Pazar 28.02.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 27.02.2010

Haftanın tortusu

Haftanın Tartışması İhsan
Doğramacı'nın ardından
Doğramacı artık yok
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan olaylarından biri de, YÖK ve Bilkent Üniversitesi'nin kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın hayatını kaybetmesiydi. 1915 yılında Erbil'de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan, orta öğrenimini Beyrut Amerikan Üniversitesi'ne bağlı International College'da bitiren, Bağdat'ta başladığı tıp öğrenimini, İstanbul Tıp Fakültesi'nde tamamlayan Doğramacı, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, ODTÜ Mütevelli Heyet Başkanlığı yaptı. Türkiye'nin ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi'nin de kurucusu olan Doğramacı'nın en önemli görevi ise, 12 Eylül'de YÖK'ün başına geçmesi, 1992 yılına kadar bunu sürdürmesi oldu. Doğramacı, bir yandan üniversitenin çağdaş restoratörü olarak sunulurken, öte yandan biliminsanları, aydınlar tarafından Türkiye'de özerk, özgür ve çağdaş bir üniversite sürecini bitiren kişi olarak da nitelendirildi. Gerçekten üniversitelerin bu günkü memur kurumları haline gelmesinde, 12 Eylül askeri rejiminin despotluğuyla özdeşleşmesinde ve özgürlüğünü yitirmesinde YÖK aracılığıyla kilit isim oldu. Zamanın Nokta dergisi onu, İstanbul Üniversitesi'ni klozet olarak kullanırken kapak yaptı. Tepe Grubu şirketlerini bünyesinde toplayan Bilkent Holding'in İcra Kurulu Başkanı olan Doğramacı, Tepe Grubu'nda Tepe İnşaat, TAV, Tepe Home, Tepe Altyapı, Bil Mobilya, Tepe Savunma, Tepe Knauf, Betopan, Tepe Cinemaxx, Meteksan Sistem ve Bilgisayar Teknolojileri, Tepe Mobilya başlıcaları olmak üzere 50'yi aşkın şirketin politikalarına da yön veriyordu. Bir dönem adı intihal (aşırma) iddialarıyla gündeme gelen Doğramacı'nın vefatının ardından, bıraktığı kültürel, politik ve entelektüel miras da tartışma konusu oldu.
Taha AKYOL (Milliyet, 26 Şubat)
YÖK onun eseridir, başarılarıyla hatırlanacak
"Merhum Doğramacı çocuk sağlığı alanında da dünyada saygı gören bir bilim otoritesiydi. İki büyük vasfı kendinde birleştiren Doğramacı'yı "üniversite tarihimizdeki en yaratıcı isim" olarak görüyorum: Biri onun bilim adamı vasfı. Öbürü onun müteşebbis ya da kurucu vasfı. YÖK de onun eseridir. Bu açıdan yapılacak itirazları biliyorum. Evet YÖK katı merkeziyetçi, aşırı hiyerarşik ve müdahaleci yapısıyla bugün de bir sorundur. YÖK'ün nasıl bir dağınıklığa tepki olduğunu ve ne ölçüde başarı sağladığını da dikkatten uzak tutmamak gerekir. Doğramacı, çöküntü halindeki üniversite hayatımızdan, bir yönüyle otoriter ama öbür yönüyle çok başarılı olan YÖK sistemini kurarak bugünkü akademik başarılarımızın önünü açtı. Devlet töreniyle ebediyete uğurlanacak olması yerinde bir kadirşinaslıktır. Hoca Bey eserleriyle yaşayacaktır. Allah rahmet eylesin."

Abdurrahman DİLİPAK (Vakit, 25 Şubat)
Türbanın ve çözümsüzlüğün mucidiydi, imtiyazlıydı
"Derin bir adamdı... Hem de ne derin! Merkezdeki adamlardan biri... En yaşlı, en tecrübelisi, en sır tutanı... İçeride ve dışarıda "saygın", sözü dinlenen biri... YÖK'ün kurucusu idi.. Türban tartışmasını başlatan da o idi... Aslında türbanın mucidi ta kendisi idi... Özel üniversiteler dönemini başlatan da o. Aklınca Sih erkeklerinin başına giydikleri sarığın adı olan türban adını, üniversiteli hanımların başını örtecekleri modern bir örtüye dönüştürerek bu sorunu böyle çözmek istiyordu... Hatta desinatörlere çizimler yaptırdı... Önce kulaklar görünecek şekilde bir bone gibi tasarlandı, hatta modeller dikilip mankenlerde test edildi, ama Doğramacı çözmeye çalıştığı bir sorunun parçası oldu sonunda... YÖK'ün kendi ürettiği çözüm modeli, çözümsüzlüğün adresi oldu... Sessiz ve derinden gitti... Hiçbir zaman sistemle çatışmadı. İmtiyazlı konumdaydı..."

