"Hayatımın şimdi yaşadığım cehennemden çok daha farklı olacağını hayal ediyordum. Çok farklı görünüyordu dışarıdan. Şimdi ise hayat, hayalimdeki hayatı öldürdü." Susan Boyle, İngiltere'nin yetenek yarışması 'Britain's Got Talent'da 'Les Miserables' müzikalinden 'I Dreamed a Dream' şarkısını söyleyince, sesinin duruluğu ve gücü ile bütün dünyayı büyülemişti. Fiziki görünümü, işsiz ve fakir hayatı ile 'popüler' olmaktan çok uzakta yaşamış olan bu kadın, hiç kimsenin ummadığı bir performans gösterince bir anda 'star' olmuştu... Gözlerimizin önünde, bir hayatın nasıl değiştiğine tanık olduk. O da, hayalindeki hayata kavuştuğunu sanmıştı... Ama Susan Boyle'un yıllar boyu hayallerini süsleyen hayata sahip olduktan sonra sinir krizi geçirip, tedavi görmeye başlaması ve yukarıdaki sözleri sarfetmesi çok uzun sürmedi.
ENDİŞENİN FORMÜLÜ
Neden peki? Kitap ve plak şirketleri ile anlaşmalar... 'Star' olmaktan çok uzak görüntüsünden Hollywod tarzı saç, makyaj ve kıyafetlere değiştirilen imajı. Dünya turu. Farkedilmek isteyen, şöhret peşinde olan herkesin hayalindeki tecrübe... Ama çok çabuk gelen hırslı, hızlı ve popüler bir hayat, öyle her babayiğidin altından kalkabileceği bir hayat değil. Özenildiği kadar da cazip değil... Belki de tam bu sebeple Susan Boyle için çok şey ters gitti... Popüler olmanın mutlu olmakla bir olduğu yanılgısı ile yaşayan tek Susan Boyle değil tabii... Hatta yapılan araştırmalar, popüler insanların diğerlerinden daha 'mutsuz' olduklarını gösteriyormuş. Zenginlik, şöhret ve güzellik arayışı genelde mutluluğun değil, endişenin formülü. Rochester Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada 147 üniversite öğrencisinden aşağıdaki altı hedefi önem sıralamasına göre yazmaları istenmiş. İlk üç grup, içe dönük hedefler. Fiziksel olarak sağlıklı olabilmek, yeni şeyler öğrenebilmek ve başkalarının hayatlarını geliştirebilmelerine yardımcı olmak. Diğer üç grup ise dışa dönük, popüler hedefler... Zengin olabilmek, başkalarının beğenisini kazanmak, ve arzu ettikleri görüntüye ulaşabilmek. Mezun olduktan iki yıl sonra öğrencilerin mutluluk düzeyleri incelenmiş. İlk üç grubu seçenler kendilerini iyi hissediyorlarmış. Popüler olmayı tercih edenlerin ise özgüvenleri ve hayattan tatmin düzeylerinde artış olmamış. Tam tersi, istediklerine ulaştıkça, endişeleri, sağlıkları ve ruh halleri kötüye gitmiş. Nasıl bir paradoks bu? Herkesin gözünün kaldığı, yerinde olmak istediği konumdasın ama içinde yapayalnızsın. facebook ve twitter bile kurtaramıyor böylelerini...
KAYGI İÇİNDEYİZ
Beklentiniz ile tecrübeniz arasındaki fark büyük olunca, arızalı bir durum ortaya çıkıyor. Susan Boyle'a da böyle oldu... Bu durumda sanırım kendimize karşı dürüst olmamız gereken nokta; kendimiz için doğru hedefler seçebiliyor muyuz? Çoğumuz hayalimizdeki hayata ulaşamayacağımız kaygısı içindeyiz. Belki de daha çok kaygı duymamız gereken şey, kendimiz için doğru olmayan hayallerin peşinde koşmak... Robin Williams'ın 'World's Greatest Dad' filmini DVD'de seyrettim. Bulabilirseniz izlemenizi tavsiye ederim. Oradan bir alıntı: "Eskiden bu hayatta en kötü şeyin yapayalnız kalmak olduğunu düşünürdüm. Hayır, değil! Hayattaki en kötü şey; seni yalnız hissettiren insanların arasında kalmak. Benim için iyi bir insan olmak, iyi bir insan olarak bilinmekten daha önemli artık. Ne kadar sahte olduğumun anlaşılmasından korkarak, kendim dahil hiç kimsenin iyi niyetine inanmadığım bir hayat yaşamak... En kötüsü bu..."