ceren Kaplakarslan ile evliliğin uzun süre gündemdeydi. Özel hayatının bu kadar çok konuşulması sana ne hissettirdi?
Ben bu gibi söylenti ve manşetlerden hep uzak durmaya çalıştım.
Ama en güzel manşetleri sen çıkarıyorsun istemeyerek, röportaj vermeyerek…
Ben de şaşırıyorum. Bu benim elimde olan bir şey değil. Belki ben de çok dikkatsiz davranmış olabilirim. Bunların çıkmaması için çok uğraş veriyorum. Belki de gereğinden fazla rahat bir adamım; bunlar ondan kaynaklanıyor. Bir yerde yakalanacağım, yanlış bir haber çıkacak diye düşünerek hayatımı geçiremem. Ben düz bir adamım; 'Şuraya gideyim, burada basın yoktur' gibi bir matematik yapmadım hiçbir zaman.
Şöhret fabrikatörü Atilla Kalpakarslan'ın kızıyla evlendin. İstenmeyen damat oldun ama zaman içinde kayınpederinin güvenini kazandın. Samimiyetine inandırmak zor oldu mu?
Ceren, çok kıymetli. Her zaman çocuklarımın yanındaydım. O da bir baba olarak; ilişkimiz ne kadar iyi olursa olsun, her zaman kızını düşünecek. O zamanlar ayrılık aşamasında kızının üzülmesine üzüldüğünden, bana karşı ağır bir tavır sergilemiş olabilir. Ama biz bunun üstesinden gelmeyi başardık ve şu anda da aramız gayet iyi.
CEREN, ŞÖHRET YANLISI BİRİ DEĞİL
Baban Atilla Kaplakarslan "Kızımın şöhret olmakla uzaktan yakından ilgisi yok" demişti ama sen film yönetmenliği okudun. Egosu olmayan biri, görsel sanatlarla ilgilenir mi?
CEREN EL ROMAN: Aslında ben grafik yaptım uzun süre, hâlâ da yapıyorum ve çok keyif alıyorum. Sanatın her dalından, yapabildiğim her alanından keyif alıyorum.
Artık şöhret olduğunu kabul ediyor musun?
C.E.R.: Bana göre şöhretli kişi, Rafet... Ben tanınıyorum ama şöhret benim için daha büyük bir kelime.
RAFET EL ROMAN: Ceren şöhret yanlısı değil ama bir şeyler üretmek, var olmak istiyor. Oyunculuğa da çok yatkın; çok seviyor.
C.E.R.: Oyunculuk okudum, tiyatro da yaptım; tiyatroda ne kadar şöhret olabilirsin ki...
İKİ-ÜÇ YIL SONRA ÇOCUĞUMUZ OLABİLİR
Birbirinize nasıl aşık oldunuz?
R.E.R.: 17 Ocak 2010'da Kıbrıs'taydık. Ceren'in babasının düzenlediği bir şarkı yarışmasının final gecesi vardı, ben de jürideydim. Babası final gecesi olduğu için tek tek sponsorlara, yapımcılara teşekkür ederken kızına da teşekkür etti. Orada alkışlar koptu, birden Ceren ayağa kalktı. Ben ilk kez görüyordum Ceren'i. Bir baktım, 'Off bu mu kızı?' dedim. O anda aşık oldum zaten. Ondan sonra reklam arasında ona doğru yöneldim, herkesi kibarca selamlayıp yanına gittim. "Çok güzel bir organizasyon, çok emek vermişsiniz" diye söze girdim. O zaman yazdığım bir film vardı, o filmin başrolü için teklifte bulundum, "Babam bakıyor o işlere" dedi. Öyle deyince "Olur, senaryoyu göndereyim okuyun" dedim. E-maille senaryoyu yolladım. Beş-altı ay mailleştik.
C.E.R.: Sonra senaryoyu kenara bırakıp biz kendimiz mailleşmeye başladık. Birbirimizi tanıdık.
R.E.R.: Üç-dört ay sonra Hilton'da ilk kahvemizi içtik, çok heyecanlıydım. İkinci kahvede ben Ceren'e sarıldım galiba!
HAVAİ FİŞEKLERİ FIRSAT BİLDİM!
Hiçbir şeyi unutmamışsın.
