Pazar 30.08.2009
Son Güncelleme: Cumartesi 29.08.2009

Yönetmenler ve oyuncuları

Oyuncu-yönetmen ilişkisi bağımlılığı sinema tarihi kadar eski. Oyuncuları yönetmenlerin yarattığı iddiasına karşın birçok insan da haklı olarak, "Seyirci, perdede gördüğüne bakar,"düsturuna inanıyor

İnglouıous 'daki türlü sinema muhabbeti arasında anısı bilhassa tazelenen yönetmen, Georg Wilhelm Pabst. Filmin kilit sahnelerinin geçeceği sinema salonu, kadraja Pabst ve oyuncusu Leni Riefenstahl'ın tabeladaki isimleriyle birlikte giriyor. Film meraklısı Alman askeri, sinemayı işleten Yahudi kızına "Yönetmen Pabst'ı takdir ediyorsun herhalde; bu yüzden adını tabelaya koymuşsun," cümlesini sarf edince, aldığı cevap şu: "Ben Fransızım. Biz ülkemizde yönetmenlere saygı duyarız." Yönetmenin adının mı, oyuncunun adının mı ön planda olması gerektiği, şartları duruma göre değişen bir tartışma konusu. Önceki sene Selay Tozkoparan bu 'ön plan' yarışına yapımcı egosuyla katılmak istemiş ve tabii bir Jerry Bruckheimer olmadığı için, O... Çocukları'nın afişinin en tepesine "Bir Selay Tozkoparan Yapımı" yazdırması hayli tepki çekmişti. Filmi kimin varlığının dikkate değer kıldığı, 'kimin daha çok star' olduğuna bağlı. Sanatsal anlamda değilse bile, son kertede iş buraya varıyor. Sessiz İtalyan klasiği Cabiria'nın afişinde, filmin sadece ara yazılarına imza atan Gabriele D'Annunzio'dan başkasının adı yok. Ekibin geri kalanını 'şöhret'ten saymamışlar zira. Bu da, sinema salonuna seyirci çekmede sadece yazardan medet umulan ender vakalardan biri. Yönetmen ve oyuncuları ise, bu anlamda birbirlerinden ayırmak pek de mümkün değil. G.W. Pabst'ın onlarca filmiyle, hem kendi zamanında hem de 'sinema tarihi'ne karıştıktan sonra başlı başına bir yıldız olduğuna şüphe yok. Ama Pabst deyince, Tarantino gibi 'yürüyen sinema veritabanı' olmayanların aklına derhal gelecek iki film var (Pandora's Box; Diary of a Lost Girl) ve ikisinin başrolünde de Louise Brooks oynuyor. Diğer taraftan bakınca, Amerikalı aktris Brooks'un adının halen bu denli hatırlanıyor olmasının sebebi de, 1929'da Pabst'la Almanya'da çektiği filmlerden başka bir şey değil. Dansçılıktan oyunculuğa geçen Brooks, Pabst'la tanışmadan önce ve sonra da memleketinde, yani Hollywood'da nice filmde oynamıştı. Gelgelelim ondan bir star çıkaran, Hollywood olmadı. Sayısı hâlâ hiç de az olmayan sadık hayranlarının da katılacağı üzere, Brooks'a göre kendi Hollywood hikâyesi şöyleydi: "Yumuşak başlı bir kadın kahraman da, iblis bir vamp da, halktan herhangi biri gibi de değildim. Hollywood'da hiçbir kategoriye uymuyordum."
DITRICH VE STERNBERG