Güngör MENGİ (Vatan, 26 Şubat)

Yaratıcı girişimci ve iyi bilim adamıydı
"Türkiye anıtsal eğitim kurumları ile adını ölümsüzleştirmeyi fazlasıyla hak eden seçkin bir evlâdını kaybetti. Prof. Dr. İhsan Doğramacı'ya Tanrı'dan rahmet, ulusumuza başsağlığı dileriz. Yüksek öğretime kalite kazandıran vakıf üniversitelerinin babası ve kurucusudur. Arkasında adına yakışır üniversiteler bırakmış, bu eserlerin parasal kaynağını kendi ailesinin varlığını vakfederek sağlamıştır. O yalnız yaratıcı bir girişimci, çok iyi bir bilim adamı olarak değil, az bulunur erdemlerin inşa ettiği bir anıt kimliğiyle hatırlanacak ve dileriz benzer olanaklara sahip olanlara da örnek olacaktır. Doğramacı, Türkiye'nin popüler sahnesine YÖK'ün kurucu başkanı olarak çıktığı için yıkıcı eleştirilerin hedefi oldu. O kadar temiz, inançlı ve yaratıcıydı ki, biz dahil pek çok şanslı insan, ona yaptıkları haksızlıkların pişmanlığını bu dünyaya veda etmeden kendisine duyurabildi."

HAFTANIN GÖZALTISI
TARKAN

Evet. Narkotik çalışıyor, Tarkan uyuşturucudan gözaltında. Onunla 1991'i 1992'ye bağlayan gece, bir zamanlar televizyonda dansöz sevdasına uykusuz kaldığımız bir yılbaşında tanıştık. Sonra o şarkılar söyledikçe, dans ettikçe coştuk, yasakları, baskıları, korkuları unuttuk. Ve erotize olduk. Sonra 'megastar' olduğu için onunla gurur duyduk. Cuma akşamı ikisi torbacı, sekizi kullanıcı 10 kişiye karşı yapılan uyuşturucu operasyonunda evi basıldı, gözaltına alındı. Tabii ki, bütün operasyon ona karşı yapılmış gibi oldu. Çünkü o Tarkan. Eski İstanbul Narkotik Şube Müdürü Nihat Kubuş'a bu tutuklamayı soruyoruz, şöyle yanıtlıyor: "Bu tür operasyonlarda kişilerin ünlü ya da ünsüz olmasına bakılmaz. Polis insanların ünlü olup olmadığına bakmaz. Eğer Tarkan'la ilgili polisin elinde bir bilgi yoksa, sadece daha az itibarlı ya da ününü kaybettiği için bu operasyonu yapma cesaretine sahip olunamaz." O halde niye dünyanın çoğu ülkesinde sanatçı ve uyuşturucu lafları ancak aşırı dozdan ölümlerde ya da rehabilitasyon için kliniklere yatıldığında yan yana geliyor? Evleri basılmıyor, üstleri aranmıyor? Uyuşturucu ticaretinin önemli transit ülkelerinden biri olduğunu bildiğimiz cennet vatanımızda verilen mücadeleye de saygımız sonsuz. Ancak yüz milyarlarca dolarlık bu alışverişin müsebbibi, o da eğer kullanıcıysa, Tarkan mı? Sık sık, bir ev baskını ve gözaltına alınan bir star haberi mi yapılacak bu ülkede? Efsanevi Rolling Stones grubu Türkiye'ye bir daha konser vermeye gelse, otel odası basılıp üstleri aranacak mı? Ya Marianne Faithfull? Peki Madonna ve ekibi? Uyuşturucuyla mücadeleyi hep bir ünlü üzerinden yapma kolaylığı mı seçildi? Yoksa Tarkan bir uyuşturucu baronu mu?
HAFTANIN POZU
LARA STONE

Hollandalı manken Lara Stone'un önlenemez yükselişi sürüyor. Mert Alaş ve Marcus Piggott'in Interview dergisinin mart sayısı için çektiği Lara Stone pozları da çok konuşulacağa benziyor. "Moda dünyasında en çok arzulanan kadın" olarak sunulan Stone'u fotoğraflarda bağlanmış halde görüyoruz. Love dergisinin son sayısında siyah-beyaz, çıplak fotoğraflarını gördüğümüz Stone, Interview için bol bol deri elbiseler giymiş.
HAFTANIN TWEET'İ
DALAI LAMA

Evet, sonunda oldu, Budistlerin ulu önderi Dalai Lama da Twitter'a katıldı. Bu olayı, bir süredir internet ortamında gezinen 'çakma Dalai Lama'yla da karıştırmayın. Dalai Lama (twitter.com/DalaiLama), 22 Şubat tarihli ilk tweet'inde şöyle diyordu: "Dalai Lama Hazretleri, 21 Şubat 2010 itibariyle Los Angeles'a ulaşmıştır." İkinci tweet'le, Dalai Lama'nın mesajlarının benzer bir formatta olacağı da anlaşılmış oluyordu: "Dalai Lama Hazretleri'nin Tibet Yeni Yılı'yla ilgili mesajı web'dan canlı yayınlanacaktır." Biz baktığımızda 122 bin kişi, "Dalai Lama izindeyiz," diyordu; üstad ise kimseyi takip etmiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.