Cuma 21.11.2009
Son Güncelleme: Cuma 20.11.2009

Mehmet Barlas: Müzik ruhumuzun gerçek gıdası Oğuz Haksever: Gıdalarımdan biri de Mehmet Bey

NTV Radyo'da cuma, cumartesi ve pazar günleri 'Makam Farkı' adlı bir müzik programı hazırlayıp sunan iki usta gazeteci Mehmet Barlas ve Oğuz Haksever, kendilerini 'profesyonel müziksever' olarak tanımlıyor

Cuma akşamları 20.00'de, cumartesi günleri sabah 11.00'de, pazar günleri ise 10.10'da NTV Radyo'da yayınlanan 'Makam Farkı' adlı program, alaturkanın en güzel örneklerini dinleyicilerle buluşturuyor. Programı hazırlayıp sunan ise iki usta gazeteci: Mehmet Barlas ve Oğuz Haksever. Birbirlerindeki Alaturka sevgisini yıllar önce keşfeden Barlas ve Haksever, kendi aralarında yaptıkları müzik alışverişini tanıdık tanımadık herkesle paylaşmaya karar verince bu program doğmuş... Barlas ve Haksever; programı ve alaturka sevgilerini anlattı...
Birbirinizdeki alaturka sevgisini nasıl fark ettiniz?
Oğuz Haksever: Mehmet Bey'le mesleki ilişkimiz 'Basın Odası' programına dayanıyor. O dönemde, program öncesi ve sonrası birlikte vakit geçiriyorduk. Bir gün sohbet sırasında bahsedeceğim sanatçının adını unuttum, Mehmet Bey'e sordum. Onun hemen aklına geldi, hatta biraz öyküsünü de anlattı. Bir yıl sonra falan aramızda müzik alışverişleri başladı. Ben yoğun şekilde Türk Sanat Müziği eserleri toplamaya başladım. Bu konuda Mehmet Bey'in bir derya olduğunu keşfettim.
Mehmet Bey, geniş bir arşiviniz mi var?
Mehmet Barlas: Bu tartışmalı... Zaten arşiv diyemezsiniz, çok sistemli birikim değil çünkü, ikimizin de müzik sevgisine dayanan depolarımız var. Ama şunu vurgulamak lazım; ne Oğuz Bey ne de ben müzisyen değiliz, biz çok ciddi, profesyonel müzikseverleriz.
KÜLTÜRÜMÜZE DAMARDAN AŞIĞIZ
Profesyonel müziksever çok güzel bir söz...
M.B.: Program yaptığımız için profesyonel olduk müziksever olarak. Oğuz Haksever de, Mehmet Barlas da ülkesinin kültürüne damardan aşık. Bu sesler bizim tarihimizi, bugünümüzü, insanımızı yansıtıyor. Aslında tüm olarak müzik... Türküleri dinlediğimizde de heyecanlanıyoruz, Beethoven ya da Bach'ta da... Müzik denilen şey galiba bizim ruhumuzun gerçek gıdası. Ben yemek olmasa yaşarım ama müzik olmasa ne yaparım bilmiyorum.
O.H.: Son dönemlerde Mehmet Bey'in varlığı da benim gıdalarımdan bir tanesi.
M.B.: Doğru, kilo aldın. (gülüşmeler)
O.H.: Doğru olabilir, evet! Bu hayatta paylaşılacak birkaç şey var, bunların en güzellerinden biri de bilgi. Bir şarkının güzelliği, farklılığı da bir bilgi sayılır. Bunları birbirimize aktardığımız zaman çok mutlu oluyoruz. Ben bir şeyi dinlettiğim zaman Mehmet Bey'e, gözlerinin ışıdığını görünce müthiş haz alıyorum. O bana dinletiyor, ben hemen şarkıya girmeye başlıyorum. Zaten müzikseverler arasındaki ilişki böyledir.
Program, kendi aranızdaki alışverişi başkalarıyla paylaşmak istediğiniz için mi doğdu?
M.B.: Galiba burada şifre kelime paylaşmak.