Sinemacılar hakkında yazmayı da seven bir oyuncu olarak, Brooks'un oyuncu yönetimi hakkında binbir fikri var. Sessiz filmlerin 'mimiklerle maymunluk yapma' tipi oyunculuğunu benimsediği için, üç filmde birlikte çalıştığı Mal St. Clair'den epey bir 'horgörü'yle bahsediyor. Howard Hawks'tan memnun: "Mükemmel yönetmendi. Hiçbir şey yapmazdı. O sadece sette çok, çok güzel ve zarif görünen, sempatiklik yapan ve çekilen sahneleri duvara yaslanıp seyreden biriydi." Tıpkı Tarantino gibi oyunculara karşı insancıl tavırlarıyla tanınan Pabst'ın ondan aldığı performansların başarısını ise, yönetmenin, daha çekimlere bile başlamadan önce filmin kurgusunu, kamera açılarını, yakın planları kafasında canlandırabilmesine bağlıyor. Röportaj vermeyi kabul ettiği pek az insandan biri olan, ayrıca yıllar içinde kankasına dönüşen İngiliz sinema yazarı John Kobal'ın People Will Talk kitabında, Brooks'un bir başka efsanevi yönetmen-oyuncu ikilisi olan Josef von Sternberg ve Marlene Dietrich'le ilgili görüşleri de mevcut: "Sternberg'in otobiyografisi Fun in a Chinese Laundry'yi okudum. Kitabın adı 'Neden Marlene Dietrich'ten daha büyüğüm?' olmalıymış. Çünkü bütün meselesi, kendisinin dâhi bir yönetmen, Dietrich'in ise onun tarafından yaratılmış bir oyuncak olduğunu kanıtlamak. Aslında Sternberg'in kitabının da gösterdiği gibi, bütün iş, bir yönetmenin bir oyuncunun ne yapabileceğini görmesinde ve ondan o performansı nasıl alacağını bulmasında bitiyor. Dietrich'in o uzun, muhteşem bakışlarını atarken ne düşündüğünü hep merak ederdim. Sternberg anlatıyor; ona demiş ki, 'Altıya kadar say ve o sokak lambasına, sanki onsuz yaşayamazmışsın gibi bak'. Böylece konsantre olmasını sağladığı gibi, ona o tuhaf gizem havasını da katmış. Ki aynı gizeme başka hiçbir yönetmenle ulaşamadı."
AKIN VE ÜNEL
Doğru. Ama şu var ki, Sternberg de aynı büyüyü başka bir aktrisle yakalamış değil. Benzer bir sebeple, son birkaç yıldır aralarının 'limoni' olduğunu bildiğimiz Fatih Akın ve Birol Ünel'in Soul Kitchen'da tekrar birlikte çalışmasının ikisi için de hayırlı olabileceğini düşünüyorum. Ünel'in sinema kariyerindeki en önemli film Duvara Karşı olabilir, lakin filmin onsuz aynı etkiyi yaratmayacağına da adım gibi eminim. Hangisinin filme ne şekilde katkısının olduğu, bizi ilgilendirmiyor. Seyirci, perdede gördüğüne bakar. Türk oyuncularını, perdede maalesef genellikle ağızlarına yakışmayan cümlelerle konuşur ve de kamera karşısında 'kalakalmış' olmanın sakilliğini umutsuzca bertaraf etmeye çalışırken görüyoruz. Yeşim Ustaoğlu, son filmi Pandora'nın Kutusu'nda mizansen yaratırken kullandığı psikodrama tekniğiyle, oyuncularından müthiş doğallıkta performanslar aldı. Zeki Demirkubuz ise, oyuncu yönetimine ve diyaloglarına belki de en çok kafa patlatan, ya da emek harcayan (güncel) Türk yönetmeni. Sanırım yöntemleri, Tarantino ve Pabst gibi 'sevecen'ler yerine, Hitchcock, Fassbinder ve Kubrick gibi 'zalim'lere daha çok benziyor. En azından Kader'in çekimlerinde Ufuk Bayraktar'ın yüzünde buhran ve sıkışmışlık havasını yaratmak için kullandığı 'atkıyla boğazını sık' yöntemi, böyle düşünmek için küçük bir sebep. Dediğim gibi, seyirci sadece perdede gördüğüne bakıyor. Oyunculuk deneyimi epey kısıtlıyken, Yazgı'da 'Türkiye eski güzeli' Zeynep Tokuş'tan çıkardığı performansı unutamam. Yeni filmi Kıskanmak'ta Nergis Öztürk ve Berrak Tüzünataç'la neler yaptığı, yakında nihayete erecek bir merak konusu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.