Şu kalın kaş modası geçsin, gitsin artık... Ne o öyle, gözlerin üzerinde iki parmak kalınlığında kıl yumakları? O kadınlara bakınca tüm o kaş kılları gelip ağzıma dolmuş gibi oluyorum, içim kalkıyor. Elimde değil... Bizim ailede böyle tuhaf huylar var gerçi... Boşnak kadınları pek öyle narin, hassas, kaprisli, nazlı vs olmaz. Ama demek ki ruhlarımızdan esirgenen çıtkırıldımlık, midemiz söz konusu olunca torpil geçilmiş. Ota-mota bulanıyor meret. Mesela; küçük teyzem hamileyken, kaynanasının belli bir başörtüsünü, su testisini, zeytin küpünü görünce başlarmış öğürmeye. Hele altın bir bileziğiyle bir ceketi varmış ki, onları tamamen sandığa kaldırmış. Çünkü gördüğü an bildiğin kusuyormuş.
PARFÜME TAHAMMÜLÜM YOK
Rahmetli anneannemin de kendi hamileyken, bir başka hamile kadın gördüğünde midesi bulanırmış. Haa bir de beyaz kurdela gördüğünde... Ben de kendi sürdüğüm parfümün kokusuna tahammül edemem mesela. O yüzden parfümlerimi hep enseme, sırtıma, saçıma falan sıkarım. Kokusu bana gelmesin de kime giderse gitsin diye... Yaaa bizim ailenin 'görünce içim kalkıyor' dediği bu acayiplikler listesi öyle uzun ki... İşte benimkilerden bir tanesi de, kadında kalın kaş! 'Sende mi hamilesin?' demeyin; Meryem Ana bir kez geldi dünyaya, bir ikincisi olmayacak! Hem eskiden beri böyleyim ben. 80'lerde Hülya Avşar'ın filmlerini izlerken yakın planlarda kafamı çevirirdim. Onun da kaşları tıpkı Beren Saat gibi böyle kıl kıl ayrık ve at kuyruğu gibi gürdü. Zaten bu yazının temelini de az önce Beren attı. Başrolünde oynadığı yeni dizinin fragmanını izledim. Son sahnede Beren beni gafil avladı. Kamera yakın çekimdeyken birden yüzünü dönüp gözlerini, üzerindeki o yumaklarla birlikte gözümün içine dikti. Oyyyy! Lütfen ama lütfen şu kalın kaş modası geçsin gitsin. Etrafta eşim dostumda da var, bu modaya ayak uyduran... Yapmayınız! Her moda dönüp dolaşıp geri geliyor ya, 16. yüzyılda da Avrupalı kadınlar kaşlarını kazırmış. Hani Mona Lisa misali... Eh o moda da geri gelirse ne yapacaksınız yani? 'Gilette Mach3'ü elinize mi alacaksınız? Son söz olarak derim ki; kadın dediğin kadın gibi olmalı... Gözleri sürmeli, kaşları keman yayı gibi durmalı... Hüsmen Ağa'nınkiler gibi değil!
