Başköylü kadınların zaferi

Orhaneli sınırları içinde yer alan Başköy, önceleri gazetelerde Hollanda'ya ihraç ettikleri çiçek tohumlarıyla ve çiçeklerle gündeme gelmişti. Başköylü kadınlar, toplam 15 serada anne ve baba olarak adlandırdıkları menekşelerden tırnaklarıyla topladıkları polenleri çiçeklerin tomurcuklarına taşıyorlardı. 2011'e dek seralarda çiçek yetiştirerek geçinip gidiyorlardı. Ta ki köylerinin yanı başına mermer ocakları açılıncaya kadar... İlk zamanlar hiç itirazları olmamıştı. Sonuçta mermer ocakları istihdam sağlayacaktı. Ancak mermer ocaklarından çıkan tozların tarıma vereceği zarardan, daha da vahimi içme sularının kirleneceğinden bihaberdiler. Mermer firmaları faaliyete geçtikten sonra çeşmelerinden çamur akmaya başladı. Önce firma sahiplerine gittiler. Ciddiye alınmadılar. Orhaneli Kaymakamlığı'na ve belediyeye gittiler. Muhatap bulamadıkları gibi, temiz içme sularını ayaklarıyla çiğneyerek kirlettikleri gibi komik ithamlarla karşılaştılar. İlk eylemlerini kendi köylerinde yaptılar. Köy meydanında toplanarak temiz su istediklerini dile getirdiler. Köylüler çalmadık kapı bırakmadı. Hiç beklemedikleri kadar sorunla karşılaştılar ve kendilerini uzun soluklu bir hukuk mücadelesinin içinde buldular.
İLK EYLEM MEYDANDA
2012 Şubatı'nda üç aydır evlerindeki musluklarından çamur suyu akan köylüler ilk eylemlerini içme suyunun kaynağının başında yaptılar. Ellerinde 'Sularımız zehir akıyor' yazılı pankartlarla köy meydanında toplanıp, içme suyunun kaynağına kadar yürüdüler.

7 ŞİRKETE 17 DAVA AÇTILAR
Başköy Muhtarı Hasan Acar'ın belirttiğine göre 7 mermer ocağına Bursa İdare Mahkemeleri'nde toplam 17 dava açıldı. Harç, keşif, Bursa'ya gidiş geliş köylüye 70 bin liraya mal oldu. Muhtar Acar, iş gücü kayıplarından kaynaklanan 70 bin lirayı zararın dışında tutuyor. Başköy Derneği Başkanı Erol Acar ise toplam 100 bin hektar alanın yok edildiğini ifade ediyor. Meşe, kızılağaç, ıhlamur, kiraz, erik ağaçlarının yok edildiğini söyleyen Acar, 10-15 metre derinliğinde çukurların açıldığına vurgu yapıyor. Acar "Köy savaştan çıkmış gibi" diyor ve ekliyor: "Zaman geçirilmeden çevre düzenlemesi yapılması için devlet desteğine ihtiyacımız var." Acar "Çukurlar köy halkı ve hayvanları için tehlike oluşturuyor. İneğimiz, koyunumuz çukura düşebilir. Önümüz yaz, okullar tatil, çocuklar oyun için bu bölgelere gittiğinde düşüp hayatlarını kaybedebilirler. Bu nedenle çevre düzenlemesi yapılması gerekiyor" diyor.
HAKLIYDIK KAZANDIK
Fatma Yılmaz ( 77): Doğma büyüme Başköylüyüm. Ben bu suyun başında çobanlık yaptım. Mermer ocağı açıldı suyumuz bulandı. Çok şükür mücadele ettik kazandık. Gülşen Acar (56): Bu mermer ocaklarını biz kapattık. Biz devletten bir dilim ekmek, bir bardak su istemedik. Bizim doğal suyumuzu yok etmesinler, kimseden bir şey istemiyoruz. Yeniden gelecekleri söyleniyor. Akıllarının ucundan bile geçirmesinler. Sabahat Arıkın (57): Mermer ocağı bize mücadele etmeyi öğretti. Onlar yeniden geleceklerini söylüyorlar. Vallahi köyü değil dünyayı başlarına yıkarız! Fatma Suruç(53): Mermer ocaklarının tahrip ettiği yerler başımıza iş açacak. Derin çukurlar açıldı. Çocuklar düşüp ölür, hayvanlarımız ölür. Çevre düzenlemesi şart oldu.
MERMERCİLER PES EDİP GİTTİ
Köye su sağlayan kaynağa yakın bir noktada yeni mermer ocağı açılmak istenmesi üzerine, firmanın aldığı 'ÇED gerekli değil' belgesi yargıya taşındı. Mahkeme ruhsata dayanarak oluşturulan bu belgeyi iptal ederek yeni madencilik faaliyetine 'Dur' dedi. Bu karar faaliyette olan mermer ocakları için de emsal oldu. Bursa 1. İdare Mahkemesi de faaliyette bulunan ocakların ruhsatlarının yürütmesini 'ÇED gerekli değil' belgeleri nedeniyle durdurdu. Karar köyde bayram havası yarattı. Doğa-Der Başkanı Murat Demir "Adalet haklıdan yana tecelli etti. Şimdi tahrip edilen yerlerin çevre düzenlemesine ihtiyaç var" dedi.