Vah Türk futbolunun haline!

Türk futbol programlarında seviyesizliğin dibini, pazar akşamı Beyaz TV ekibinin Fırat Aydınus'un kapısına dayanmasıyla görmüş bulunuyoruz.
Bir insanın evinin kapısına kamerayla dayanacaksın, dakikalarca zili çalacaksın, komşularına garip garip sorular soracaksın, olay yerine gelen polise posta koyacaksın ve tüm bunun adına da 'gazetecilik' diyeceksin.
KABADAYI GİBİ...
Stüdyoda yorumcuların bağırıp çağıracak, arada sinirine hakim olamayanlar küfredecek, ortalama jargon; kahvehane kabadayılarına rahmet okutacak seviyede olacak... Sonra da gece yarılarına kadar 'Türk futbolu neden düzelmiyor?' başlıklı program yapacaksın.
Yemezler...
İstisnalar tabii ki var ama ekranları parsellemiş futbol programlarının çoğu, yazdıklarımı üzerlerine alınabilirler.
Hani hep örnek veriyorsunuz ya, 'İngiltere'de bu işler böyle değil' diye... Birkaç örnek de ben vereyim.
Premier League'in yayın hakkı Sky'da, özet hakkı BBC'de. Üç yıl için ödenen para 3 milyar Pound. Buna uluslararası maçlar dahil değil.
Bağımsız raporlara göre her sene 1.2 milyar insan bir Premier League maçı izliyor.
Manchester United, 2.3 milyar dolarla, dünyanın en değerli spor kulübü.
Bu rakamları uzatmak mümkün.
BİR SAATE İNDİRİLSİN
Tüm bu büyüklüğe rağmen Premier League'in yorumlandığı televizyon programları cumartesi günü 90, pazar günü 60 dakika. Onda da maçlar 'büyük'lük değil heyecan seviyesine göre değerlendiriliyor.
Peki bizim etimiz ne, budumuz ne de sabahlara kadar konuşuyorsunuz?
Neyi kurtarıyorsunuz?
Madem İngiltere'yi örnek alıyoruz; var mısınız programlarınızı bir saate indirip sadece futbol konuşmaya?
Her birinize ortalama beş dakika düşer ama hiç değilse futbol konuşursunuz.
Ya da siz gidersiniz; yerinize konuşabilecekler gelir...
Biz varız!