Yıllardır sahnede yaptıkları iş birliğiyle unutulmaz performanslara imza atan Funda Arar ile Kubat, arkadaşlıklarını özel yaşamlarına da taşımış... Aralarından su sızmayan ikilinin eşleri de çok iyi anlaşıyor ve sık sık birlikte tatile çıkıyorlar. Yıllar geçtikçe dostlukları sağlamlaşan Funda Arar ile Kubat, GÜNAYDIN'ın Ramazan buluşmaları için Four Seasons Hotel'de bir araya geldi. İşte iki dost ve meslektaşın birbirlerine sorular yönelttiği keyifli sohbeti...
FUNDA ARAR: Böyle bir röportajda arkadaşınla bir araya gelince insan bir garip oluyormuş...
KUBAT: Yıllardır tanıdığın birini karşına alıp gazetecilik yapmak hiç kolay değil. Neden mi?
Çünkü her şeyi tükettik. İçini dışını biliyorum senin.
F.A.: Yıllardır dostuz ama bizi okuyacak insanların neleri merak ettiğini az çok tahmin ediyoruz.
K.: Gazeteciler soru sorduğu zaman bazen temkinli olabiliyorum. Üç cevap vereceksem birini veriyorum ama şimdi sen sorunca hepsini söyleyeceğim.
(Gülüyorlar)
F.A.: Sökül babam sökül! Zaten sen söylemesen de, ben seni tamamlarım.
K.: Bu röportajın farkı o zaten... Peki Aras ne yapıyor? Nasıl bir şey annelik? Sana neler kattı?
F.A.: O kadar güzel bir duygu ki annelik... Her kadının yaşaması gerekiyor. Kadın olarak daha çok sorumluluk alıyorsun. Onun geleceği için daha çok çalışman gerekiyor. Ekstra bir enerjiye ihtiyacın oluyor. İşine gücüne daha çok sarılıyorsun. Onu büyütmen lazım ve bu işin bir de maddi tarafı var. Onun dışında daha sabırlı biri oluyorsun, dünyan çocuğun oluyor.
ARAS, 30 YAŞINDA ADAM GİBİ
K.: Hemcinslerini daha iyi anlıyor musun artık?
F.A.: Tabii ki... Eskiden 'Çocuksuz gidilebilen neresi var? Tatile nasıl gitsek?' diye düşünürdük.
Bizim oğlumuz vardı. Sen de evlendin. Bir yere gideceğimiz zaman "Orada çok gürültü patırtı olur, çoluk çocuk var" demiştiniz. Ben de "Sizi de göreceğim" demiştim. Ne oldu şimdi! (Gülüyorlar)
K.: Senin şöyle bir farkın var. Sahnede eşinle birlikte çalışıyorsun, konserlere birlikte gidiyorsunuz.
Aras bebeği öyle bir yetiştirmişsiniz ki, maşallah 30 yaşında adam gibi.
İnanılmaz bir zekası var, müthiş bir çocuk. Annebabanın birlikte işe gittiğini biliyor; ona bunu çok güzel öğretmişsiniz.
Ben işe gittiğimde çocuk, annesiyle evde kalıyor. O yüzden ben sizinle tatile gidebilirim. (Gülüyor) Siz bu durumu çok iyi yönettiniz.
F.A.: Ya anneanne geliyor ya da babaanne... Bu durumu ona öğrettik; bilmesi gerekiyor. Seninki de anlayacak kıvama gelecek. 'Anne sen sakın bir yere gitme' diyor.
Geçenlerde iki gün üst üste konser vardı. Daha küçükken pek anlamıyordu ama şimdi daha farkında.
Babaannesi onunlaydı, "Ne zaman gelecekler?" diye soruyormuş. "Neredesiniz?" diye telefon ettiler bize.
K.: Önceden telefonda görüntülü konuşanlara gıcık olurdum ama şimdi ben de konuşuyorum. Aras, hafta sonu konserlerine gelebilir sanırım. Bu konuda bana ne önerirsin?
F.A.: Bazen bir gün gidip geliyorsun, çocuk için perişanlık oluyor. Orada ilgilenemiyorsun çocuğunla. Saçın başın, makyajın, bir sürü işin oluyor. Belki erkek sanatçı için durum daha kolay olabilir.
K.: Aslında hiçbirine ihtiyacın yok da, sahne havası gerekiyor diyelim.
F.A.: Çok teşekkür ederim. Bir haftalık bir durum olursa çocuğunu mecbur götürürsün ama bir gün için perişanlık oluyor.
K.: Anne olduktan sonra profesyonelliği hiç elden bırakmadın sen. Ben hanımı tanıyamıyorum mesela; bambaşka bir insan oldu. Hanımı kaybettim, anne geldi. Çocuk olmadan önce nasıl bir anne ve eş olacak merak ediyordum. Biz çok iyi anlaşıyoruz ama annelik başka bir şey. Bizimki tam bir anne oldu.
F.A.: Eylem çocuğuna çok düşkün bir anne oldu maşallah.
K.: Ben bazen 'Hanımı geri istiyorum' diyorum.