O.H.: Evet, paylaşmak. Tabii bu, doğrudan aklımıza gelen bir şey değildi. Fevzi Yeniçeri, NTV radyoda bir Türk Sanat Müziği programı olsun istiyordu. Çünkü NTV radyoda özellikle hafta sonları müziğin bütün bahçelerinde gezinti yapılıyor, orada bir eksiklikti. Ne zamandır bana söylüyorlardı, sonra da ikimizi biraraya getirdiler, böylelikle de program doğdu. '
YORUM FARKI'NDAN ESİNLENİLDİ
Mehmet Bey, 'Makam Farkı' adı, yine NTV'de Emre Kongar'la yaptığınız 'Yorum Farkı' programının adını hatırlatıyor. Bir esinlenme söz konusu mu?
M.B.: Anladığım kadarıyla Oğuz Bey'e önerenler 'Yorum Farkı'ndan esinlenmişler.
O.H.: İsim vardı ama kesinleşmemişti. İlk programa girerken Volkan Şancı diye bir editör arkadaşıma; bizim programdan bahsedince, "Makam Farkı' desenize abi" dedi. Ben çakıldım orada tabii. Mehmet Bey gelince fikrini sorduk, çok hoşuna gitti. Ama biz aşağıya iniyoruz, kayda giriyoruz, bunu da birilerine danışacaksınız, bir yönetim var sonuçta. O sırada Görkem Yaşayan'la karşılaştım, onun da onayını aldım. Böylelikle biz programa adımızla girdik.
Son dakikada bulunan bir ad olmuş. O son dakikada bulamasaydınız ne diye açacaktınız programı? M.B.: Temel'in bir oğlu olmuş, 'Adını ne koyalım?' demişler. 'Temel koyun, ben kendime yeni isim bulurum' demiş. İsim bulmak zor bir şey değil yani...
O.H.: Gerçekten bir şeyler bulurduk ama bu tam oturdu.
Peki sizin makam zevkleriniz farklı mı?
O.H.: Elbette ama birbirimiz sayesinde bir keşfe de çıkarıyoruz. Ben önce 'Rast' dedim, 'Acemkürdi' dedim, belki de utla çalması biraz daha rahat makamlar olduğu için... (gülüyor) Yok, gerçekten çok seviyorum. Ama Mehmet Bey 'Hüzzam' dedi. Bu sefer oraya daha bir eğilmeye başladım. Evet, orada bir fark olabilir gerçekten ama hepsinin ayrı yeri var. M.B.: Oğuz Bey kendine iftira atıyor. Utla daha kolay çalındığı için bazı makamları seçtiği doğru değil. Şarkıları seviyor. Bu mantık doğru olsaydı, eli kirli olduğu zaman piyano çaldığında, sadece siyah tuşlara basardı. (gülüşmeler)
TÜRK MÜZİĞİ GENÇLERDEN KOPUK DEĞİL
Sizce gençlik alaturka seviyor mu?
M.B.:
Kendinize bakın, 70 yaşında mısınız? Gençsiniz ve alaturka seviyorsunuz...
Peki alaturka söyleyen ses sanatçıları yeterince tanınıyor mu sizce?
M.B.:
Büyük Alaturka sanatçılarının hepsi Türk toplumun efsaneleri. Bir Münir Nurettin dendiğinde bilmeyen var mı?
Günümüzden bahsediyorum, bir Eda Karaytuğ'u kaç kişi biliyor mesela?
O.H.:
Ben de yeni öğrendim valla... M.B.: Bir süre sonra bilecekler ama... Türk Müziği'nin gençlerden kopuk olduğunu düşünmek yanlış. Bütün klasik koro konserlerinde seyircilerin büyük çoğunluğu gençlerden oluşuyor.
'MAKAM FARKI' PAYLAŞMAK ÜZERİNE
'Yorum Farkı'ndan sonra 'Makam Farkı' sizin için daha mı huzurlu?
M.B.:
İkisini mukayese etmek mümkün değil. 'Makam Farkı' paylaşmak, 'Yorum Farkı' ise paylaşmamak, zıtlaşmak üzerine.
'Yorum Farkı'nı Oğuz Bey'le yapsaydınız, aynı kıvılcımlar çakar mıydı havada?
M.B.:
Çakardı bence. İkimiz de bilgiye ve araştırmaya meraklı olduğumuz için, farklı bir şey gördüğümüzde söylerdik.

