Yazacağım yazacağım; Hadise- Eurovision, hayatımın bitmek tükenmek bilmeyen son dakika gelişmeleri derken bir türlü sıra gelmedi. Berlin dönüşü uçaktayım... Her zamanki gibi koridor tarafına konuşlanmışım. Önce müsaadenizle, engin gözlemlerime göre şöyle bir yorum yumurtlayacağım; uçakta ille cam kenarında oturanlar uykucu, rahatlarına düşkün, mümkünse hostesle bile iletişime girmek istemeyenler. Koridorcular, benim gibi hiperaktifler, ona buna dadanmaya meyilli, sıkıntıya gelemeyen tipler. Ortadakilerse kesinlikle 'talihsizler'dir. Çünkü kimse ortada oturmak istemez. Tabii Berlin'den İstanbul'a dönerken yanımda oturan abla dışında.
"YAKACIK'A NASIL GİDERİM?"
Abla ısrar kıyamet yanımdaki koltuğu istiyor. Sebep? Cam kenarında oturan abi, Berlin'de komşusu. İki laf edecekler. Abla başörtülü, güleryüzlü, aslen Karadenizli ve çok meraklı. Dakika bir, kolumu dirseğiyle ittirerek soruyor. "Kontrolde senin çizmelerini çıkarttılar mı?" Çizme mi? Kendimden şüphe edip ayaklarıma bakıyorum, "Ben çizme giymedim ki?" Ablanın frekans başkaymış meğer "Önümdeki kızda vardı, çıkarttılar hihihihih..." Abla gülmeden duramıyor. Sırıtıp uyku numarasına yatıyorum. Beş dakika sonra dürtüyor. "Oy benim güzel kızım, İstanbul'a inince Yakacık'a nasıl gidecem? Aha beş TL param var." "Havaş'ın Ümraniye'ye gidenine binin." "Oyy binemem, Kadıköy'e gidecem ben." Benimle kafa mı buluyor acaba? "Ama Ümraniye daha yakın..." "Olsun ben Kadıköy'den biliyorum, oradan gidecem." "E git abla, madem kararı verdin beni niye yoruyorsun?" Hafif sinirleniyorum tabii... O sırada hostes 'Domuz Gribi' formlarını dağıtıyor. İsim, adres, pasaport bilgilerini dolduracak, ateşin var mı, öksürüyor musun yazacaksın. Abla panik tabii. Diyor; "Yardım et kızııım." Pasaportunu istiyorum, doldurmaya başlıyorum. İsim, soyadı falan derken sıra adrese geliyor. "Abla adresi ver." "Geç geç onu boş geç!" "Geçemem abla, form dolduruyoruz..." Zorla adresi veriyor. "Ateş, öksürük var mı abla?" "Allah korusun yavruuum, evden uzak kuzuuum..."
DOMUZ GRİBİNE KARŞI DUA
Form işimiz bitiyor, Allah'ın izniyle beş dakika kafamı dinlerim derken... Yanımdan sesler geliyor. "Abla napıyorsunuz?" "Hasan Bey'le birbirimize dua okuyoruz yavruuum..." "Allah kabul etsin de ne duası?" "Nazar için yavruuum, başımıza ağrı girdi de, Domuz gribine yakalanmayalım diye çocuuum..." "Abla gripten seni dua mı koruyacak?" "Korur kuzuuum, dur sana da okuyup üfleyelim..." Beni de okuyor üflüyor, bizim abla her şeyi duayla çözüyor. Belki de haklıdır, ne dersiniz; buralarda bütün işimiz duaya kalmadı mı? Oku ablam kim tutar seni.