Giriş Tarihi: 5.11.2012

Sinemadaki büyük kriz

İki hafta önce Çanakkale filmlerinde yaşanan hüsranla ilgili şöyle yazmıştım: "Çok iyi 'sanat sineması' yönetmenlerimiz var ama geniş kitleleri salonlara çekecek, dev prodüksiyonların altından kalkacak yönetmenlerimiz az.
Sanılanın aksine; festivallerden ödül alacak 'sanat filmleri' çekmek kolay, asıl zor olan ise evrensel normlarda 'gişe filmi' çekmek. Hollywood defalarca 'Robin Hood'u çekiyor, bizde anlatacak çok öykü var ama çekecek yönetmen, yapımcı ve sinema sektörü yok."
Dün, Marketing Türkiye dergisinden Pınar Akbıyık Yıldız'ın yapımcı ve yönetmen Osman Sınav'la yaptığı röportajı okudum. Sınav, yaşanan krizi güzel özetlemiş.
İşte o açıklamalar:
SIKILMAK İÇİN GİDİLMEZ
Sinemanın yüzde 50'si sanat, yüzde 50'si de içinden ekonomi geçen bir endüstri. Şöyle bir algı oluştu: "Şu kadar param var, bir film çekelim" diyen üç-beş arkadaş bir araya geliyor ve bir film çekerek festivallerin yolunu tutuyor.
Tabii ki bunların olması lazım ama bunların yanı sıra asıl, sinemayı taşıyan fil ayaklarının olması gerekiyor. O fil ayakları yok Türk sinemasında. Eleştiriliyorlar ama Şahan Gökbakar, Cem Yılmaz yakalıyor bunu.
Türkiye'deki sinema düşünürleri, sinema yazarları 'gişe filmi' diyerek, küçümseyerek bakıyorlar. Gişe filmi günah mı işliyor? 'Türkiye'de 34 milyon bilet satılıyor' diye konuşuyoruz. Fransa'da nüfusun dört katı bilet satılıyor. İnsanlar sinemaya değişik amaçlarla giderler, sıkılmak için gitmezler.
"Bağımsız film yapıyoruz biz" diyorlar. Neye bağımlısın ki bağımsız film yapıyorsun? Universal Türkiye'de stüdyo açtı da, bizim mi haberimiz yok?
Sınav'ın sözlerinden sonra rakamları da yazalım, kriz daha net ortaya çıksın. Radikal'den Şenay Aydemir güzel bir habere imza atmış. 2012'nin ilk 10 aylık verilerine göre; yerli yapımları 15 milyon kişi izlemiş. Üstelik bu rakama 'Fetih 1453'ün 6.5 milyon seyirci rekoru da dahil. Oysa geçen yıl 21.2 milyon seyirci yerli yapımları tercih etmiş. Yani 'Fetih 1453' de olmasa sinemamız iflas edecekmiş!
Tüm bu yorumlardan çıkarılacak mesaj şu bence:
Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu ve 'sanat sineması' yapan diğer yönetmenlerimizin yurt dışında aldığı ödüller büyük onur kaynağı ama sinemamızı kurtarmıyor. Gişe filmleri olmazsa, bu bol ödüllü yapımlar salon bile bulamazlar!
SİHİRLİ KARIŞIM
Ee gişe filmi çekenler de hep kâr getirecek ucuz işlerin peşindeler...
Steven Spielberg'in Türk versiyonunu bulalım demiyorum ama keşke Ceylan'ın, Ustaoğlu'nun, Sınav'ın, Faruk Aksoy'un bir karışımını ya da yüzde 50 sanat, yüzde 50 gişe isteyen sektör yönetmenleri çıkarabilsek!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.