Sürekli zirvede olursanız sapıtırsınız!

Ona 'Aşk şarkılarının prensi' mi dersiniz yoksa 'Kadir İnanır'ın şarkıcı yeğeni' mi bilmem ama Soner Arıca, tam 18 yıldır pop müzik piyasasının en çok sevilen isimlerinden birisi... İster sevin ister eleştirin ama takdiri hak ettiğini de es geçmeyin. Çünkü her gün onlarca ismin silinip gittiği müzik piyasasında, 18 yıl dik durmak çok kolay olmasa gerek... Soner Arıca'yla 8 Mayıs'ta çıkan yeni albümü 'Yarın Her Şey Değişebilir'i konuşmak için buluştuk. Sürekli kendini geliştirmeye çalışan Arıca, aşçılık ve şarap tadımı kursuna gitmek istediğini söylüyor. Ayrıca bir üniversitede sosyoloji master'ı yapmanın hayalini kuruyor. Yeni albümü içinse çok ama çok heyecanlanıyor. İşte Arıca'nın anlattıkları...
Dört yıldır neden albüm çıkarmadınız?
Aslında, bu albüm için çalışmalara dört yıl önce başladım. Ancak beni heyecanlandıran bir repertuvar oluşturamamıştım. Tam şarkıları oluştururken, tiyatro teklifi geldi. O dönemki amacım 'Şarkı bulayım, albüm çıkarayım' değildi. Arşivlik bir şey olsun istedim.
ALBÜM EĞLENCELİK DEĞİL
Albümde yer alan şarkıları neye göre seçtiniz?
Özellikle söylerken ve dinlerken, sesime ne kadar çok yakıştıklarına dikkat ettim. Albümde yer alan iki şarkı eğlence modunda... Diğerleri ise her ruh halinde dinlenebilecek şarkılar... Evet, albüm çok çok büyük bir eğlence vaad etmiyor ama dinlemesi çok güzel. Bir sanatçı olarak yaptığınız albümü demosundan başlayarak o kadar çok dinliyorsunuz ki, sonra en az üç ay dinlemeye ara veriyorsunuz. Ama ben şarkılarımı hâlâ dinleyebiliyorum.
Bu albümle yapmak istediğiniz neydi?
Eğer, albümü dinleyen birine, şarkılarımla 'Ben de böyle düşünmüştüm' dedirtebilirsem amacıma ulaşmışım demektir. Yoksa albümü çıkarmaz, şarkıları yapar yapar, kendim dinlerdim. Ben, çıktığım ilk dönem albümlerim sevilsin, beğenilsin istiyordum. 'Ben de şöhret olayım, insanlar beni tanısın' derdim vardı. Şimdi o yok! Tanınma durumunu bir kenara bırakmak büyük lüks. Ama bunun devamını getirmek gerekiyor. Bu daha büyük bir sorumluluk getiriyor. Ama bana 'Yarın Her Şey Değişebilir' şarkısını da yazdıran o sorumluluk... Genelde aşk şarkıları söyleyen bir adamım ama birden bire tamamen yaşama dair, kişisel gelişim şarkısı gibi bir parça yazdım.
Tasavvufa mı yöneldiniz?
Zaten hep ilgiliydim ve okuyordum. Beni asıl değiştiren üç yıl önce ağabeyimin oğlu Umut oldu. Bu kimlikle ve bu yaşımda bir çocuğun dünyaya gelişini daha farklı algılamaya başladım. Çocukları eskiden de çok seviyordum ama şimdi onlara olan sevgim ve onlar için yapmak istediklerimin sayısı arttı. Ona manevi oğlum diyorum. Onunla babalık modunu da tadıyorum. Umut olduktan sonra verebileceğim bütün enerjiyi ona veriyorum. Kendi çocuğum olsa da değişmezdi.
'Yarın Her Şey Değişebilir' isimli parçanızın çok sevdiğinizi söylediniz...
Sevmek demeyelim ama içinde bir felsefe yakaladığım ve yazmış olmaktan gurur duyduğum bir şarkı... Şarkıyı önce facebook'tan paylaştık ve herkes 'Tam da buna ihtiyacımız vardı' dedi. Herkes kendi başına geleni bu şarkıya uyarlayabilir. Çok aşk şarkısı yaptım ve yapacağım diye de bunu ayrı tutuyor olabilirim. Ama benim fikirlerim bir yere kadar önemli... Bu bir proje şarkısıdır.
