Farkında ol ‘an’da ol zinde ol
İşte sağlıklı yaşamanın, stresten arınmanın, hatta kilo vermenin sırrı burada; yani şu 'an'da olmakta. Bu hafta sağlıkgüzellik ve diyet köşemin çok önemli bir konuğu var: 25 yıldır İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji Diyabet ve Metabolizma Bilim Dalı'nda çalışan Prof. Dr. Taner Damcı... Kendisi ayrıca Amerikan Diyabet Birliği, Kuzey Amerika Obezite Çalışma Birliği ve Avrupa Diyabet Çalışma Grubu üyesi. Bitmedi, ilk Türk çöl ultra maraton koşucusu. Hatta 2012 yılında Antarktika'da kar ve buz üzerinde 250 kilometre maraton koşmuş bir sporcu.
Şili'deki bir ultra maratonda tanışıyor mindfulness ile ve hayatı değişiyor. Sonra bu yolda yürümeye karar veriyor. Prof. Dr. Damcı, mindfulness ile ilgili şöyle diyor: Uzakdoğu felsefesinden esinlenilen ve tıpta yer alan bir akım. İçinde empati, kendini sevmek, kendine iyi davranmak var. En önemlisi bütün etiketleri kaldırmak var. Bu yiyecek şişmanlatır, bu adam kötüdür, şu adam iyidir, bu takım iyidir, şu meslek işe yaramazdır, şu mesleği yapan harikadır. Hayatımızda her şeyi etiketlemişiz, bir daha dönüp bakmıyoruz. Mindfulness, hayata bakış açımızı değiştirmeyi hedefleyen bir felsefe ve stresten arınmanın bir numaralı yolu."
NEFES, SESLER, KOKULAR...
Peki şu üstümüze başımıza sinmiş stresten nasıl arınacağız? Cevabı net oluyor Prof. Dr. Taner Damcı'nın: "Zihni sakinleştirerek ve meditasyon yaparak..."
Eyvaaaah, ben meditasyon yapamıyorum, odaklanamıyorum! N'olacak? Şöyle diyor Prof. Dr. Damcı: "Meditasyon, etkisi kanıtlanmış bir yöntem. Kirlenmiş bir laf ama çok önemli. Mindfulness; bu ana odaklanmak yani bu andaki nefesimiz, sesler, kokular, bulunduğumuz yer, bu andaki evren ve düşüncelerimize odaklanmak..."
Zaten hayatımızdaki tüm karmaşanın nedeni de bu. Bazen geçmiş ve geleceğin aptalı olmuş gibi hissediyorum kendimi. Şimdi ise sosyal medyada, telaşların gürültüsünde kayboluyorum; hep karmaşa var bende. Peki nasıl odaklanacağız? Prof. Dr. Damcı üzerine basa basa diyor ki; farkında olarak!
Evet, farkında olmak çok zor; şu ana odaklanmaksa ennn zoru ama denemek gerek. Bu röportajdan sonra denemeye başladım; Allah'ım şu an aklımdan neler neler geçiyor öyle! Zihnim ileri geri sarıp duruyor, kafam oradan oraya kayıyor, başaramıyorum galiba! Derken, Damcı'nın; "En kötü geçtiğini sandığımız meditasyon bile çok iyi geliyor. Deneye deneye daha iyiye gidiyorsunuz" sözünü hatırlıyorum. Bir daha, bir daha deniyorum... Bünyesinde mindfulness departmanı kurduran ve çalışanlarının verimliliğini, sağlığını artırmak için bu yöntemi kullanan Google gibi büyük firmaların bir bildiği var elbet...
