Giriş Tarihi: 14.11.2021

Melda Kamhi Kosif: Pamuklara sarılmış bir hayatımız yok

Cemiyet hayatının tanınmış isimlerinden Melda Kamhi Kosif, “Dışarıdan öyle gözükse de her şeye tozpembe bakmıyoruz. Yani öyle pamuklara sarılmış bir hayatımız yok. İnsanlar görmek istediği gibi görüyor”diyor

Melda Kamhi Kosif: Pamuklara sarılmış bir hayatımız yok
İŞ kadını kimliğinin yanı sıra sanat ve felsefe ile de ilgilenen ve kitaplar yayımlayan cemiyetin ünlü simalarından Melda Kamhi Kosif'le çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kosif, çocukluğundan gençlik yıllarına, eşiyle olan ilişkisinden ruh dünyasına, hayatına dair bilinmeyenleri GÜNAYDIN'a anlattı.
Melda Hanım son zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Aile şirketimiz Profilo'da yönetimdeki işlerime devam ediyorum. Atelier Do Be Mine seramik atölyemiz de faaliyetlerine devam ediyor. Mum markam Tılsım'ı seramiklerle birleştirme çalışmalarım olacak. Daha önce 2 felsefe kitabı çıkarmıştım. Şimdi de şiir kitabı çıkarmayı çok istiyorum.
Şu an hayatınızın hangi dönemindesiniz?
Hayatı kabullenme dönemindeyim, isyan yaşımı geçtim.
Nelere isyan ettiniz?
Herkes gibi benim de hayata isyan ettiğim, üzüldüğüm durumlar ya da yapmak isteyip yapamadıklarım oldu. Dışarıdan görüldüğü gibi bulutların üzerinde bir hayatımız yok.
Kabullenme dönemi, yaşınız ilerleyince mi başladı?
Kendimi hep yaşlı ruh olarak tanımlarım. Her zaman yaşımdan daha sakin ve olgunumdur. Deli bir tarafım vardır ama ruhen derine inebilen bir insanım. Bilge bir ruha sahibim.
Bilge ruh tanımınızı biraz açar mısınız?
Olayların ana döngüsünü kavramaya çalışan bir ruha sahibim diyebilirim. Küçükken de içe dönük ve duygusaldım.
Hâlâ öyle misiniz?
Hâlâ öyleyim, kontrollüyüm. Sözel ifadem tutuktur.
Bu iletişiminizi etkiliyor mu?
Yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebiliyor.



ŞANSLI BİR AİLEDE DOĞDUM
Göz önünde olan bir ailede büyüdünüz...
Hiçbir zaman birinin çocuğu olarak ya da tanınmış bir soyadın altında var olmak istemedim. Kendimi çok fazla göz önüne koymama gibi bir isteğim oldu.
Kamhi ve Kosif gibi ünlü ve güçlü ailelerin mensubu olmak iyi bir şey değil mi?
Ünlü soyadın getirisi olduğu gibi götürüsü de olur. Biz her şeye tozpembe bakmıyoruz. Yani öyle pamuklara sarılmış bir hayat mevzu bahis değil, dışarıdan öyle gözükse de... Herkesin kendi içinde yaşadığı sıkıntılar, zorluklar var. Dışarıdan insanlar görmek istediği gibi görüyor.
Kendinizi şanslı buluyor musunuz?
Çok şanslıyım. Herkesin kendi şansını yarattığına inanıyorum. Mutsuzluklarla, acabalarla, keşkelerle kendimi boğmaktansa iyikilerimi daha çok kullanıyorum. Bu beni mutlu bir insan yapıyor. Şanslı bir ailede doğdum. Ama ne insanlar vardır, çok şanslı ailelerde doğup, çok büyük şansızlıklarla yüzleşiyorlar, bazıları da tam tersi, kendi şanslarını yaratıyor.



ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ DUA EDERİM
Anneniz Müslüman, babanız Musevi. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Anne tarafımdan dedem Şeyh Sinan Erdebili'dir. Yani o taraftan şeyh torunuyum. Babamın babası rahmetli Jak Kamhi ise Musevi cemaatinde çok tanınan önemli bir isimdi. Dedemin ikinci eşi de Müslümandı. Bizim evde hiçbir zaman din konuları sorgulanmadı, baskımız olmadı, inançlara saygı vardı. 'Herkesin inancı kendine' denirdi. Peygamberlerin bizlere iyi insan olma yolunda birer öğretmen oldukları öğretildi. İnsan olmak önemlidir bizim ailemizde. Benim de eşim Müslüman. Allah inancımız çoktur ve bize insan olmanın çok önemli ve saf sevgiden geçtiği öğretildi.
İnançlı biri misiniz?
İnançlıyım, hem de çok... Çocukluğumdan beridir dua ederim, sözün sihrine inanırım. Bir sözün kalpten çıkınca var edebilme gücüne inanırım, Allah'ın yardımıyla tabii ki. Bugüne kadar, kalben dilediğim her şey, Allah'a şükür hep gerçekleşti. Niyet çok önemli hayatta. Kalbimizi iyi ile aydınlattığımız zaman, niyetimiz de öyle olur. 'Her şerde bir hayır vardır' sözüne çok inanırım.



EŞİMLE YİN-YANG GİBİYİZ
Evliliğiniz nasıl gidiyor?
Evliliğim çok güzel gidiyor. Her şeyden önce eşim Sinan, en yakın dostumdur. 2003'ten beri beraberiz, 15 yıldır evliyiz. Aile yapısı olarak özelimizi özelimizde yaşamayı severiz.
Uzun süren evliliğin sırrı sizce nedir?
Hayatı her anıyla paylaşıyoruz. Aşk ve sevgi, ilk günden farklı boyutlarda devam ediyor. İlk günkü çocuksu duygudan ziyade şu an daha olgun bir birlikteliğimiz var.
Eşinizle hayata aynı pencereden bakabiliyor musunuz?
Hayır, çok farklı karakterleriz. O akıl gözüyle, ben duyguyla bakarım. Eşim çok sosyal bir insandır ama iç dünyası kendine aittir. Duygusaldır ama mantığı daha kuvvetlidir. Birbirimizi dengeliyoruz. Yin-yang gibiyiz.

ÇOCUKKEN DİSLEKSİ OLDUĞUMU YENİ FARK ETTİM
Dönüm noktanız neydi?
Liseyi İsviçre'de yatılı okumak benim için dönüm noktasıydı. İçe dönük bir karakter olduğum için orada kendimi deneyimleme şansını yakaladım. Çünkü burada Melda Kamhi idim. Orada özgüvenim arttı. Burada çok kötü bir öğrenciydim.
Bu başarısızlığınızı neye bağlıyorsunuz?
Ortaokulda St. Michelle'de Fransız Okulu'ndaydım ve dersler, öğretmenler çok katıydı. Fransız okulunda okumak, aile baskısıydı diyebilirim. Bu arada 2 yıl önce kendi kendime tanı koydum; ben çocukken disleksiymişim. Bunu fark etmem, yaşadığım bazı acabaların cevabı oldu.
Teşhisi nasıl koydunuz?
Hayal dünyasına dalıyordum, harfler karışabiliyordu, matematik anlamda diskalsis dedikleri gibi kafamın almadığı oluyordu. İsviçre'de ise herkesin bir öğrenme sistemi olduğunu keşfettim ve kötü bir öğrenciden takdir alan bir öğrenciye dönüştüm.
Eğitiminiz nasıl ilerledi?
İngiltere'de iç mimarlık okudum. Ardından İtalya'da ve New York'ta 1 yıl resim eğitimi aldım.
Birçok ülkede yaşamışsınız, burası sizin için ne ifade ediyor?
İstanbul her zaman çok sevdiğim, beni çok besleyen, her şeyi içinde barındıran bir şehirdir. Burada yaşamaktan çok zevk alırım. Gezmeyi seven bir dünya insanıyım ama İstanbul'daki yaşantımdan da vazgeçmem.