F.A.: Çocuk ayaklanana kadar öyle bir durum oluyor. Ben üç ay boyunca evden dışarı çıkmamıştım.
KONSERE GİDERKEN UÇAKTA AĞLIYORDUM
K.: Çocuğundan iş seyahati için ilk ayrıldığın zamanlarda uçaklarda seni salya sümük ağarken görmüştüm. Bunu hangi gazeteci biliyor? Sadece ben gördüm.
F.A.: Kıbrıs'ta konserdeydim. Emzirme döneminde daha duygusal oluyorsun. Ayrı bir bağlılık oluyor çocuğuna karşı. Aras'ı sordular Kıbrıs'ta, ağlamaya başladım. Kız çocukları da babaya çok düşkün oluyor.
K.: Kızım Ayza doğduktan sonra insanları ikiye ayırmaya başladım: İnsanlar ve anneler... Biz doğurmadığımız için sorumluluğu bilemiyoruz pek.
F.: Babanın sorumluluğu evlat okula başladığı zaman artıyor. O zaman babalara daha fazla iş düşüyor.
K.: Kendi işini eline alman gerekiyor.
Erkeklerin de bir sürü farklı sorumluluğu var. Hanıma "Beni kimse bitiremezdi, sen dahi bitiremezdin ama bu kız beni bitirecek" diye takılıyorum.
F.A.: Dubai tatiline gittik. Akşam oteldeyiz, saçlarımı kurutuyorum. Aras beni bir süzdü, "O şortu çıkartıp pantolon giy" dedi.
K.: Aras! Aaaa! Helal olsun! Kıskanmış heyt be!
F.A.: Adam kıskandı beni. Kocamdan şimdiye kadar böyle bir şey görmedim. Çok şaşırdım. "Bacağın görünüyor" dedi bana.
K.: Nereden öğrenmiş olabilir bunu?
F.A.: Hiç kimseden duymuş olamaz.
Böyle bir şey yok.
K.: Hanımefendiler bizi şimdi anlıyor musunuz? Tabiatımız böyle demek ki...
F.A.: Aras çok fena olacak. Sakız sevmez, "Çıkar ağzından sakızı" der. Fena maço olacak... Şimdiden böyle...
BİR MARKA YÖNETİYORUZ
K.: Birçok hit şarkı yaptın. Benim için Türkiye'de en değerli sanatçılardan birisin. Hayallerine ulaşabildin mi?
F.A.: Hayaller hiç bitmez. O biterse senin için sonun başlangıcı olur zaten. Bunca yıldır bir sürü albüm ve konser yaptık; çalıştığımın karşılığını aldığımı düşünüyorum.
Bu anlamda çok mutluyum. En güzeli de dinleyenlerin sevgisi... Yapacak şeyler hiçbir zaman bitmez. Sanat böyle bir şey; yaşı yok... Biz hayalci insanlarız. Hayallerimiz bitmiyor.
K.: Benim hayallerim çok yakın. Uzakta bir hayal kurmuyorum.
F.A.: Ben de öyle... Çok uzun vadeli şeyler düşünmüyorum. Yarın ne olacağını bilmiyoruz; günü yaşamak lazım. Biz şirket değil, bir marka yönetiyoruz.
K.: Bence yerine göre bir şirket yönetmekten daha zor bir şey bu. Kaç yıllık orkestran var; onları idare etmek de zor.
F.A.: Bizim mesleğimizin en zor tarafı bu... Bu mesleği ve dinleyenlerini sevmezsen, şu dönemde bu işi yapmak ve başarmak çok zor olur. Gemiyi terk etmiyoruz, pes etmiyoruz biz. Konserlere devam ediyoruz.
Bir de hep mutlu, iyi ve tatlı olmak zorundasın. Senin üzülmeye, sinirlenmeye, surat asmaya hakkın yok. Hemen farklı düşünülüyor çünkü. Bu bizim mesleğimizin zor yanı.
HIRSI ŞEYTANİ BULUYORUM HİÇ HIRS YOK BENDE
F.A.: Senin sesine hayranım. Her söylediğin çok yakışıyor. Batı müziği eğitimi de aldın ama neden halk müziğine yöneldin?
K.: Zaten genlerimde ozanlık var.
Bir de Belçika doğumluyum. Batı'da doğduğum için Batı müziğini çok iyi biliyorum.
Dünya müziğini de bu şekilde takip edebildim.
F.A.: Bu, yaptığın işe çok yansıdı.
K.: Halk müziği en büyük tutkum.
Türkiye'ye geldiğimde 20 yaşında bir gençtim. Batı müziği bilen, halk müziğine sevdalı biriydim. Genç kitleyi nasıl yakalarım diye düşünüp duymak istediğim müziği icra ettim.
F.A.: Öncü de oldun bu konuda...
K.: Bizden önceleri var tabii ki...
Cem Karaca, Barış Manço; Anadolu folk yapmıştı. O anlayış biraz geride kalmıştı. Güncellemek lazımdı. Uzun saçlı genç bir delikanlı gurbetten gelmişti.