ŞİŞMANLIĞIN SEBEPLERİ
Prof. Dr. Taner Damcı, şişmanlığın başlıca sebeplerini şöyle sıralıyor:
'Sabah 09.00'da bilmem ne ye, 16.00'da kuru kayısı ye' tarifleri yanlış çünkü uygulanamaz. Yeme davranışlarınızla oynayan bir sistem. Bu şekilde zayıflanmaz, uzun sürede daha çok kilo alınır. İnsan tek şekilde yiyerek beslenemez. Herkesin farklı gıda seçimleri, sevdikleri, sevmedikleri, açlık, tokluk derecesi var, bedeninizin hormonal durumu var. Tüm bunlar bedeninizi etkiliyor.
Biyolojik varlığımızdan uzaklaşmamızın en büyük etkeni. Çözülmesi en gerekli sorun.
Bedenimiz hareket etmek için yaratılmış ancak biz arabalar, asansörler ve modern yaşam şartları ile hep yürümemek, hareket etmemek üzerine seçimlerimizi kullanıyoruz. Oysa ki hareket etmek için yaratılmışız. Ne kadar hareket ederseniz, o kadar sağlıklı ve uzun ömürlü olursunuz. Elimizdeki en önemli silah budur.
Okuduğumuz her habere inanıyoruz, bir umut arıyoruz, mucize bekliyoruz. Hayır! Mucize dediğin zaten senin bedeninde var ama bağın kopuk. Her duyduğunuza inanmayın.
Bu bakış açısı çok yanlış. Bir ayda, 10 günde kilo vermeye odaklanmak yine hayal kırıklığı ile sonuçlanacaktır. Etiketleri kenara bırakın; biyolojik varlığınıza şans tanıyın, bilgi kirliliğinden kurtulun.
Çocukluktan beri yeme davranışımıza eklenmiş kirlilikler var. Televizyon karşısında çocuğa yemek yedirmek, zorla yemek yedirmek, yiyecekleri ödül veya ceza olarak kullanmak... Sonrasında bir bakıyoruz; kötü bir olay yaşadığımızda canımız tatlı istiyor. Sinemaya gidiyoruz, canımız mısır istiyor. Kuruyemişsiz maç izleyemeyen insanlar var. Bunların hiçbir biyolojik temeli yok. Bunlar yeme davranışımıza yapışmış kirlilikler. Reklamlarda da gıdalar hep duygularla eşleştiriliyor. Dondurma yiyen seksi kadın, gazoz içen aile, çikolata yiyen gençler gibi...
EN SON HABERLER
- 1 16 yıldır aynı yastığa baş koyuyorlar! Kızılcık Şerbeti'nin Ömer'i Barış Kılıç güzel eşini yanından ayırmıyor! El ele, göz göze...
- 2 Zeytin gözlü Cemre bebek ilgi odağı oldu! Kızılcık Şerbeti'nin Cemre’sinin annesi kim biliyor musunuz? İşte Doğa ve Fatih'in bebekleri Cemre'nin annesi...
- 3 Kızılcık Şerbeti'nin Pembe'si Sibel Taşçıoğlu'nun kocası bakın kim çıktı! Meğer yakışıklı oyuncu ile...
- 4 Annesi sayesinde ünlü olmuştu... Afra Saraçoğlu’nun annesi hayran bıraktı! Resmen abla-kardeş gibiler!
- 5 Meğer Medcezir'in yıldızıymış! Yeşilçam’ın tescilli güzeli Aydan Şener’in kızı da oyuncu çıktı!
- 6 Sebebi tamamen duygusal! Sosyetenin ünlü çifti Can- Ahu Has çifti ev sahibi ile mahkemelik olmuştu...
- 7 Selda Bağcan GÜNAYDIN'A konuştu! ‘Popçular milyonlar kazanırken ben hâlâ yüzbinler alıyorum’
- 8 Babası meğer Fenerbahçe'nin yıldız ismiymiş! İsmail Hacıoğlu'nun babası kendisinden ünlüymüş...
- 9 Zeliha Sunal’a ilginç tepki ‘Önce kendi çocuğuna sahip çık’
- 10 Ebru Gündeş'in büyük aşkıydı! Berke Hürcan'ın son haline bakın! "Zaman durmuş gibi"