GİŞE TABİİ Kİ İLGİLENDİRİYOR BENİ
'One man show' dedikleri şeyi yapıyorsunuz filmde! Nasıl bir döktürmektir o maşallah. İşin sorumluluğu da büyük mü oluyor böyle olunca?
Ah teşekkür ederim ama ben şöyle bakıyorum: Kadın odaklı bir filmdi ama herkes o kadar güzel bütünlük sağladı ki… Bu filmde rolün küçüğüne büyüğüne bakmadan, bana inandığı için benimle oynamak isteyen herkese teşekkür ederim.
Filmin gişesi de ilgilendiriyor mu sizi?
'Ben oynadım, teslim ettim' durumu yok. BKM ile kağıt üzerinde ortak olmam gerekmiyor, onlarla başka bir gönül bağımız var bizim.
POLİTİK KİMLİĞİM DEĞİL, YAPTIĞIM İŞ AKLA GELSİN!
Peki bu filmle sizin politika konuşmama, politika konuşmayı sevmeme haliniz kırıldı mı biraz?
Hiç kırılmış falan değil, sapasağlam da duruyor ayrıca! (Gülüyor)
Film Güneydoğu'da çekilince, adı da 'Hükümet Kadın' olunca; politik çağrışımları oldu hemen. Politik bir film mi sizce 'Hükümet Kadın'?
"Aman politik olmasın" diye bir çabam yok. Benim için önemli olan hikâyedir, içime sinmesidir. Ama ben devamlı eline bayrak alıp aktivistlik yapan oyunculardan değilim.
İNANIRSAM OYNARIM
Öyle olanları da sevmiyorsunuz diye biliyorum…
Yoo sevmiyor değilim, onların kendi tercihleri ama ben adım, soyadım söylenince; o aktivist halim gündeme gelsin, öyle hatırlanayım istemem. Yaptığım işler akla gelsin isterim. Herkesin bir ilgi alanı var, asla yadırgamıyorum, herkesin kendi fikridir ama bizim filmimiz hiç politik değil. Filmin politik tek tarafı; Sermiyan'ın babaannesinin belediye başkanı olması! 3.5-4 yıl kadar süren bir hikaye. 60 İhtilali ile de sona eriyor zaten.
Politik bir filmde oynar mısınız peki?
Neden olmasın! Hikayeye, karaktere öyle bir inanırım ki; oynarım. Politika anlatmak için o hikaye anlatılıyorsa istemem ama öyle başarılı bir politik karakterdir ki, onun hikayesi anlatılıyordur, isterim.
ERDOĞAN İLE MİDYAT BENZİYOR MU?
Yılmaz Erdoğan ve Sermiyan Midyat arasında; aynı bölgenin hikâyelerini anlattıkları, aynı bölgenin mizahını yaptıkları için bir benzerlik görüyor musunuz?
Yörenin mizah anlayışı birbirine benziyor aslında... Doğal, gerçek, biraz trajik, biraz komik... Sermiyan orada doğmamış ama kökleri orada. Ailesinden çok insan hâlâ orada; o yöreyi iyi biliyor, o kimlikleri iyi tanıyor. İkisinin de durumları ortak, mizah yolları aynı. Özellikle oyunculara reji verirken, Yılmaz'la çalıştığım zamanki uyarıların aynısını yaptı Sermiyan: "N'olur bunu inanarak ve ciddiyetle söyle; ne kadar ciddi söylersen, inanarak söylersen o zaman komik olacak, ayrıca kaşını gözünü oynatmana hiç gerek yok!"
'AUUV' DEMEK İÇİN TAM ÜÇ SAT ÇALIŞTIM!
Çekim sırasında senaryoya katkınız oldu mu?
Yazım aşamasında biraz oldu, basit şeylerdi. Bazı İstanbullu söyleme biçimlerini Sermiyan'ın yakasına yapışıp değiştirttim. Mesela filmdeki, "Eyvahlar olsun, vay başımıza gelenler" manasında kullanılan "Vaveyli vaveyli" öyle çıktı. Bir de "Auuvv" diye, gırtlaktan çıkan bir ses vardı; onun için üç saat çalıştım.
Yani "İzlerken gereken özeni gösterin, üç saat çalışıldı" diyorsunuz!
Evet öyle! (Gülüyor) Yöreye özgü şeyleri araya serpiştirdim. "Seyirciye yabancı gelecek şeyleri çıkartalım" falan gibi ufak katkılarım oldu. Sermiyan oyuncu olduğu için, oynayarak da yazıyor çoğu zaman. Oyuncu yazarlarla çalışmanın avantajı çok fazla. Benim söylediğimi anlıyor, ben de onun verdiği rejiyi hemen alıyorum.
Komedi filmlerinde set de komik oluyor mu?
İstanbul dışında film çekmenin; ekibin kaynaşması açısından önemi büyük. Bir otelin tüm odalarına yerleşince boş zamanlarınızda tavla oynuyorsunuz, sosyal ilişkiler derinleşiyor. Yorgunluğumuzu atmak için birlikte geçirdiğimiz süreyi eğlenceli hale getiriyoruz. İki ay boyunca İstanbul'a iki-üç kez geldim. Ben demirbaştım çünkü! Boş günlerimde de Mardin'i gezdim. Sermiyan'ı tavlada sürekli yendim; o bunu duymak istemeyecek ama olsun! (Gülüyor)