Cumartesi 18.01.2015
Son Güncelleme: Cumartesi 17.01.2015

'Hatice çok mazbuttu şimdi böyle oldu' diyorlar

Ünlü oyuncu Hatice Aslan'dan itiraflar: Dizilerde oynadığımız karaktere göre yaşam stilimiz de değişiyor zannediyorlar. 'Hatice çok mazbut bir kadındı, şimdi böyle oldu' diyorlar. Oysa hep aynıydım ben. Zaten insan değişmez ki...

Televizyon ekranlarının aranan yüzlerinden Hatice Aslan, hayatı tamamen sevgi frekansında yaşayan biri. Geçen yıllar onu değiştiremiyor, hatta gittikçe daha enerjik görünüyor. Oyunculuk konusunda kendisinde 'deli cesareti' olduğunu söylüyor. Rolü gereği kendisinden ne istenirse yapmaya hazır. Oyunculuk gücünün aksine, kendisi 'küçük dev' denilebilecek, minyon bir kadın. Aslan; yeni projelerini, hayata bakışını ve gelecekle ilgili planlarını Harper's Bazaar dergisine anlattı:
Sinema için kamera önüne geçmeyi çok özledim. Bir kısa film için iki günlüğüne de olsa özlemimi dindireceğim için çok sevinçliyim. Daha önce 'Vücut' filminde birlikte çalıştığım yönetmen Mustafa Nuri'nin 20 dakikalık deneysel kısa filmlerinden birinde rol alıyorum. Karakterim, beni çok heyecanlandırdı. Filmin gösterimi, Instagram üzerinden duyurulacak bir adreste online olarak yapılacak.
Sinemaya ve tiyatroya yakın zamanda dönecekmişim gibi doğuyor içime. Ama hiçbir şey olmazsa da hayal kurarım. Hayal kurmak; adı üzerinde, bir şeyleri kurmaktır.

KURALLAR UMRUMDA DEĞİL
Genel kabule bakarsak ve yaşamın akışından şikayetçi olacaksak, 48 yaşına kadar sinema filmi yapmamış biri olarak (ilk filmi 'Üç Maymun'-2008) bunalımda bir oyuncu olmam gerekirdi. Evet, şartlar ancak o zaman oluşmuş demek ki. Peki o zamana kadar var olmamış biri mi oldum şimdi ben? Daha mı az bir oyuncu, daha mı az başarılı bir kadın oldum? Bunlara takılırsak devam edemeyiz. Kurallar, kabuller, dayatmalar hiç umrumda değil. Mutlak doğrularla işim yok. Kimseyi yargılamıyorum, o nedenle yargılanmak da istemiyorum.
52 yaşındayım ve son yıllarda en çok yaşla ilgili kıyaslamalara ve sorulara maruz kalıyorum. Sanki ben yaşımla varmışım gibi bir anlayış var. Bedenim, yaşam biçimim, mesleğim, tüm görünürlüğüm yaşımla kıyaslanıyor. Bizde kimsenin aklına, yargıladığı kişi için 'Acaba mutlu mu, değil mi?' gibi bir soru gelmiyor, sadece şekle takılıyoruz. Neredeyse her ortam için bir üniforma verecekler, herkes onu giyecek. O derece kemikleşmiş anlayışlarımız var.

GENETİĞİMİZ AYNI KABA GİRMEYE AYKIRI
Aslında sadece doğaya bakmak yeter: Ağaçlar çeşit çeşit, hayvanlar desen; keza sadece kuşların, kedilerin, köpeklerin türlerine, renklerine bakarak bile bunu anlayabilirsin. Diyebilir misin ki bu kedi iyidir, diğeri kötüdür, bu gerçek kedidir, bu sahtedir... Neticede hepsi aynı derecede kedidir. Peki ne oluyor da biz insanlara böyle tuhaflıklar geliyor? Sebebi şu: Sistem seninle ancak sen kendin olmazsan, bireysel bir çizgin olmazsa başa çıkabiliyor. Oysa insanoğlunun alt yapısında bu yoktur. Hele ki bizimki gibi köprü görevi gören topraklarda bu hepten imkansız. Bilirsiniz, köprülerden herkes geçer; bizim genetik mirasımız tek kaba girmemize müsait değil.
Birileri hep akıl verir. Ama çok basit bir kural vardır hayatta: Herkes önce kendine dönüp bakmalı. Sen neyi ne kadar yapıyorsun, etrafına, kendine faydan ne kadar, mutlu musun, iyi misin... Önce yakın çevrenle olan sorunlarını çözmelisin ki, kolunu daha öteye uzatabilesin. Gerisi boş laf. Hele klavyeler çıktı çıkalı, her şeye, aslı astarı nedir diye düşünmeden yorum yapma gereği duyuyoruz. Çok fazla fikrimiz var. Anlamalıyız ki, insanlar onları medyada okuduğumuz hallerinden ibaret değiller. Ben medyada Hatice Aslan'ım, Hatice değilim, Hatice başka bir şey. Şimdi sen beni tanıyorsun, bu masada benle yan yana oturuyorsun ancak o zaman ben senin için gerçek birine dönüşürüm ve hakkımda bir fikrin olabilir.

