Hayata renk katmanın kime ne zararı var?

Chicago, Londra ve New York'ta geçirdiği 15 yıldan sonra ilk kez dokuz ay boyunca İstanbul'da kalmayı tercih eden Haluk Akakçe; "Hayatımın en üretken dönemlerinden birini geçiriyorum" dedi. Beyoğlu'ndaki stüdyosunda HomeArt Design için Şebnem Kırmacı'nın sorularını yanıtlayan Akakçe; taktığı peruklar ve yüzüne sürdüğü boyaları eleştirenlere de şu yanıtı verdi: "Perukla ya da suratımdaki boyayla damgalamaya çalışma çabaları, beni hiç ilgilendirmiyor. Hayata biraz renk, espri ve drama katmanın kime ne zararı olabilir ki?"
GECE ÇALIŞIYORUM
15 yıldan sonra ilk kez bu kadar uzun zamandır Türkiye'desiniz ve zamanınızın çoğunu atölyede geçirdiniz. Yaşam alanına dönüşen bu mekanda işler nasıl işliyor?
Eylül ayında Türkiye'ye geldiğimden beri burada çalışıyorum. Mekan, çok yakın arkadaşlarım mimar Melkan ve Murat Tabanlıoğlu'nun. Beni ve ihtiyaçlarımı ancak bu kadar büyük, ferah ve çalışma açısından pratik bir alan karşılayabilirdi. Artık çok büyük paneller yapıyorum, benim dar ya da alışılagelmiş anlamda geniş bir mekanda üretim yapmam imkansızdı. Burası üretim yaptığım, fikirlerimi hayata geçirdiğim yer... İstanbul'da kaldığım zamanın en büyük kısmını burada geçiriyorum. Lokasyonu, genişliği ve yüksek tavanları ile benim çalışma düzenime çok uygun.
Çok sıra dışı çalışma saatleriniz var sanırım...
Normalde geceleri çalışıyorum. Bu, yıllar içinde edindiğim bir alışkanlık. Herkesin çalıştığı saatlerde işime konsantre olamıyorum... Bu stüdyoda en dinamik zamanlar, gece 24.00'ten sonra başlıyor; bazen sabah 08.00'e, bazen öğlen 12.00'ye kadar sürüyor. Bazen de aralıksız iki gün...
MECBUREN UYURUM
Uykuyla aranız kötü mü?
Benim alışılmış bir uyku düzenim yok; çalışma tempoma göre ayarlıyorum onu. Mecbur kalınca uyuyorum. Çok yorgun düştüğümde birkaç saat uyuyorum. Bazen üç gün hiç uyumadan geçiyor. Fiziksel olarak çok yorgun düştüğümde biraz uyuyorum, sonra yine benim için her şey kaldığı yerden başlıyor.
Bu stüdyo sizin için ne anlama geliyor?
Burası benim üretim yaptığım yer... Üretimim benim her şeyim. Bu yüzden, bu stüdyo benim için çok önemli; yaşama alanım burası benim. Var olduğum yer, var olmamın simgesi. Çok önemli fikirleri geliştirdiğim, projelerimi yaptığım bir mekan. Ayrıca çok da eğleniyoruz burada, çok canlı bir yer, kendine ait yaşamı olan... Burası olmasaydı, İstanbul'da bu kadar kalmazdım herhalde.
Hakkınızda çıkan sayısız yazı ve tanımlamalar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çok önemli değil, ben işimle var oluyorum, bunlara kafa yormuyorum.
GİTME ZAMANI GELDİ
Peruğunuz, makyajınız çok konuşuldu ama biliyorum ki stüdyoda vakit geçirirken kendi kendinize de takıyorsunuz bu perukları ve yüzünüzü de boyuyorsunuz. İnsanların bunu eleştirmesi size ilginç geliyor mu?
Bu onların sorunu! Ben yüzümü boyamayı, büyük şapkalara takmayı seviyorum. Çok ciddiye alınacak şeyler değil bunlar. Ama sokakta insanların tepkisi ilgimi çekiyor. Garip konuşmalar ve diyaloglar başlatabiliyor bu detaylar. İnsanlar arasındaki iletişim açısından ilginç oluyor. Sadece işin bu kısmı ile ilgileniyorum. Beni perukla ya da suratımdaki boyayla damgalamaya çalışma çabaları beni hiç ilgilendirmiyor nedense. Hayata biraz renk, espri ve drama katmanın kime ne zararı olabilir ki?
Burada daha fazla kalmayı düşünüyor musunuz?
Artık gitme zamanım geldi. İyi ve yararlı bir dönem geçirdim ama New York'u çok özledim. New York şu anda eski yaratıcı enerjisine kavuşuyor. Her anlamda üretken insanlar farklı disiplinlerden de olsa bir aradalar. Bunu çok özlüyorum. Türkiye'de insanlar dış görünüşle çok ilgili. Yüzeysel yargılamalar var. Bu New York'ta yok. 11 Eylül'den sonra şehre hakim olan paranoya havası geçti. Sanatçılar, yazarlar bir arada, herkes birbirinden bağımsız yepyeni taze fikirleri ile çağı şekillendiriyor. Bu ortamın bir parçası olmayı çok seviyorum. Yapacak çok şeyim var, heyecanla bekliyorum.
TÜRK DİZİSİ İZLİYORUM
Stüdyonuzdaki bir gününüzü anlatır mısınız?
Aslında benim normal insanlar gibi saatlerim yok... Buraya gece yarısı geldiğim zaman genellikle önceden kalmış panellere göz atıyorum, asistanlarımla yapılacak işlerin bir listesini çıkarıyoruz. Bir dinamizm hakim oluyor genelde buraya. Hep çok iş oluyor. Farklı saatlerde arkadaşlarım uğruyor. Genelde sabah sekizden önce çıkmıyorum stüdyodan. Daha sonra otele gidiyorum ve orada bu sefer kendi başıma çalışmaya devam ediyorum. Dizi ve film izlemeye bayılıyorum.
Hangi dizileri izliyorsunuz?
'Absolutely Fabulous', 'Little Britain', 'Katherine Tate Show' gibi İngiliz dizileri. Türk dizilerini de takip ediyorum. İlginç geliyorlar bana, beynimi boşaltıyorum.
ELEMEDEN GEÇİRDİM
Stüdyonuza çok insan geliyor değil mi?
Evet, arkadaşlarım hep uğrar. Çok stresli ya da iş yetiştirme acelesinde olmadığım zaman herkesin uğraması hoşuma gidiyor. Farklı alanlardan insanlar; burada buluşup sohbet etme imkanına sahip oluyor ve bunu da çok seviyorum. Konuşmalar, sohbetler hep yapıcı ve olumlu oluyor. İlk başlarda stüdyoya daha çok insan geliyordu ama artık seçici davranıyorum. Sosyal çevrem, burada geçirdiğim zaman içinde bir elemeden geçti. Şimdilerde, fikirlerine ve varlıklarına değer verdiğim insanları kabul ediyorum stüdyoma.