TORUNUM TATLISES SEVİYOR!

Çocuklarınız Türk Müziği sevginizi paylaşıyor mu?
M.B.:
En azından benimkiler saygı gösteriyorlar, 'Kapat şunu' demiyorlar.
O.H.: Oğlum da NTV'de çalıştığı için sabahları işe birlikte geliyoruz, arabada Türk Sanat Müziği çalıyorum ama genelde onun sevebileceği şarkıları tercih ediyorum.
M.B.: Müziğe yatkınlık da çok önemli. Benim mesela büyük torunum şu anda 5.5 yaşında, Fransız okulu Papyon'da okuyor. Mesela favorisi Charles Aznavour, Danny Brillant ama diğer bir favorisi de İbrahim Tatlıses. Yazın İbrahim Tatlıses bana geldiği zaman, çıktı karşısına şu kadar bir mahluk, "Bak İbrahim, 'Ağrı Dağı'nı ben senden daha iyi okuyorum" dedi ve başladı bağırarak söylemeye...
FEHMİ KORU'NUN ÇABASI HOŞ
Son dönemde düzenlenen fasıl geceleri için ne düşünüyorsunuz?
M.B.:
Türk Müziği'nin özelliği bu. Nota da yok, Dede Efendi'den bugüne nasıl kalıyor bu şarkılar? Çünkü herkes birlikte söylüyor fasılda. Yaşlılar ölüyor, gençler daha gençlerle söylüyor, ta bugüne kadar geliyor. Fasılda disiplin yoktur, herkes ruhunun sesini yansıtır. Müziği nesilden nesile iletir. O yüzden Fehmi Koru'nun çabası çok hoş.
Peki siz düzenliyor musunuz fasıl geceleri?
M.B.:
Benim evimde düzenlenen fasıla asgari 30 müzisyen katılır. Mutlaka konservatuvar hocaları, solistler gelir.
O.H.: Ben bir tanesini DVD'den izledim, bir de baktım Alaeddin Yavaşça, hem de kendi şarkılarını söylüyor!
SİZİN YÜZÜNÜZDEN İFLAS EDECEĞİM!
Alaturka müzikte en sevdiğiniz biriki parçayı sorsam...
M.B.:
İlk aklıma gelen Cinuçen Tanrıkorur'un Hüzzam bir parçası vardır; 'Ettiğin Cevri Kendime Nimet Bilirim', o. Bir diğeri Küçük Mehmet Ağa'nın bestesi, 'Ben Gibi Sana Aşık-ı Üftade Bulunmaz'. Aslında oturduğum zaman şöyle yüz tane falan sayabilirim.
O.H.: Burada kuşak farkına rastlayabiliriz belki. Beyoğlu'nda Galata Meyhanesi vardır, mikrofonsuz ve hoparlörsüz güzel fasıl yapılır. Orada beni gördükleri zaman iki parça çalarlar. Biri; Refik Fersan'ın Acemkürdi eseri 'Rüzgar Uyumuş Ay Dalıyor', diğeri de Rast makamında 'Perişan Saçların Aşkımın Ağıdır'.
M.B.: Ona bakarsan ben de tanıdığım bir fasıla gittiğimde Sultani Yegah'tan Dede Efendi'nin dört tane parçası var, hemen onları çalarlar. Hatta bir keresinde Fahrettin Aslan, Rauf Tamer'le bana, "Siz gazinoya gelmeyin, siz gelince müzisyenler 17'nci yüzyıldan bugüne geçemiyor, iflas edeceğim sizin yüzünüzden" dedi.
İkiniz de gazetecisiniz, programdan sonra Türkiye gündemi hakkında sohbet ediyor musunuz? M.B.: Konuşuruz da, müzik gibi bir lüksümüz varken neden siyaset konuşalım!
O.H.: Bir de zaten o hengameden süzülüp geliyoruz, o bize yetiyor.
M.B.: Bu dünyaya siyaset ve siyasetçiler giremez ki...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.