Mücevherinizin de bir stili olmalı!

Mücevher denilince akla ilk gelen isimlerden biri; Grace Kelly. Pırlantalar, elmaslar ve daha birçok değerli taşı bir arada barındıran mücevherler onun vazgeçilmezi... Bir diğer isim ise Audrey Hepburn. Bence burada biz kadınlar Grace'ciler ve Audrey'ciler olmak üzere ikiye ayrılıyoruz. Sizi bilmem ama ben Audrey Hepburn stilinde mücevher seviyorum. Hepburn'ün aksesuvar tercihi her zaman gösterişliydi. Bir tarafı geri planda, sade ve sakin tutarken, diğer tarafta göze çarpmasını istediği parçaları tüm gösterişiyle sergilerdi. Yani Hepburn aslında, gözü yormadan göze çarpmanın inceliklerini iyi bilen bir isimdi. Büyük güneş gözlükleri ve şapkaları vazgeçilmez stil elemanlarıydı. Onun gibi gösterişli ve yalın bir çizgide yürümek isteyen kadınların; nerede abartıp nerede abartmayacağını, onun gibi iyi bilmesi gerekiyor.
PARA İLE STİL SAHİBİ OLUNMAZ
Unutmadan; Audrey Hepburn kimseyi takip etmedi, takip edildi. Eğer siz de takip edilen bir isim olmak istiyorsanız, onu sevmeye devam edebilirsiniz ama kendi stilinizden ödün vermemelisiniz. Benden size öneri; her yerde mağazası olan markaları boş verin. Diğer kadınlarla aynı olmak yerine, tasarım ürünlere yönelip farkınızı ortaya koyun. Torunlarınıza bırakacağınız o gösterişli, karatı yüksek yüzük; eğer tasarımdan yoksun, fabrikasyon bir ürünse, ne manevi anlam taşıyacak, ne de sizi özel kılacaktır. Ben bu sefer, kulağıma fısıldayan minik bir kuşun önerisi üzerine yola koyuluyor ve genç bir yetenekle tanışmaya ve yaptığı tasarımları incelemeye gidiyorum. Anlatıldığı kadar var mı, çok merak ediyorum. Kim mi o yetenek? Aylin Arar...
ÇOKLU KULLANIM ÖZELLİĞİ
Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan Arar; eğitimini Amerika'da Southern New Hampshire Üniversitesi'nde tamamlamış. Sonrasında altı yıl bir inşaat şirketinde yönetici olarak çalışmış. Bir gün her şeyi bırakıp çocukluğundan beri etkisi altında olduğu mücevherlerin peşine düşmüş. Mücevher işini geleneksel metotlarla öğrenmenin en doğru yol olduğunu bilerek, işi deneyimli ustaların yanında çıraklık yaparak öğrenmiş. Kapalıçarşı'da birçok usta ile çalışmış. Ayrıca pırlanta ve değerli taşlar konusundaki uzmanlığını da HRD Antwerp'den almış. Bu sırada yaptığı parçalar çevresinde beğenilmeye başlamış ve kendi tasarımlarını sergilemek için Kapalıçarşı'nın Kürkçüler Kapısı çıkışındaki tarihi Yeşil Saray Han'daki ofisini açmış. Ofisin ne tabelası var, ne de sosyal medya hesabı... Çok özel tasarımlara imza atan Arar, modellerinin internette dolaşmasını istemiyor. Onun için önemli olan tasarımların kişiye özel olması. Asimetrik yüzükleri, çok amaçlı takılabilen küpe ve kolyeleri, geometrik kol düğmeleri gerçekten heyecan verici. Kullandığı bazı taşları yurt dışındaki fuarlardan ve yerel tedarikçilerden tek tek topluyor. Arar; bu taşlarla sadece bir tasarım yapıyor; çoğunlukla aynı modeli ikinci kez yapmıyor. Tasarımlar sadece altın ve kıymetli taşlardan oluşuyor. Daha önce ismini bilmediğim, yeni yeni popüler olan spinel, carnelian, peridot, garnet ya da paraiba tourmaline gibi taşları; pırlanta ya da elmaslarla buluşturuyor. Arar; bu işin mutfağı, yani Kapalıçarşı'nın tarihi dokusuna, esnafına, turistine, karmaşa ve yaşanmışlığına öylesine aşık ki, ilhamı da buradan alıyor. Yeni bir mağaza konseptiyle göz önünde olmak için bir girişimde olsa da, Kapalıçarşı'dan ayrılmayı hiç düşünmüyor. Bu ofisteki tasarımlar; her ne kadar yeni olsa da, sanki yaşanmışlık kokuyor. Fonksiyonel kullanım çokluğu ise müthiş bir fikir. Bir küpenin iki ayrı şekille kullanılabilmesi ya da bir kolyenin üç farklı aparatıyla tamamen farklı bir tasarım haline gelmesi kulağa hoş gelmiyor mu? Fabrikasyondan sıkılıp kişiye özel tasarıma önem veren stil sahibi tüm kadın ve erkekler için böyle yerler hayat kurtarıcı.