Sonunu düşünen kahraman olamaz!
Bülent İnal, efsanevi kahraman 'Tatar Ramazan'a hayat veren son isim oldu. Cesaret verici bir karakteri oynadığını söyleyen İnal, söz konusu minik oğlu Çınar olunca endişeler yaşayabildiğini söylüyor: Başta heyecanlıydım ama sonunu düşünen kahraman olamaz!
'Tatar Ramazan'ın en sevdiğim yanı; hak ve adalet peşinde koşan biri olması.
Göze sokmayı, çok konuşmayı sevmem ama tabii ki bir tavrım var. 'Tatar Ramazan'ı da o yüzden çok seviyorum. Küçük bir dünyası; bir ailesi, sevdiği kadın ve dostları var. Gördüğü haksızlıklara, adaletsizliklere başkaldıran bir karakter. En son noktada belediye başkanını öldürmesiyle birlikte hapishane ve sürgün hayatı başlıyor ve sistemle kavgasına devam ediyor. Böyle bir karakter; biraz fazla gözükara. Setteki bazı sahnelerde dizi ekibi "Abi yürü, arkandayız!" diye tezahürat yapıyor. İnsanlar kendi söyleyemediklerini, içinde tuttuklarını bir başkası haykırdığı ve eyleme geçirdiği zaman çok heyecanlanıyor, onun peşinden gidiyorlar. Bu anlamda cesaret verici bir karakter diye düşünüyorum.
BENİM İÇİN YIKIM OLDU
Günde 15 saati sette geçirmek... Zaman zaman kendimi sorguluyorum; bu nasıl bir meslektir, böyle devam eder mi diye. Yapacağın zamanlar belli zaten oyunculuğu... 1999'da 9 Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdiğim zaman ne yapacağımı bilemedim. Devlet ve Şehir Tiyatroları'nın sınavlarına girdim ama kazanamadım. O zaman bir yıkım oluyor insanda. Televizyon sektörünün gelişmesiyle kendimi hiç hayal etmediğim bir sektörde buldum. Oysa tiyatro yapmak, küçük, sakin bir dünya kurmak istiyordum kendime.
Arada bir hevesleniyoruz tiyatro kuralım diye birkaç arkadaşla; karşılaştığımız zorluklar bizi vazgeçiriyor.
Sahne yok, devlet desteği yok, herkesin birçok şeyden vazgeçmesi gerekiyor. Şimdi de biraz korku var içimde. Sahneye çıkma korkusu başlıyor bir süre sonra. Belki o korku beni fazlasıyla etkiliyor. Belki de çok yapmak istemiyorumdur, kendimi kandırıyorumdur; onu da bilmiyorum.
ARTIK EŞİMLE ANI YAŞIYORUZ
Sonunu düşünen kahraman olamaz! Başta çok evhamlıydım, ona güzel bir hayat sunabilecek miyim diye dertlendim. Bir ara Melis'le kendimizi; hangi okula versek, oradan çıkınca hangi liseye göndersek falan derken bulduk. Çocuk daha iki aylıktı. Daha sonra onun beklediği tek şeyin sevgi olduğuna karar verdik. Artık anı yaşıyoruz.
Ben herhalde böyle bir şeye hazırmışım. Çok severim aile kavramını, ev hayatını, kalabalıkları. O yüzden hemen kabullendim, hiç zorlanmadım. Doğru zaman, doğru kişi... Onlar bir araya geldiği zaman zaten çok düşünecek bir şey yok.
Yanlışlarım çok şey öğretti bana. Mesleki olarak da öyle... Çok hat yaptım, o hatalar bir sonraki hatayı doğurdu. Şimdilerde doğru yerdeyim, her anlamda doğru olanı tercih ettim. Zamanla olgunlaşıyor insan.
AİLEYİ HEP BİR ARADA TUTMAYA ÖZEN GÖSTERİRİZ
Urfa'da doğdum, 7 yaşına kadar orada büyüdüm. Babam Urfalı, postanede memur. Annemse hemşire. 17 yaşında hemşirelik okumak için evden kaçmış. Mezun olduktan sonra Urfa'ya tayini çıkmış ve babamla tanışmışlar. Hâlâ hatırlarım; büyük avlular, yemekler, damda kurulan yataklar... Ben çok severim kalabalıkları, büyük sofraları, aile yemeklerini. Herkesi davet ederim ya da muhakkak bir ortam yaratmaya çalışırım. Demek ki genlerimize işlemiş. Bir de çok erken yaşta babamı ve babaannemi kaybettim. O yüzden ben, annem, ablam, ağabeyim; aileyi hep bir arada tutmaya özen gösteririz. Babam 38 yaşında trafik kazasında öldü. Annem o sırada 33 yaşındaydı ve bir daha hiç evlenmedi, çocuklarına adadı kendini.
7 yaşından sonra babamla çok az vakit geçirebildim. Ben 7-8 yaşındayken annemle Libya'ya çalışmaya gitmişlerdi, üç-beş sene ayrı kaldık. Döndükten sonra da hayatını kaybetti. Sadece belli anlar var aklımda. Ama tabii ki ondan bana bulaşan şeyler olmuştur. Çok güzel yemek yapardı; ben de güzel yapıyorum. Enteresan şekilde sanatçı bir yanı vardı. Sürekli suluboya resim yapar, fotoğraf çekerdi. Çok okurdu. Böyle şeyler geçti ondan bana ya da örnek almışız farkında olmadan.
ÇOCUĞUMA "KENDİ HAYATINI YAŞA" DİYEBİLİRİM SADECE
Bunun doğru olduğunu sanmıyorum. "Kendi hayatını yaşa" diyebilirim ona. Herkes bir şey söylüyor ama insanın kendi doğrusunu bulması, bir muhakeme gücünün olması daha iyi. Bir de anne-babanın birlikte olmasını, çocuk gelişimi açısından çok önemsiyorum. Boşanmaları sevmiyorum. Boşanmış insanları ve çocuklarını görünce üzülüyorum. Evlenmeden önce hep, "İnşallah doğru insanı bulurum; bir ömür boyu çocuğu birlikte büyütürüz ve hiç ayrılmayız" derdim.
EN SON HABERLER
- 1 Yeni tanıtım yayınlandı: Şimdi "Alan" kazanma zamanı
- 2 Şarkıcı Lara estetik sonrası yaşadıklarını ilk kez anlattı: Şuurumu yitirdim!
- 3 Sinan Akçıl'dan eski sevgilisi Müjde Uzman'a ilginç gönderme! 'Tükense bende tükenirdi'
- 4 Yeşim Ceren Bozoğlu bir deri bir kemik kaldı! 60 kilo veren güzel oyuncu bakın nasıl zayıfladı!
- 5 Kardeşlerim’de Süsen’in başı belada!
- 6 Osman Bey Ulcay’ın cezasını kesti! Kuruluş Osman seyirciyi ekrana kilitledi!
- 7 Aşkın Nur Yengi ile Haluk Bilginer'in kızları Nazlı annesinin izinde! 17 yaşındaki Nazlı Bilginer müziği seçti...
- 8 'Yüzyüzeyken Konuşuruz' gitaristi Can Tunaboylu'ya hakimden dikkat çeken soru “Tırnakları kırılmış, kanamış o nasıl oldu”
- 9 Babası meğer Fenerbahçe'nin efsane ismiymiş! İsmail Hacıoğlu'nun babası kendisinden ünlüymüş...
- 10 Doğal güzel zannedenler büyük hüsrana uğradı! Ünlü oyuncu Ezgi Eyüboğlu da tamamen estetikli çıktı