Atv'nin sevilen dizisi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın 'İlyas'ı Ozan Akbaba, 10 parmağında 10 marifet olan biri. İç mimarlık okuyan Akbaba; kısa filmler çekiyor, herhangi bir eğitim almadan balta saz ve perdeli ud çalıyor. 13 yaşına kadar iki halası, ablası, dedesi ve babaannesiyle birlikte Kars'ın bir köyünde yaşayan Akbaba, Esquire dergisine konuştu:
Oyuncu olmanın hayallerini daha çocuk yaşlarda kurardım. Daha o yıllarda sinemaya çok düşkündüm. Hatta İzmir'e taşındıktan sonra kendi başımıza kısa filmler bile çekiyorduk. Halamların Almanya'dan getirdiği kamerayla çekerdik kısa filmlerimizi.
Eniştem, hazır çizimim de iyiyken üniversite sınavında barajı geçmemi ve yetenek sınavıyla bir bölüme girmemi tavsiye etti. O yıl Antalya Akdeniz Üniversitesini kazandım. Sanırım biraz da herkesten ve her şeyden uzaklaşmak istemiştim. Seçim yapmadan önce iç mimarlık bölümünü görünce ilgimi çekti. İç mimarlığı severek okudum, çok güzel bir meslek ama maalesef bana göre değil.
Üniversite döneminde benimsinemalarim.com diye bir internet sitemiz vardı. Selçuk Aydemir, Burak Aksak ve Sadi Celil Cengiz gibi daha ismini sayamadığım pek çok önemli insanı bir araya getirmiştir bu mecra. Her yıl bu sitede buluşurduk. Birimiz 'Senaryo yazacağım', birimiz 'Çekeceğim', birimiz 'Müzikleri yapacağım' derdi. Sürekli birbirimize yardımcı olurduk.
Kendimi çok eleştiririm. Tekrara düşmek en büyük korkum. Oynadığım karakterin ('İlyas') her bölümde izleyiciye farklı bir duyguyu hissettirmesi için çok uğraşıyorum. Evde kendi kendime yeni yeni konuşma tarzları ve mimikler deniyorum.
Roller benim için birer kıyafet. 'İlyas' karakterini iyice oturtana kadar özellikle ilk beş bölümde oldukça zorlandım. Artık 'İlyas'ı ben de hayranlıkla izliyorum.
İnsanları çok gözlemleyen biriyim. Mesela Oktay Ağabey (Kaynarca) sürekli gözlemlediğim biri. Sette nasıl davranıyor, insanlarla ilişkisi nasıl, oyunculuğunu nasıl düzenliyor, neler yapıyor, neler ediyor... O farkında değil belki ama bana kattığı çok şey var.
Üslupsuzluk, ahlak yoksunluğu, ukalalık, laubalilik ve insanlara tepeden bakmak en sinirlendiğim şeyler arasındadır.
Ünlü olmaya alışamadım. Bu, sadece yaptığım mesleğin bana bir getirisi. Tabii ki buna da ihtiyacım var çünkü tanınır olmak bir süre sonra insanların işlerini sana emanet edebilmek için ihtiyaç duydukları nedenlerden biri haline dönüşüyor.
Bir gün beni yönetmen koltuğunda görebilirsiniz. Çünkü bu konuda çok hevesliyim. Müzik yapıyorum bu arada. İnşallah çok yakında bir sürprizle geliyoruz. Balta saz, akordeon, perdeli ud ve piyano gibi müzik aletlerini çalıyorum. Bu arada yanlış anlaşılmasın, müzik konusunda herhangi bir eğitim almadım.
'YANIMA GELİP ÇEKİŞTİRİYORLAR'
Sokakta beni görenlerin yanıma gelip önce bir 'Merhaba' demesini çok isterim. 'Ozan Ağabey', hadi en olmadı 'İlyas, merhaba' dese bile kabulüm. Ama yanıma yaklaşıp çekiştirerek 'Şimdi kameraya bakıyoruz' diyerek fotoğraf çektirmeleri garibime gidiyor. Bu tip durumlarda karşımdakinden öncelikle sakinleşmesini söylüyor ve benim bir eşya olmadığımı hatırlatıyorum kibarca.
'DİZİ BENİM İÇİN BÜYÜK FIRSAT'
"Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz', oyunculuğumu gerçek anlamda kanıtlayabileceğim bir proje oldu. Yapım şirketim, bana resmen büyük bir fırsat verdi."
'Yanıma gelip çekiştiriyorlar'