'Karadut' şiirini seslendirmek nereden aklınıza geldi?
O aslında tamamen bestecisi Mustafa Budan'ın isteğiyle oldu. 'Yüreğime Ektim Seni' de onun bestesiydi. Ben de çok istedim ve nasıl duracağını merak ettim. Aslında insanların hafızalarına yerleşmiş şarkıları tekrardan yorumlamak riskli bir şeydir ama ben bu şarkıyı söyleyince herkes çok mutlu oldu. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun torunu ve gelininden izin istedik. Ben, şarkıya daha da fazla ısındım. Şarkının yapısına baktığımda müthiş tutkulu bir aşk gördüm. Biraz rock tınılar ekledik. Gençler, tutkulu aşk sözleri de hatırlasın istedik.
'Tanrı Misafiri'ni de albüme almışsınız. Repertuvarınızı nasıl oluşturdunuz?
15 yıl önce Ebru Gündeş'e çok uğurlu gelmişti. Bu şarkıyı 1980'li yıllarda Ercan Turgut da seslendirdi. Ama asıl sahibi Ajda Pekkan'dı. Şarkıyı iki yorumdan da çok dinledim. Ben, bu şarkıyı çok söylemek istiyordum ama Ebru söyleyince biraz beklemek lazımdı. Zamanla unuttum. Repertuvar oluştururken, bir arkadaşımın evinde Ajda Pekkan'ın yorumundan dinledik. O zaman tekrar aklıma geldi. Fikret Şeneş söz yazmış, Rahbani Brothers ise müziğini oluşturmuş. Şarkının hakları ise Serhat Hacıpaşalıoğlu'ndaydı. Ondan izinleri aldım. Benden sonra, şarkıyı dört kişi daha istedi. Biraz daha geç arasaydım, şarkı başkasının olacaktı.
2007 yılında verdiğiniz bir röportajda MP3 ve korsan albüm satışlarının piyasayı olumsuz etkilediğini söylemişsiniz. "Bundan sonraki albüm, son albüm olur" demişsiniz. Bu albüme son albüm gözüyle mi bakmalıyız, yoksa fikriniz değişti mi?
Hayır bu albüm, son albümüm değil. Fikrim değişti. O günkü duygumla, belki böyle söylersem korsandan vazgeçerler diye düşünmüştüm. Ama Tanrı bana ses verdikçe, devamlı şarkı söylemek istiyorum. O söz, caydırmak içindi. Daha önümde yapmak istediğim çok albüm var. İlhan İrem şarkılarını, Barış Manço parçalarını bir albüm haline getirmek gibi bir fikrim var.
Türk Pop Müziği'nde istediğiniz ve arzuladığınız yerde misiniz?
Ben, iyi insan olmak istiyorum. Benim için bir yerde olmak şudur: Eğer ben bir yerde çıkıyorsam ve biri yanıma gelip 'Sizin ne kadar çok şarkınızı bildiğimi fark ettim' derse, benim istediğim olmuştur.
Müzik listelerinde tepelere fırlayayım diye bir arzunuz yok yani...
Tabii ki. Sürekli listenin başında olamazsınız olursanız sapıtık sapıtık işler yapmaya başlarsınız. Kim olmuş ki?
ÜÇ TALİHSİZ ALBÜM YAPTIM
Tarkan mesela...
Son albümü ne oldu? Bu albümden sonra iyi bir şey yapmayacak diye demiyorum. Ben sanatçı olarak da beğenirim kendisini. Her sanatçının o listenin tepesinde olup olmama gibi bir durumu olmalı. Benim içinse durum, iki-üç numara olayım ama sürekli olayım. Liste başına hareket edenler muhakkak tepetaklak oluyor. Mesela Hande Yener... Pop müzik, arkasından elektronik müzik söyledi. Tekrar pop müzik yapıyor. Fark etmez. Sanatçı böyle hareket etmeli. Ben olduğum yerden çok mutluyum. İnsan olarak da şarkıcı olarak da iyi bir yerdeyim. Sadece üç talihsiz albüm yaptım. Birinde plak şirketim kapandı, bir diğeri 1999 depremi öncesine denk geldi. Diğeri de korsan meselesinin en yoğun olduğu dönemlerdi ama çok da başarılı değillerdi.