Son Güncelleme: Cumartesi 04.09.2010
Taksi şöförü
İstanbul'da taksiyle bir yerden bir yere gitmek isteyenlerin başına gelmedik iş kalmaz. Araba kötü kokar, klima bozuktur. Bunlar yetmezmiş gibi yolu bilmeyen şoförler hep "Karşının taksisiyim de," bahanesine yatar. Yaşanan kâbus adeta Taksi Şoförü filmini hatırlatır
YOLCULUK MU, KÂBUS MU?
Nedir bu, istisnasız her sabah karşılaşılan bu 'mütekerrir' taksi kâbusu? Hani, Taksi Şoförü filmindeki Robert de Niro ile işimiz yok, ama bu da az buz felaket değil. Sadece bu kadarla mı sınırlı taksi 'olayı'? Ben İstanbul'da en çok taksi kullananlardan biriyim, başıma gelmedik iş kalmamıştır ve onların tümü de birbirine benzer. Binersiniz, yazdır, bütün pencereler açıktır, rüzgâr suratınızı tokatlar, "Klima yok mu?" diye sorarsınız, cevap bellidir: "Bozuldu abi." Kıştır, günlerdir arabanın camı açılmamıştır, adamcağız belki haftalardır su yüzü görmemiştir, arabanın içi kokudan girilmeyecek haldedir, dışarıda dehşetli bir yağmur vardır, bulduğunuz ilk taksidir, mecbur kalır sineye çekersiniz. Sigara yasağı bilinir, ama sizden önce fosur fosur içilmiş, sadece duman dışarı atılmıştır, gene koku üstünüze başınıza sinecektir. Arabalar temizlik nedir, bilmez. Oturduğunuz koltuğa ilişmek basbayağı cesaret işidir. Şoför kendi koltuğunu geriye itebildiğince itmiştir. İki kişiyseniz büzüşür kalırsınız. Arabaların çoğu dökülmektedir. Duramayan, kalkamayan, sarsılan, freni tutmayan kaç arabaya bindiğinizi hiç saydınız mı? Hele yol bilmek veya bilmemek. Kaç kez "Bebek'ten Taksim'e," dediğimde aynı cevabı almışımdır, "Karşının arabasıyım da tarif ederseniz..." Kimdir bu taksiciler? Nedir bu taksiler? Bugün 15 milyonluk bir şehirde yaşıyoruz. Sıkça gittiğim Ankara da büyük bir şehirdir. İzmir de öyledir. Oralarda da aynı şeylerle karşılaşıyoruz, üç aşağı beş yukarı, taksi deyince. O zaman bu işin üstünde biraz düşünmek gerekmez mi? Önce çuvaldız-iğne mantığıyla hareket edeyim.
18 SAAT ÇALIŞAN ŞOFÖR VAR
Sürekli konuşurum bu taksicilerle ve çarpıcı gerçekler var hayatları hakkında. Bu insanların çoğu akıl almayacak kadar genç. Çoğu, Güneydoğu göçeri. Çoğu, ilkokul mezunu veya değil. Günde en az 18 saat çalışıyorlar. Defalarca 24 saati aşkın süre arabanın içinden çıkmamış olanlarla karşılaştım. Hiçbir sosyal güvenceleri yok. Arabalar kendilerinin değil. Neredeyse tamamı orada ücretli çalışıyor. Benzini, araba sahibine ödediği kirayı, yediği yemeğin parasını çıktıktan sonra evine ekmek parası olarak götürdüğü miktar yok mesabesinde. Buna karşılık 'plaka baronları' var. Bir plaka en iyi semtte bir apartman dairesi fiyatına. Hiçbir eğitimden geçmemişler. Ne araba kullanmak ne yol öğrenmek ne de taksi kültürü edinmek gibi bir sorunları var. Ehliyetlerini nereden edindikleri belli değil. Tüm bu sorunların aşılması şart. Ama bu eksikler, taksi müşterisinin çıkmazını aşmaya yetmiyor. Bindiğimiz arabanın kim olduğundan haberimiz yok. Dünyanın her yerinde taksi bir yere kayıtlıdır ve kayıt belgesi, müşterinin göreceği bir yerde asılıdır. Korsan mıdır, kimdir o taksi, anlarsınız. Hele Amerika'da havaalanlarında taksi kiralayınca, elinize haklarınızı gösteren bir yazı verilir, yanında da bindiğiniz arabanın kaydı eklidir. Şunu söyleyeyim ki, İstanbul, kentsel şiddetin sıfır olduğu, dünyanın en güvenli kenti. Kim olduğunu bilmediğimiz o taksilerin soyduğu, öldürdüğü, gasp ettiği müşteri yok. Tersine, o zavallı şoförleri öldürüyorlar. Onu da belirteyim: Londra'ya gitmenin en büyük zevklerinden birisi taksilere binmektir. Yayla gibi o muhteşem arabalar ve cehennemin finnarını söyleseniz, çıt çıkarmadan sizi eliyle koymuş gibi verdiğiniz adrese götüren sürücüler... AB uyum yasaları bize müşteri haklarını öğretti. Mal alırsınız, bozuksa, beğenmediyseniz, hangi şartlarda değiştireceğiniz bellidir. Satıcıları şikâyet edeceğiniz merciler bellidir. Taksiler kadar müşteriyi sahipsiz bırakan ikinci bir alan yok. Temiz araba-pis araba, yeni araba-eski araba, bilen şoför-bilmeyen şoför karşısında tercih hakkınız yok. Hepsine aynı parayı veriyorsunuz. Birinden yakınmaya kalksanız yakınacağınız makam bulamazsınız. Delicesine araba kullanırlar, eliniz kolunuz bağlıdır. Uzun sözün kısası bu iş böyle olmaz. Her sabah Taksi Şoförü filminin kahramanı Travis Bickle ile karşılaşmak zorunda mıyım?
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut