Cumartesi günü bir arkadaşımı aradım, öğle arası bir kahve içelim diye. "Neredesin?" dedim. "Via Monte Napoleone' deyim" dedi. (Milano'nun lüks mağazalar caddesi.) Bir iç çektim; orada olmak istedim. Ama şaka yapmış, Milano'da değil, Nişantaşı'ndaymış. Ben de Nişantaşı'na en son Eylül'de; fashion night için gitmişim. Abdi İpekçi Caddesi, o geceye hazırlanıyordu ama yetişmemişti. Yollarda çimento torbaları duruyordu, etraf toz topraktı. Yani içeriğe yakışmayan bir manzaraydı.
ENFES BİR GÖRÜNTÜ
Arkadaşım, "Gel de gör değişimi" dedi. Kalktım, gittim. Abdi İpekçi'nin kaldırımları genişlemiş. Park eden araçlar ortadan kalkmış. Araçlar tek şeritte ilerliyor, valeler hizmet veriyor. Etraf pırıl pırıl... İnsanlar dışarılara taşmış. (Bir nevi İstinye Park havası...) Dünyanın en lüks markaları sıraya dizilmiş... İnanılmaz bir görüntü... Paris'in ya da Milano'nun lüks caddeleri gibi... Bu arada yılbaşı için hazırlıklar da başlamış Nişantaşı'nda... Vakko'nun süslemesi ve ışıkları ise her zamanki gibi şahane olmuş. Evet, biz bu şehirde çok bunalıyoruz... Trafiğine, keşmekeşine çok kızıyoruz, stres topuna dönüşüyoruz ama öte yandan bu şehir insana öyle bir enerji veriyor ki; ondan vazgeçemiyoruz... Nişantaşı için iki küçük öneri de benden... Gün boyu sokak müzisyenleri bir şeyler çalsa... Ve de şehrin simgesi çiçekçilerden birkaç tanesi caddenin uygun yerlerine yerleştirilse... Hiç olmazsa yılbaşına kadar!