SUYLA ŞİFA BULUYORUM
İnsanlar sanıyorlar ki, oynadığımız karaktere göre yaşam stilimiz de değişiyor. Yıllar içinde 'Ferhunde Hanımlar'daki domestik karakterim ile taban tabana zıt kadınları canlandırdım. Kulağıma 'Ah Hatice önceleri çok mazbut bir kadındı, şimdi böyle oldu' gibi yorumlar gelmiştir hep. Ben hep aynıydım oysa. Zaten değişmez ki insan; kendi isterse bir parça gelişir. Herkes bir formül yaratır bununla ilgili; kimi meditasyon yapar, kimi bir hayvanı sever, kimi çiçek yetiştirir, kimi sporla rahatlar. Ben ne mi yaparım? Duş alırken rahatlarım, suyla şifalanırım. Bir de yemek... Sabah uyandığımda canım ıspanaklı börek mi istiyor, önce yatakta uzanırken onu kafamda yaparım, ardından hemen koşar yufkamı alır, yarım saate istediğim şeyi önüme koyarım. Bu kendime yaptığım bir güzelliktir.
TAKSİDE CANIM HALK MÜZİĞİ DİNLEMEK İSTER
Rahatlamak için müzik dinlerim. Özellikle takside giderken canım Türk halk müziği dinlemek ister. Bu türkülerin sözlerini dinleyip gerçekten içine sindiren biri kimseyle kavga edemez, inanın bana. Aşık Veysel, Ali Ekber Çiçek gibi adamlar kimseyle münakaşaya girmez. Çünkü halk müziğinin altında kompleks ve kin yoktur; hoşgörü ve sevgi vardır. Onlar acı çeken hiçbir insana dokunmazlar, halden anlarlar.

HAYAT HAVA DURUMU GİBİ
Hiç dramatik bir kadın değilim. Mesleğim zaten yeterince dramatik olduğundan buna gerek kalmıyor. Zaten hayat dediğin, bir zikzaklar toplamı. Hiçbir zaman sadece iyiyi ya da kötüyü yaşamazsın. Hep iyi ve kötü diye gider, iç içe geçer veya birbirini takip eder. Dünyanın döngüsü de aynı hikayeyi anlatır: Her zaman gece midir, her zaman gündüz mü? Hep sıcak mıdır hava ya da soğuk mu? Bir öyle, bir böyledir. Hava durumu gibidir yani hayat. Bilmediğimiz şeyler de değil bunlar.
ESKİLER HAYATIN AKIŞINI ÇOKTAN ÇÖZMÜŞ
Evlilikler geçiriyorsun, ilişkilerin oluyor, her şey oluyor, her şey geçiyor, öğreniyorsun. Herkesin aynı şartlara sahip olmadığını öğrenip bir süre kendine yabancılaşıyorsun. Annemin bir lafı vardır, bir şey bir türlü olmadığında 'Ehh, zorlat' der, bu Anadolu dilinde 'üstüne varma, zorlamakla olmaz, boşuna çabalama' demektir. Eski topraklar hayatın akışını çoktan çözmüş. Bunlar yaşla gelen bilgiler değil. Mesela oğlum 28 yaşında ama bildim bileli kendine göre bir yolu vardır. Çünkü bazı insan zaten olgundur, olmuştur. Bazısı ise 70'ine bile gelse olamaz. Yaşlara takılmayın. Ruhunu ne kadar erdemli tutarsan o kadar sağlıklı ve parlak kalırsın. Hayatta sadece ne gerekiyorsa onu yapıp, geçip gitmek gerekiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.