Pazar 28.02.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 27.02.2010

"Beni Türk yönetmenlerine teslim..."

Atatürk'ü kim oynayacak? Başrolü kimin oynayacağı, olası bir Atatürk filmiyle ilgili en çok merak edilen soru ve 'sorun'lardan biri oldu yıllarca. Seçilen aktörün ona yeterince benzememesi halinde, konu üzerine çene yormak, taksilerde dahi icra edilebilecek yeni bir halk sporu olabilirdi. Zülfü Livaneli'nin Veda'sı, herhalde bu konuda fazla tartışma yaratmayacak. Mustafa Kemal'in 25-45 yaş arasını oynayan Sinan Tuzcu (kimin aklına gelirdi?), 'doğru resme' epey yakın bir görüntü vermeyi başarıyor. Atatürk'ün son yıllarını canlandıran Burhan Güven için de benzer şeyler söylenebilir ama oyuncu olmadığından olsa gerek, Güven'e neredeyse sadece 'resim' olarak rol vermişler. Livaneli'nin ortaya koyduğu gözlemler de, ortaokul tarih kitaplarının sayfalarına iliştirilecek görsel malzeme olmaktan fazlasına talip değil zaten. Salih Bozoklu (Serhat Mustafa Kılıç), 10 Kasım 1938, 09.05'ten birkaç saat önce Dolmabahçe Sarayı'nda onunla ilgili anılarını yazmaya başladığında, tüm seyrini bildiğimiz bir hikâyenin iyi bilinmeyen herhangi bir yönüyle karşılaşmak mümkün olacak mı, (cevabı 'hissetmek'le birlikte) merak ediyor insan. Başlıyoruz: Annesi Zübeyde Hanım (filme Rumeli Türkü'nden ziyade Rum aksanıyla başlayan Dolunay Soysert) mahalle mektebine gitmesini arzu ediyordu... Daha çocukluktan, lider bir kişiliği vardı... Osmanlı parçalanmaktaydı... Cebindeki saat, kurşunu engelledi... Amaç bir sinema filmi yapmak yerine bir Atatürk filmi yapmak olduğundan, izlediklerimiz, resmi tarihin özet halindeki canlandırması. İlk yarıda, Samsun, Meclis, inkılaplar vs gibi 'gelecek bölüm'leri düşünerek yorulabilir, sıkılabilirsiniz. Pes etmemeyi başarırsanız, filmin ikinci yarısında biraz hareket kazandığını göreceksiniz. Zira Latife Hanım'ın (Ezgi Mola) portresi ve tabii Fikriye'yle (Özge Özpirinççi) rekabeti, filmi TRT dizisi kulvarından çıkarıp, pembe dizilerin kıyısına yaklaştırıyor. Mola'nın oyunculuk yeteneğiyle ilgisi olmayan bir durum.

'ATIN BUNU DIŞARI!'

Senaryoya göre Latife Hanım, Mustafa Kemal'le evlendikten sonra birdenbire çığrından çıkarak evdeki hizmetlilere 'kötü muamele'ye başlayan, kocasının askerlerle sohbet etmesine dahi durduk yere sinirlenen ve ancak Yeşilçam melodramlarındaki zengin kaynanalarda görülecek tavırlarla "Atın bunu dışarı!" gibi replikler savuran birine dönüşüyor. Salonda haliyle kıkırdamalara sebep olan bu sahneler, aslında hikâyenin son derece ilgi çekici bölümlerine ait. Atatürk'ün Fikriye ve Latife Hanım'la ilişkisi, başlı başına bir film konusu olabilirdi. Keza Salih Bozok'la ilişkisi de öyle. Veya son günleri, cephedeki komutan olarak kişiliği (savaş sahneleri, bekleyeceğinizden daha iyi), hayatının herhangi bir bölümü... Livaneli'nin senaryosu, evet bazı bölümleri ister istemez hızlı sarıyor ya da es geçiyor, ama temelde, önemli olaylardan temsili parçaları art arda dizmeyi tercih ediyor. Neredeyse, ortada drama yok. Filmin herhangi bir odak noktası da olmadığı gibi. Modernite hayranlığıyla tanınan birinin hayatını anlatırken bu denli 'demode' bir sinema anlayışına saplanılmış olması, Veda'nın Atatürk'ü daha iyi, belki daha farklı bir yönüyle tanımak veya tartışmak için bir fırsat olmadığının en büyük kanıtı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.