Koyver gitsin gönder gelsin

Bu yazın olayı bizim için bu!
Denize girmeden denizden çıkmamak.
Dalgalara karşı "Gönder gelsiiinnnn!" diye bağırmak.
Nasıl oluyor derseniz, siz fotoğrafa bir kez daha bakın, sonra ben size anlatayım.
Bizler, yani çocukluktan itibaren bütün yazlarını Çeşme'de geçirenlerin kalabalıktan kaçacak, avize küpelilerden uzak duracak, şöyle doya doya yüzecek, çocuklar gibi şenlenecek, sere serpe güneşlenecek, eğlenecek sote yerlerimiz vardır.
'Beach-club'lar, o çok popüler mekanlar; bizim için sezon açılmadan ve sezon kapandıktan sonra güzel.
Mekan sahibi aradaşlarla biz bize kaldığımızda oralarda da çok eğleniyoruz ama Temmuz-
Ağustos bizim için kendi gizli köşelerimize çekilme zamanı.

MEKSİKALI AİLELER GİBİ...

İşte bu fotoğraf, o yerlerden birinde çekildi.
Tam yeri söylemeyeyim ama Ardıç dolayları diyeyim.
Önce marketten nevalelerimizi tedarik ediyoruz. Birkaç buz paketi de tabii...
Sonra Cüneyt'in evine uğrayıp aldıklarımızı buzluklara yerleştiriyoruz.
Herkes, sadece bu keyif için satın alınan minik şezlonglardan birer tane kapıyor.
Bildiğin Meksika ailesi; elde buzluklar, şezlonglar, havlular, çantalar... Aşağıya denize doğru minik bir yürüyüş yapıyoruz.
TEKNİKLER GELİŞTİRİYORUZ
Sonra o gizli yerimize geçiyoruz.
Denizin kıyısına, kayalıkların dibine şezlongları yerleştiriyoruz.
Veee... kıyıya vuran o dev dalgaların bizi de sağlı sollu tokatlayıp tepe sersemine çevirmesini bekliyoruz.
O dalgalar gelirken içinden en irisini görüp "Geliyo, geliyooo!"diye bağırıp heyecan yapmanın, sonra o dalga üzerimizde patlayınca yaşadığımız şapşala bağlanmış neşenin keyfini size anlatmak istesem de anlatamam.
Bu arada bazı teknikler geliştiriliyor tabii...
Dalga suratında patlarken elindeki buz gibi bira şişesinin ağzına parmağını sokmak suretiyle deniz suyunun şişenin içine girmesini önlemek gibi...
Veya fotoğrafta gördüğünüz üzere Soner'le Sedef'in yaptığı gibi deniz gözlüğüyle oturup, gözlerin kızarmasını önlemek gibi...
Veya sağdan soldan vuran dalgaların, orta kulağı çocuk havuzuna çevirmesine engel olmak için kulak tıkacı takmak gibi...
TATİL DEDİĞİN BÖYLE OLMALI
Birkaç saatliğine çocukluğumuza dönüyoruz diyeceğim ama henüz içimizde 10-12 yaş gurubundan çıkan olmadığı için manasız bir laf olacak.
Bu arada bu güzel fotoğrafı instagramın en popüler kullanıcısı 'Kiwiboy', yani sevgili arkadaşceğizim Alpay İzer çekti. Bir anda 750 'like' almış fotoğraf.
750 kişinin canının çektiği bir anı yaşamak bile başlı başına şükür sebebi değil mi?
Ve tatil dediğin böyle olmalı işte!
Kasmadan, kaz gibi yolunmadan, eğleniyormuş gibi yapmak için kendini zorlamadan, göbeğini içeri çekmeye çalışmadan, aptal piyasa şarkılarıyla kulağını kirletmeden, et ete güneşlenmeye, yüzmeye çalışmadan...
Serserilik etmek yani...
HAYAT, BÜYÜMEDEN GÜZEL!
Biz de o gün, İstanbul ve New York'tan gelen arkadaşlarımızla epey kalabalık bir şaklabanlık günü daha geçirdik ama fotoğrafa pek azımız yansımış.
Şimdi o arkadaşlarımız akılları burada kalarak evlerine, işlerine, o gri büyük şehirlerine geri dönecekler...
Biz de bir sonraki gelişlerinde yeni sote yerler keşfedip yeni acayip eğlenceler yaratmak için saksıyı çalıştıracağız.
Amaaan işte böyle anacım; bu hayat da bize büyümeden güzel!
Çünkü bütün o hırslar, kavgalar, didinmeler, yarışlar sadece büyüklere özel.
Basit hayatın lüksünün tadını bilmeyen büyüüük büyüüük insanlar onlar...