Cuma 17.05.2009
Son Güncelleme: Pazar 17.05.2009

Şimdiki sanatçıların çoğu taze sebzeye benziyor

Türkiye’nin köklü müzik firması ‘Emre Müzik’in sahibi Hüseyin Emre, Unkapanı piyasasının zor günler yaşadığını açıklayıp ekledi: Birkaç isim hariç kimsenin albümü satmıyor. Sanatçıların çoğu ise taze sebze gibi. Günlük üretim yaptıklarından çabucak tüketiliyorlar. Eski günler geride kaldı

Tam 40 yıllık müzik yapımcısı, 'Emre Müzik'in sahibi Hüseyin Emre hâlâ ilk günkü heyecanı ve titizliği ile 'en çok satan' albümlere imza atıyor. Hiçbir zaman Unkapanı'ndaki ofisini terk etmeyen Emre ile son derece şık, mütevazı ve ödüllerle dolu ofisinde buluştuk. Ünlü yapımcı; plazaya taşınmamak için verdiği mücadeleden Cem Karaca ile yaşadığı anılara kadar her şeyi açık yüreklilikle anlattı...
Israrla Unkapanı'ndaki ofisinizi kapatmıyorsunuz. Bunu bir inat uğruna mı yoksa geleneklere bağlılığınızdan mı yapıyorsunuz?
Unkapanı başka bir gizem. Ben burada doğdum. Şu çarşıda çıkan albümlerin tümünü dinlerim. Başarılarının neye göre olduğunu gözlemlerim. Altı tane ekran var karşımda, müzik kanallarını aralıksız takip ederim. Kendi kliplerim nerede, nasıl yayınlanıyor bakarım. Türkiye'de müziğin nabzının burada tutulabileceğine inanıyorum.
Peki, buraya gelip "Benim sesim güzel bir şarkı söyleyeyim" diyenler var mı hâlâ?
Oluyor tabii, ama sadece 30 sene önceki filmleri seyredip etkisinde kalan birkaç kişi...

PLAZA BÜYÜK YAPMAZ

Plazalara taşınan ve bir anda büyüyen müzik şirketleri oldu ama faaliyetlerini sürdüremediler. Neden?
Üç-beş sanatçı hariç eski satış başarıları yok. Bizim yaptığımız iş; ses alıp satmak değil ki... Dinleyici beğenmezse o sesi almıyor. Zaten artık taze sebze gibi oldu sanatçıların çoğu; günlük üretim yapıyorlar ve çabuk tüketiliyorlar. Eskiden üç popçu vardı önce 13 tane, sonra 23 tane oldu. Ama pasta aynı pasta. Kimse bunu etüd etmiyor. Bir pasta 23'e bölününce kimse para kazanamıyor ki... Sanatçıları astronomik paralarla trensfer etmekle, plazalara taşınıp; müdürler, genel müdürler, umum müdürler işe almakla büyük şirket olunmuyor. Bu işler dokuz katlı plaza dikmekle değil, yürekle olur! Müzik; duygu, paylaşma ve en önemlisi zaman işidir. Üstelik şartlar sürekli değişir. Bakın, Salim Dündar bir dönemin en büyük starıydı. Yeri göğü inletirdi. Onunla anlaştım, birlikte çalışması için de Onno Tunç'u ikna ettim. Albüme başladık. 17 ay sonra çıktı albüm ama bir tane bile satamadık. Çünkü 17 ay içinde o dönemki akım değişti.
Siz, bunca yıldır nasıl ayakta kalmayı başardınız peki?
Üniversitede okurken buradaki bir firmanın hem muhasebecisi hem tezgahtarıydım. Yani işe en başından başladım. Her şeyin başında durdum. Mesela benim şirketimin hiç 'genel müdürü' 'bilmem ne müdürü' olmadı. Üretimin her aşamasında daima işin başında durdum. Pazarlamada bile kendi sistemimi kurdum. Günde kaç albüm nerede satılmış hala tek tek kontrol ederim.
Müzik dünyası belkide en zor döneminden geçiyor. Bu ortamda yine de yeni isimlere şans veriyorsunuz. Yusuf Güney mesela. Riskli değil mi?
Yeni isimlere şans vermek demeyelim. Arkasındaki insana bakın. Yusuf Güney'in albümünü eğer arkasında Rafet El Roman olmasa yapamazdım. Serdar da (Ortaç) bir adam getirse ona da sıcak bakarım. Eğer onlar kefil olursa ve ben de o genç isme inanırsam tereddüt etmem, bugüne kadar da çok az yanılmışımdır.
Mesela kimde yanıldınız?
Cem Karaca'da yanıldım. Cem Karaca'nın Türkiye'de siyasi görüşü yüzünden yasaklı olduğu yıllardı. Almanya'da yaşıyordu. Biliyorsunuz Turgut Özal döneminde affadeldi ve Türkiye'ye dönmesi sağlandı. O dönem 'Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkı'nda' şarkısını yaptık. Çok iyi bir albüm hazırladık. Daha piyasa çıkmadan Anadolu'dan 750 bin sipariş aldık. Çıkışımıza 10 gün kala Cem Karaca katıldığı bir programda, kendisini affettiği için Turgut Özal'ın elini teşekkür mahiyetinde öptü. Ertesi gün bütün siparişler iptal oldu. Hem de hepsi... Ben 79 bin adette kaldım, büyük zarar ettim, batma noktasına geldim. Dinleyici o yıllarda yaptığı bir hareketten dolayı hemen sanatçıya karşı cephe alırdı.
Şimdi yok ama o tavır. Mesela İbrahim Tatlıses'in adı pek çok olaya karışmasına rağmen, hâlâ baştacı?
Nedeni şu; çünkü İbrahim Tatlıses'in sanatını kimse geçemedi. Onun sanatı, başarısı bütün yaptığı hataların üzerine çıkıyor ve örtüyor.
Peki ya Cem Karaca... Onun başarısı neden sanatını tolere edemedi?
Devir başkaydı. O dönem İbrahim Tatlıses bunları yapsa, ona da aynı tavrı koyarlardı. Şimdi öyle bir ortam yok.
Mesleğinizin en büyük sıkıntısı ne?
Biz plakçılığımızı kasetçiliğe tercih edemedik. Bir müddet teknolojiyi reddettik. Öyle yapıca da boşluğu korsan doldurdu. Bir de bizim sektörde sanayi olma şansı yok. Ayrıca başka sıkıntılar da var. 'Ben bu işi çok iyi biliyorum', 'çok kültürlüyüm', 'notayı tersinden okurum' dediğiniz zaman sizden hiçbir şey olmaz. Sürekli araştıracak, kendini geliştereceksin.
Birlikte çalıştığınız insanlara verdiğiniz en büyük öğüt nedir?
Sahne her zaman insanı aldatır. Örneğin ben gençliğimde Bülent Ecevit'in Taksim Meydanı'nda yaptığı mitingdeki kalabalığı asla unutmuyorum, ama o sene seçimi kaybetmişti. Sahne hayatında da derum aynıdır. Konserleriniz dolabilir, sokakta insanlar "Seni çok esviyoruz" diyebilir ama iş oy vermeye yani albüm almaya geldi mi, işte o zaman gerçekle yüzleşirsiniz.

