Gündüz kuşağında bir program var, hani 'bizımlasin, bizimla diyılsin' diyorlar insanlara...
İşte o programda, gelen yarışmacı eğer tombişse; azarlar, kınamalar havada uçuşuyor.
Jüri üyeleri, "Ne yaparsan yap, bu kiloyla güzel ve şık olamazsın" cümlesini kuracak kadar faşizan bir yaklaşım içine giriyorlar.
Ama ben onlara kızmıyorum.
Bu lafları yiyen, yutan ve gıkını çıkaramayan o andavallılara kızıyorum.
Hem şişmanlar, hem ezik!
"Kardeşim size ne; yediysem ben yedim, ayrıca da ben kendimi böyle çok beğeniyorum" diyen bir tane yarışmacı çıkmadı.
Ya da çıktıysa da ben görmedim, bilmiyorum. Varsa öyle biri, alnından öpüyorum.
Neyse, işte bu jüri üyeleri kendileri dünya güzeli oldukları için, podyuma çıkan saftor yarışmacıların fiziklerini kıyasıya eleştiriyorlar.
Çünkü bu dünya düzeninde 'güzellik terörü' denilen bir şey var.
TAŞ GİBİ OLACAKSIN!
Deniliyor ki biz kadın kısmına;
* Eyyy kadın, sahip olduğun o diri 'vicut' senin en kıymetli hazinendir. Ona iyi bakacaksın, her kasına ayrı ayrı sahip çıkacaksın.
* Memelerini yerçekiminin emrine sunmamak için var gücünle çalışacaksın.
* Göbeğini biranın emellerine alet etmeyeceksin, her türlü spor aletinin emrine kendini vereceksin.
* Kolların, Doğu Bloku ülkelerinin kadın gülle takımının ruhunu yad etmeyecek. İki yana açıp kendini rüzgara verdiğinde o kollar bıngıl bıngıl sallanmayacak. Taş gibi olacak taş! Tıpkı mabadın gibi...
* Jennifer Lopez'in, iki yana alabildiğine yayılmış Akdenizli kıçını unutacaksın. Senin hedefin güzel kardeşim; Brezilya sahillerinde salınan bir elmanın iki yarısı görünümlü popolar. Sımsıkı olacak, üzerinde portakal kabukları zinhar bulunmayacak.
* Şimdi bacaklara geliyorum, kulaklarını iyi aç:
Yere oturdun, dizlerini de hafiften büktün. Şimdi bir elinle bacağının yukarı kısmını şöyle yavaşça pışpışla bakalım.
Ne o?
Yoksa tüm bacağını bir dalgalanma mı sardı? İşte bu olmaz!
Bacakların hareket halindeyken mutedil dalgalı olmayacak.
Bastığın yer titreyecek ama senin bacak kasların olduğu yerde mıh gibi duracak.
* Daha da anlamadıysan sana şöyle anlatayım: Diyelim yine sırt üstü vaziyettesin. Ve yine dizlerin bükülü. Yüzü sana dönük adamı belinden, dizlerinin arasında sıkıştırmak suretiyle kavradığın gibi, "Ya bismillah" deyip arkandaki duvarda bulunan çiviyi adamın kafasıyla tak tak çakabilecek güçte olacaksın!
Evet biraz karışık oldu, tam tasvir edemedim. Zaten tasvir konusunda hep zayıfım. Biraz daha Yaşar Kemal okumalıyım. Neyse konuyu dağıtmayalım; aşağı yukarı anladınız siz durumu.
* Yüz kasların var tabii bir de... Onları da çalıştıracaksın. Öyle botoksa, gerdirmeye güvenme. Hem diri, hem doğal görünmelisin. Bunun için de al ağzına kurşun kalemi. Şimdi dudaklarının arasında ileri geri yuvarla.
Nasıl? Boyun kaslarının gerildiğini hissettin değil mi?
Oh oh aferin, iyi gidiyorsun.
AKIL ASIL KASTADIR!
* Eller de var tabii... Ahh bu yılların güzelliğe hiç saygısı yok! Ellerin isterse gençliğinde kuğu kanadı gibi olsun. Yaşlandıkça at toynağına dönüşmesi an meselesidir. Onlara çok iyi bakacaksın. El egzersizi için toplar moplar satılıyor; yapmışlar, alacaksın!
İşte tüm bu kurallara hayat boyu devam edersen kardeşceğizim, Madonna gibi 50'ni bile geçsen, cümle âlem sana kul, köle olur.
Bu yüzden bize diyorlar ki; akıl yaşta değil kastadır.
Sarkmış göbeğin ve uzamış memelerinle itibar görmen yasalara aykırıdır. Yeni çağın, yeni insanın, yeni hayat anlayışının, yeni dinamiklerin yasalarına...