R.E.R.: Ben her şeyi hatırlarım; dalgın ve unutkan görünürüm ama unutmam.
Beş yılda neler yaşandı?
R.E.R.: Bu röportaja sığmaz. Büyük bir aşk, bir sürü şey yaşandı. Yuva kurduk.
Nasıl bir evlilik teklifi aldın?
C.E.R.: Çok sadeydi. Bodrum'daydık, Ağustos ayıydı, bir otelin restoranında oturuyorduk. Bilmiyorum ayarladı mı, ayarlamadı mı...
R.E.R.: Ayarladım tabii ki, her şeyi ayarladım.
C.E.R.: Ben de diyordum neden bu kadar sessiz burası diye. Konuşurken birden arkada havai fişekler atılmaya başladı. Konser varmış, ben de bana atılıyor zannettim! Döndüğümde yüzüğü çıkarmıştı.
Bedavaya getirdi yani...
R.E.R.: Aslında ben o gece teklif etmeyecektim. 'Daha çok erken, bekle' diyordum kendime. Ama ikimizin de özlemi o kadar yoğunmuş ki, havai fişekler patlıyor, fonda bir kemancı çalıyor… 'Fırsat bu fırsat Rafet, niye bekliyorsun?' dedim.
C.E.R.: O sırada garson gelmiş; Rafet garsonu göndermeye çalışıyor.
R.E.R.: Havai fişekler gitmeden yüzüğü takayım dedim.
Konser kimindi?
R.E.R.: Rixos'ta Bengü konseri vardı, onun ardından havai fişekler atıldı. Ben de fırsat bu fırsat dedim.
İlişkinizde inişli çıkışlı dönemler yaşadınız. Şimdi evlilik nasıl gidiyor?
R.E.R.: Çok güzel gidiyor, nazar değmesin!
Çocuğunuz olacak mı?
C.E.R.: İnşallah ama daha değil.
Kim istemiyor?
R.E.R.: İkimiz de karşı değiliz ama Ceren iki-üç yıl işiyle ilgili bir şeyler yapmak istiyor. Sonrasında inşallah olur.
KIZLAR BİR-İKİ YIL TEREDDÜT ETTİ
Egon var mı?
C.E.R.: Kimin yok ki! Ama ne kadar büyük olduğu, ölçüsü önemli bence.
Kızlarla aran nasıl?
C.E.R.: Aramızda çok değişik bir ilişki var; onlar ablaları gibi bakıyorlar bana. Hem çocuğum gibiler, hem de kardeş. Aramızdaki ilişki çok güzel yani. İlk biriki sene biraz tereddütlü yaklaşıyorlardı, üçüncü senede iyice oturttuk ilişkimizi.
Rafet olmadığı zaman üçünüz en çok ne yapmayı seviyorsunuz?
C.E.R.: Sinemaya gidiyoruz, geziyoruz, kitap okuyoruz.
Almanca öğretiyorlar mı sana?
C.E.R.: Anlıyorum ama konuşmayı hiç sevmiyorum, kaba geliyor bana Almanca. Benim ana dilim İngilizce, Türkçe'mden daha iyi İngilizcem. Üçüncü bir dili beynim kabul etmiyor.
Ceren, babanın evliliğinize karşı çıktığı söylendi. Sonrasında babanın ve eşinin hep bir arada olduğu görüldü. Düğün mü buzları eritti yoksa aslında bir soğukluk yok muydu?
C.E.R.: Bizim sadece ayrı olduğumuz dönemde babam benim üzülmeme üzüldü. Baştan beri görüşüyorlardı, iyi geçiniyorlardı; sadece ayrılık döneminde babamın sitemi oldu. Benim mutluluğum, annemin ve babamın mutluluğu çünkü.
ÇIRAĞAN'DA DÜĞÜN İSTEMEDİ
İlişkiniz üzerine çok şey yazıldı çizildi, o dönemde yıprandınız mı?
C.E.R.: Çoğu zaman gülüp geçtik çünkü çoğu zaman yanlış yazılıyordu.
Evliliğinizin gerçek olmadığı söylendi, işlemler uzadığı için nikah yapmadığınız iddia edildi. Asılsız mıydı bu söylentiler?