YATAK ODASINA KARIŞMAM

Albüm sattırma formülü nedir?
Halkın istediği şeyi vermek... 12 tane şarkının en azından dört tanesi halkın seveceği tarzda olmalıdır. İki tanesi benim, altı tanesi de sanatçının istediği şarkılar arasından seçilir. Benim formülüm bu. Bakın Sibel Can'a koyu arabeskten Tarkan'ın parçalarını okurduruma getirdik. Bu bir başarıdır. Rafet El Roman'ın albümlerinde ise duygusallıktan asla taviz vermem.Yoksa ayakta kalamazdım.
Sanatçılarınızın özel hayatlarına müdahale eder misiniz?
Etmem. Sorarlarsa fikrimi söylerim ama asla onların paralarına ve yatak odalarına müdahale etmem.
TAYFUN KENDİSİNE YAZIK ETTİ
Çalışmadığınız pek kimse yok ama yine de, "Onu çok isterdim" dediğiniz biri var mı?
Sezen Aksu.
Çalışıp da "Keşke albüm yapmasaydım" dediğiniz biri?
Asla... Beni zorladılar mı, evet; zorlayan oldu ama hiçbir zaman pişman olmadım.
"Kendisine yazık etti" dediğiniz kim var?
Tayfun Duygulu yazık etti. Müzisyen bir ailenin çocuğuydu. Yakışıklı, enstrüman çalan, beste yapan, yetenekli biriydi. Böyle bir çocuğun iki albümle yok olması mümkün değildi. Duygusal meselede hata yaptı. Seyircisini çabuk küstürdü. Kendisine sarılmak isteyen hayranlarını, "Ben Beste'ye aşığım" diye eliyle itti ve bitti...
COŞKUN SABAH'I AFFETMİYORUM
Senelerce birlikte çalıştığınız Ümit Besen ve Coşkun Sabah ile görüşmediğiniz doğru mu?
Coşkun Sabah ile görüşmüyorum. Çünkü benim firmamdan üç tane ödül aldığı gün, Türkiye'nin en iyi prodüktörü olduğumu söyledi. Ama ertesi sabah bir başka firmaya imza attı. Onu affedemiyorum. Profesyonellik bu kadar gaddarlık getirmez. Konuşuruz, anlaşamayız, ayrılırız ama bu şekilde olmaz... Ümit Besen'in doğuşu da bizimle başladı. Dostumdur, kardeşimdir, asla bir kırgınlığım yoktur. Ancak hep"Ben 25 tane albüm yaptım, para almadım" der. Mümkün mü, bir insanın 25 albümden para kazanmaması aptallık olur. Para almadıysa evini arabasını nasıl aldı?
Sanatçıların ruh halleri de değişken oluyor değil mi?
Sabahı başka, öğleni başka, akşamı başkadır onların...
BARIŞ ÖLECEĞİNİ BİLDİ
Unutamadığınız bir anınız var mı? O kadar çok ki...
Ama bir tanesinin bende yeri büyüktür. Barış Manço ile 20 senem geçti. O benim ailemden biri gibiydi. Mesela öleceğini bildi, onu unutamam. Bir nostalji albümü yapmak istiyordum. O da kendini tekrar etmek istemiyordu, direndi. Sonra bir gece beni aradı "Patron, adı 'Mançoloji' olsun. Eğer ben ölürsem, bu albüm bir milyon satar" dedi. Albümü yaptık. Okumaları, kayıtları bitti ve Barış, albüm çıkmadan vefat etti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.