Politik ping pong
Onunki ilk görüşte aşktı. Yok, aslında daha görmeden kancayı takmayı kafaya takmıştı Washington'un en yakışıklı senatörüne... Senatör, üstüne üstlük demokratik parti seçimlerinde kuvvetli bir başkan adayıydı. Kadın, senatörün kampanya çalışmaları ile ilgili bir belgesel hazırlayacaktı... İlk karşılaştıklarında senatörü cezbetmek için önceden planladığı gibi harekete geçti... Gözlerinin içine bakarak "Çok seksisiniz" dedi. Senatör "Öyle mi? Çok teşekkür ederim" diye cevap verdi.
Brezilya dizisi gibi
42 yaşındaki sarışın Rielle Hunter'a göre Şubat 2006'da Senatör John Edwards ile yasak ilişki işte böyle başlamıştı. Senatör "Sana aşık olmak benim Başkanlık planlarımı altüst eder" demişti. Senatör evliydi, üstelik karısına kanser teşhisi konmuştu... Hikaye Brezilya dizilerindeki gibi öyle sarpa sarıyor ki... John Edwards, bu ilişkiyi önceleri inkar etmişti. 2008 yılında, sevgilisi bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Kadın hamile kaldığında Edwards'ın eski yardımcısı Andrew Young, çocuğun babası olduğunu açıklıyor... Young ve karısı Rielle Hunter'a hamileliği süresince evlerinde bakıyorlar. Bütün amaç; Edwards ile olan ilişkisini saklayabilmek... Hırs öyle bir hırs ki; Rielle Hunter, Edwards'ın kanser karısı ölünce 'First Lady' olabilme hayalleri kuruyor. Andrew Young ise başkanın kabinesinde oturaklı bir pozisyon hayalinde... Tabii, bebeğin Edwards'tan olduğu ortaya çıkınca politik kariyeri son buldu.
Seks kasetleri çıktı
Çıkar ilişkisi sona erince herkes kendi eteklerindekini ortaya dökmeye başladı... Young, Beyaz Saray'da görev yapma hayali suya düşünce, para için 'Politikacı' adlı bir kitap yazdı ve yasak aşkın tüm detaylarını o kitapta anlattı. John Edwards'ın karısı Elizabeth'in ne kadar hırslı ve hırçın bir kadın olduğunu yazdı. Hatta; kanser teşhisini Amerikan halkının sempatisini kazanmak için kampanyada nasıl kullanmaları gerektiğini hesapladığını anlattı. Ardından ortaya Edwards ve hamile Hunter'ın seks kaseti çıktı. Hem de üçüncü bir şahıs çekmiş! Andrew Young, kaseti Hunter'in evinden çalınca mahkemelik oldular. Daha neler neler... Bu hafta da Rielle Hunter GQ dergisinde olanları kendi görüşüyle anlatmış... Bu yazdıklarım Brezilya dizilerini andırıyor ama Amerikan politikasının gerçekleri... Daha gay politikacıların ofislerinde çalışan genç erkekleri nasıl köşeye sıkıştırdıklarını, parlak politikacıların fahişelerle ilişkilerini, metreslerini, kadın dergilerinde çıplak poz verdiklerini, kısaca Washington skandallarını anlatmaya bu köşede yerim yok... Gün geçmiyor ki yeni bir skandal ortaya çıkmasın... Her gün bir başka istifa duyuyorsunuz. Politikacının özel hayatı, politik kariyerini etkilemeli mi? Gücü olan erkeğin, çevresinde pervane olan onca seksi kadının tuzağına düşüp, "Hayır" diyebilmesi kolay değil tabii...
Kafa yapıları farklı
Ne de olsa ne kadar 'özel ve üstün' oldukları fantezisi ile yaşıyorlar... Politikacıların farklı kafa yapıları var. Lider olabilmek için gösterdikleri insanüstü çaba ve sabır anlaşılacak cinsten değil. Hangi birimizin kendi adımıza bu çeşit bir efor sarf etme isteği, ihtiyacı ve yeteneği var? Bunun için olağanüstü bir kendini beğenme düzeyi ve kendini kabul ettirme ihtiyacınız olması gerekir. Politikacıların bu narsistik yönlerini 'kendine güven' olarak adlandırıyoruz... Avrupa'da biraz daha farklı... Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ve İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, pek çok skandala rağmen koltuklarında kalmayı başarabildi. Amerikalıların mantalitesi ise biraz farklı. Belki de politikacıları farklı ve üstün özellikleri olan insanlar olarak, başka bir yere koyup; geleceklerini emanet ediyorlar ama aslında o kendine güvenen görüntünün altında, ne kadar zayıf ve sıradan kişilikleri olduğunu görünce güvenlerini kaybediyorlar... Şimdiye kadar postu kurtaran bir Bill Clinton oldu. Aslında onun seks skandalı da geçtiğimiz yıl Hillary Clinton'ın başkanlık yarışını kaybetmesinin sebeplerinden biriydi.
