Pazartesi 11.02.2014
Son Güncelleme: Pazartesi 10.02.2014

Rolüm ilk birkaç hafta psikolojimi bozdu

Zeynep Özyağcılar'ın 'Uçlar' isimli oyunu izleyicileri çarpan bir konuyu işliyor. Oyunda, tecavüze uğramasına ramak kala kendisini kurtaran bir kadını canlandıran Özyağcılar, haftalarca kendisine gelemediğini söylüyor

Çocuk yaştan beri Devlet Opera ve Balesi'nde sahneye çıkan, Zeynep Özyağcılar, annesi Güzin ve babası Erdal Özyağcılar ile birlikte kurduğu Tiyatro Martı'nın ilk oyunu 'Uçlar' ile seyirci karşısına çıkıyor. İçerdiği şiddet sahneleri sebebiyle 18 yaşından küçüklere tavsiye edilmeyen oyun, kadına yönelik şiddet konusuna parmak basıyor. Tecavüze uğramasına ramak kala kendisini kurtaran ve bu olayla baş edebilme konusunda arkadaşlarından yardım isteyen ancak hukuksal sorunlarla karşı karşıya kaldığı için kendi çözümünü bulmaya çalışan 'Marjorie' karakterine hayat veren Özyağcılar'la oyunu konuştuk...
Tiyatro Martı nasıl kuruldu?
Bu bizim aile olarak her zaman hayalini kurduğumuz bir şeydi. Dilediğimiz oyunları seçip oynayabilmeyi istiyorduk çünkü tiyatronun amacından uzaklaştığını hissediyorduk.

GÜNCEL VE SERT BİR OYUN
Bu sözünüzü biraz daha açabilir misiniz?
Tiyatronun görevi; insanlara, dünyada olanları anlatmak. Biz de bu tiyatroda; üçüncü sayfa haberlerini, haberlerde izleyip de delirdiğimiz şeyleri seyirciyle buluşturmak amacıyla yola çıktık. Tiyatro sadece eğlendirme amacı gütmez. Güncel olan toplumsal olaylara parmak basan konuları ele almak istedik. Bu tür konulara eğilmemiz için kendi tiyatromuz olması gerekiyordu. O yüzden tiyatromuzu kurduk.
Çevrenizdekilerle bu düşüncenizi paylaşınca nasıl tepkiler aldınız?
'Bu zamanda tiyatro açmak ne kadar akıllıca?' diye soranlar oldu aslına bakarsanız. Bizim aile olarak bu tiyatrodan herhangi bir gelir beklentimiz yok, olamaz da.
Neden tiyatronuza Martı adını verdiniz?
Martı, en sevdiğim hayvanlardan biri. Onun dışında martılar tarih boyunca hep edebiyata ilham vermiş. Özgürlükleri bir yana başka türlü bağlılıkları var. Sevdikleri denizden fırtınalar da kopsa vazgeçmiyorlar. Bizim tiyatro dünyasında da fırtınalar koptuğu zamanlar oluyor ama ne olursa olsun işimizi yapmaya devam ediyoruz. Martının, bizim işimizle çok fazla ilişkilendirilebilen yanı var. İddialı, sükseli bir şey yerine hoş bir isim olsun istedim. Bizimkiler de çok sevdiler.
İlk oyununuz 'Uçlar'ı sahnelemeye nasıl karar verdiniz?
Güncel ve sert bir oyun aradım. İlk oyunumuzla iddiamızı ortaya koymak istedik. Bizi hakikaten yoran, konusu itibariyle de mesajı olan, günümüz dertlerine uyan bir oyun olsun istedik. İnternette araştırırken 'Uçlar'ı buldum. Tam da kafamda yapmak istediğim konuyla alakalıydı.
'Uçlar', kadına karşı şiddet konusunu işliyor; siz de bu konuda bir oyunu mu sahnelemek istiyordunuz?
Ülkemizde 13 yaşındaki kıza 24 kişinin tecavüz etmesi hepimizi çok etkilemişti. Hele de mahkemenin bu sapıkları serbest bırakması... Bu olay benim için tam bir travma oldu ve bu olayı kesinlikle hazmedemedim. Kadına şiddet ve tecavüz olayları her geçen gün daha da artıyor. Bir tiyatrocu olarak bu durumu sahneye taşımamam imkansızdı.
Sert ve cidden cesur bir oyun, izleyiciye tokat gibi çarpıyor...
Özellikle öyle olmasını istedik. Ben, bu oyuna sosyal sorumluluk projesi gözüyle bakıyorum; o yüzden çok önem veriyorum.

ZOR BİR PROVA SÜRECİYDİ
Rolünüze çalışırken ve sahnelerken zorlandınız mı?
Zor bir oyun. Çok zor bir prova süreci geçirdik. Gerçek kılmamız gerektiği için üstüne çok gittik. İlk birkaç hafta psikolojimin bozulduğu zamanlar oldu. Bu çok normal; o yaratım sürecinde bunlar olabilir. Hiçbir oyuna çalışırken bu kadar sıkıntı çekmedim. Kendi sınırlarımı en çok zorladığım oyun 'Uçlar' oldu.
Bize biraz oyundan bahseder misiniz?
Oyun; bir gün evine giren yabancı bir erkeğin, önce sözlü sonra da fiziksel şiddetine maruz kalan 'Marjorie' adlı bir kadının yaşadıklarını anlatıyor. Kadın, erkeği etkisiz hale getirmeyi başarır ve bir anda saldırgan erkek 'kurban' rolünde bulur kendini. 'Marjorie'nin kız arkadaşları eve geldiğinde ise, tecavüzcüsüne işkence yapan bir kadınla karşılaşırlar. O andan sonra herkes için, kendisiyle ve karşısındakiyle bir hesaplaşma başlar.
SOYADIM HAYATIMI KOLAYLAŞTIRMADI
Erdal Özyağcılar ile nasıl bir baba-kız ilişkiniz var?
Ben babama bayılırım. Baba olarak ayrı, oyuncu olarak ayrı severim. Arkadaş gibiyizdir. Çok güzel dertleşiriz. Çok sert, otoriter biri değildir. Biraz fevridir ama çok yapıcıdır.

Özyağcılar soyadı hayatınıza zorluk kattı mı? Ya da hayatınızı kolaylaştırdı mı?
Zorluk kattığı dönemler de, kolaylık kattığı zamanlar oldu. Ama genel olarak soyadım hayatımı kolaylaştırmadı. Yine de kariyerim açısından soyadımı bazı şeyleri kolaylaştırmak için kullanmadım. Kendi yolumda yürümeyi tercih ettim. Hangi noktaya gelirsem dişimle tırnağımla gelirim!
DANS HER ZAMAN HAYATIMDA OLACAK
Kariyerinize çocuk ken baleyle başladınız...
Küçük yaşlardan beri hep sahnede olmak istedim. Dans çok keyif veren bir şey.

Ancak daha sonra oyunculuk yapmaya karar verdiniz...
Sadece bedenimle değil, sesimle de duygularımı dışa vurmak istedim. Vücudunuzla hislerinizi ve düşüncelerinizi bir yere kadar anlatabiliyorsunuz. Dans her zaman hayatımda olacak ama kariyerime oyuncu olarak devam edeceğim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.