C.E.R.: Ben kimliğimi göstereyim mi? Rafet, Alman vatandaşı olduğu için Almanya'da nikah yaptık, evrakların Türkiye'ye gelmesi uzun sürdü. Kütüğe geçmesi iki-üç ay aldı. O sırada tam da Rafet'in soyadı değişiyordu. Ben Ocak'ta El Roman oldum. Yazın evlendik ama soyadı değişikliği yüzünden epey uzadı işlemler.
Bodrum'da 15 kişilik bir düğün yapmıştınız. Kızlar genelde şaşaalı düğün isterler. Senin böyle bir hayalin yok muydu?
C.E.R.: Ben çok sevmiyorum böyle abartıyı; çok sade, kendi içimizde, samimi bir düğün oldu.
R.E.R.: Ben "Çırağan Sarayı'nda yapalım" dedim, istemedi Ceren. "Çok abartılı olur, kır düğünü yapalım" dedi. Orada kendi içimizde eğlendik ailece. Ben Çırağan Sarayı'nı rezerve bile etmiştim aslında.
BİRLİKTE ŞARKILAR YAZIYORUZ
Sana bu kadar duygusal şarkılar yazdıran ne?
C.E.R.: Rafet, duyguları söze çok güzel aktarıyor. Benim ya da senin duyguların olsun; anlayıp çok güzel biçimlendiriyor.
Başkasının yaşadıklarını da yazabiliyorsun yani. Genelde bütün şarkılardaki hikayeleri senin yaşadığını düşünüyorlar.
R.E.R.: Allah muhafaza; ben de insanım. Şarkılarda anlattığım her şeyi yaşasaydım… Çocukluğumda yanıp tutuştuğum, aşkından öldüğüm kişilere bile şarkılar yazdım, bugün isimlerini bile hatırlamıyorum. Ama duygum değişmedi, duygularımla şarkılar yazmaya devam ediyorum.
Yeni çıkacak albümde Ceren için de şarkı var mı?
R.E.R.: Ceren'in çok sevdiği şarkılar var, hatta sözlerini ortak yazdığımız şarkılar var. Verona'ya giderken yazdık bir tane; 'Çok Şey Var Bizi Yaşatan' diye.
BAYRAMDA 25-30 KİŞİ TOPLANIRIZ
Çocukluğundan unutmadığın bir bayram anın var mı?
R.E.R.: Bir bayramda köyde çocuklarla şeker toplamaya çıkmıştık. Torbam yırtıldı, şekerler yola dağıldı. Ömerbey Köyü'nde yedi-sekiz çocuk kapı kapı geziyorduk; kimi para veriyordu, kimi şeker. Orada çok üzülmüştüm, ağlamıştım; sanki altınlarımı kaybetmişim gibi. Öbür çocuklar da beni teselli ediyordu, şekerlerimi topladılar. Sonra bütün gün onu anlattım herkese. Acıyan 5 lira daha, 2.5 lira daha verdi…
C.E.R.: Bizim güzel geçer bayramlarımız; aile toplanır, yemekler yenir…
Bayramda ailenizle birlikte olmaya dikkat ediyor musunuz?
R.E.R.: Düğünlerimiz, bayramlarımız çok özeldir. Almanya'da bütün akrabalar toplanırız, 25-30 kişi oluruz.
Ceren, senin annen-baban da Almanya'ya geliyor mu?
C.E.R.: Annem Amerika'da yaşadığı için çok katılamıyor ama telefonlaşıyor aileler. Geçen bayram önce bizim büyüklere, sonra Almanya'ya gittik. Bayramlara çok önem veriyoruz.
AYRILIĞIMIZ BENİ ŞAİR YAPTI
Eski eşin Tuğba Altıntop evlilik sürecinde size sıkıntı yaşattı mı?
R.E.R.: Hayır yaşatmadı.
Uzun yıllar birlikte oldunuz, ardından kısa süreli bir ayrılıktan sonra evlendiniz. Geriye dönüp baktığınızda yaşadıklarınızı nasıl anlatırsınız?
C.E.R.: Ne güzeldi derim çünkü ayrılığı yaşadığımız dönem bile çok romantikti, çok güzeldi.
'Kavgalarımız bile romantikti' diyorsun yani...
C.E.R.: Kavga değil de, kavga sonrası romantikti.
R.E.R.: Şiirler, şarkı sözleri yazıyordum ben ona ayrılık döneminde; beni şair yapıyordu.