Bir de bu ülkede sanat gelişmiyor diye hayıflanıyoruz. Bakıyorum, medyayı meşgul eden tartışmaların çoğu sanat üzerine. Bir gün sinema tartışılıyor, bir gün müzik; aradan televizyon sokuyor kafasını, ardından sanat galerileri giriyor topa. Medyada dönen tartışmalara baksanız Londra'dan, New York'dan farkımız yok zannedersiniz. Bu haftanın konusu da Mahsun Kırmızıgül ve son filmi; Ahmet Hakan'ın deyişiyle 'olmamış' filmi. Belli ki çoğumuz, yazacak bir şey çıksın diye bu filmi dört gözle bekliyormuşuz. Müsaadenizle iki kelâm da ben edeyim. Baştan söyleyeyim, ben Mahsun Kırmızıgül'ü başarılı bulurum. Yani yazı boyunca kelime oyunları yapıp, sürpriz bir finalle şaşırtmaya niyetim yok sizi. Hangi tarafta olduğum belli. Ama yazacaklarım bu filmin teknik analizi değil; kurgusu, ışığı, diyalogları, oyunculukları hiç değil. Bunlar, sinema uzmanlarının işi. Sinema bence sanat dalları arasında en subjektif olanı. Herkesin ortak beğenisine hitap edecek bir film bulmak zaten mümkün değil. Ben, Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinin yarısında, "Abi, Spormax'de Premier League maçı vardı, ona mı dönsek" diyen çok arkadaşımı hatırlıyorum. Bu, Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinin izlenmez olduğu anlamına gelir mi? Hayır. Sadece, bizim tayfaya hitap etmemiştir o kadar. Mahsun Kırmızıgül'ün filmi de bir kesime hitap etmemiş anlaşılan. Ama bazen eleştirinin dozu kaçıyor ya; bu sefer de öyle oldu. Çıkın Anadolu çarşılarına, müşteri memnuniyetinin tek sözle ifade edildiğini görürsünüz: "Şikayetinizi müessesemize, beğeninizi dostlarınıza söyleyin." Bu toprakların en naif ticari kuralıdır bu… Yani demek istediğim şudur ki, şikayeti belirtirken de ayarı kaçırmamak lazımdır.
MAHSUN BAŞARILIDIR
Mahsun Kırmızıgül başarılı bir adamdır. Çoğu insan bu başarıyı hafif küçümser bir şekilde "Adam kendini çok geliştirdi. 10 sene önceki Mahsun'a bak bir de şimdikine bak" cümlesiyle ifade etmeye çalışıyor. Hayır, Mahsun'un başarısının, arabesk söylemekten kurtulup, sinemaya bulaşmasıyla alakası yok. Mahsun, arabesk söylerken de son derece başarılıydı zaten. Sinema filmleri dolayısıyla onu yazılarına konu edenler dinlemiyordu o müziği; o yüzden fikirleri yoktu. Ama yaptığı her albüm, biz dinleyelim veya dinlemeyelim, bir milyon barajında satıyordu. Yani Mahsun sadece şimdi değil, bazılarının onu kendi hijyenik yaşamında istemediği zamanlarda da çok başarılıydı. Vay efendim, Mahsun filmlerinde sürekli mesaj veriyormuş. Versin. Bu ülkenin bilumum tiyatro sanatçıları yıllardır mesaj veriyor, problem olmuyor da Mahsun verince mi oluyor? Facebook'dur, Twitter'dır; hayatımız mesaj kaygısı olmuş zaten, varsın iki yılda bir de Mahsun versin. Henüz yönetmenlik kariyerinin başındaki bir ismi, üstelik üçüncü filminde bu şekilde yaftalamak da ayrı bir haksızlık.
BAŞARININ SIRRI
Peki, bu film izlenir mi? Bir kere filmde emek var. Bir takım insanlar kalkmış Amerika'ya gitmiş, ortalamanın üzerinde tabir edilecek şehir sahneleri çekmiş, Hollywood'un kalburüstü oyuncularını ekibe dahil etmiş. Bu bile önemli bir çaba. Müziklerde her zamanki gibi Mahsun'un titizliği hissediliyor. Haluk Bilginer zaten bu ülkenin en önemli aktörlerinden biri. Bunların hepsini bir araya koyun, izlemek isteyip istemediğinize kendiniz karar verin. Ama büyük beklentileriniz olmasın. Sadece bu film için değil; hiçbir film için olmasın. Dedim ya sinema belki de sanat dalları arasında en subjektif olanı. Belki çok seveceksiniz, belki de Ahmet Hakan gibi hafif de dalgaya alarak, "Cık, cık, cık… Olmamış evlat!" diyeceksiniz. Ama fikriniz ne olursa olsun, Mahsun Kırmızıgül'ün başarılı bir adam olduğu gerçeği değişmeyecek. O, "Kızlar kızlar ölem mi!" derken de başarılıydı, Prag Senfoni Orkestrası'yla keman partisyonları üzerinde çalışırken de… Arabeskçi haliyle onu kabul etmeyenleri senfoniyle selamlıyor işte. Ben başarı diye buna derim…