Türkiye'ye hepimiz aşığız ama gurbet çok başka...
F.A.: 10 günlük tatile gittim Amerika'ya, sekiz günde geri döndüm.
K.: Gurbetçi bir ailenin çocuğuyum.
Ailem 1962'de işçi olarak gitmiş, orada büyüdük biz. Rahmetli babam bağlama çalardı. Sesi de çok güzeldi. Halk müziği benim genimde var. Ben yapmak istediğim müziği yaptım. En önemli şey anlaşılmak. Yaptığım işin fark edilmesi de çok güzel.
F.A.: Belçika'da doğdun, 20 yaşına kadar oradaydın. Orada Türk ailelerinin çocukları ne tarz müzik dinliyor?
K.: Müthiş bir soru... Bu soru bugüne kadar hiç sorulmadı.
F.A.: Oley! Çok iyi bir gazeteciyim!
K.: Türkiye'de gençlere bakıyoruz, 'Poptan başka bir şey dinlemiyorum' ya da 'Rock dinliyorum, diğer müziklere kapalıyım' diyorlar. Gurbette yaşayan gençler ise bütün müzik türlerini ayırt etmeksizin dinliyor. Uzakta oldukları için önce türkü gelir, sonra arabesk, pop ve diğer dallar gelir. Her şeyi dinlerler ama türkünün onlar için ayrı bir yeri var. Ben de gurbette duymak istediğim müziği 20'li yaşlarda yaptım.
F.A.: Peki ailen 'Ne yapıyorsun?' demedi mi?
K.: Türkiye'ye gelmemi istemediler.
BAŞARI ENDEKSLİ YAŞIYORUM
F.A.: Başka bir meslek seçmeni söyleyenler oldu mu?
K.: 10 yaşından beri sahnedeyim.
Bu işten para da kazanıyordum.
F.A.: Bazen aileler 'Çocuktur, heves etmiştir' deyip ileride karşı çıkabiliyor.
K.: Türkiye'ye gelmemi istemiyorlardı çünkü gelince dönmeyeceğimi biliyorlardı.
Başarı endeksli yaşayan biriyim.
Hırs yok bende; hırsı biraz şeytani buluyorum. Oyun oynarken hırslanabiliyorum sadece... Ama kariyerim konusunda o duyguları barındırmıyorum.
F.A.: Türkiye'de güzel başarılara imza attın. Ya başarılı olamasaydın?
K.: Sıkıntı yok; hırsım olmadığı için problem etmezdim. 'Benim adım Hıdır, elimden gelen budur' deyip geri dönebilirdim.
Orada kurulu bir düzenim var sonuçta.
F.A.: Bu yetenekle başarılı olmama ihtimalin yoktu. 'Aman olmadı' deyip dönmezdin sen.
K.: Doğru söylüyorsun; birkaç kez zorlardım. Azimliyim... 2000 yılı, türkü yılı ilan edilmişti. Albümlerin satış grafiği çok iyiydi. Sen Türk sanat müziği adına aynı kaygıyı gütmüyor musun?
Pop harika, çok rahat ama bunlar da bizim özümüz.
F.A.: Çıktığımız bütün programlarda isteniyor türküler. Bence çok dinleniyor ve seviliyor. Türkülerin yer alabileceği çok mecra yok. Eskiden televizyon ve radyolarda daha fazla yer veriliyordu. Alaturkada da, türkülerde de o naiflik ve duygu bambaşka.
K.: Klasik bir algı var türkü ve Türk sanat müziği denince... Bir de popüler, güncel hayat var; o da olmazsa olmazımız.
İkisini de yapmak gerekiyor.
F.A.: Pop müzik, popüler demek.
Bir dönemin pop müziği halk müzikti, bir döneminki sanat müziğiydi. Şimdiyse daha çok Batı sound'lu şarkılar...
Son dönemde yine Türk müziği enstrümanları kullanılıyor parçalarda. Tamamen Batı sound'lu şarkılardan ülkemiz insanları hoşlanmıyor.
K.: 20 yılı devirdik bu sektörde. Ekstra bir sorumluluk hissediyor musun üzerinde?
F.A.: Tabii ağır bir sorumluluk var.
K.: Emekli olayım derken, işe başlamak gibi... Belli bir çizgide devam etmişsin, hit şarkılar yapmışsın. Seni dinleyenlerin beklentisi çok yüksek ve o beklentiyi düşürmemek gerekiyor.
Tabii ki yeniliklere ve farklı tarzlara açık olmak gerekiyor. Geniş bir kitleye hitap etmek zorundasın. Bazen 'Bu şarkı size oldu mu?' diye eleştirebiliyorlar.
Bazen de eğlenmek istiyorsun.
F.A.: Sosyal medya çıktıktan sonra herkes eleştirmen oldu zaten.
K.: Kaç albüm oldu senin?
F.A.: Valla bilmiyorum, saymadım.
K.: Ben 20'nci yılda 10'uncu albümümü yaptım, oradan biliyorum. Yoksa say desen ben de tıkanabilirdim.