Giriş Tarihi: 17.10.2010

İstanbul'un esas sorunu deprem

Kadir Topbaş, "Depremde ne yapacağınızı bilmiyorsanız erken uyarı işe yaramaz. İstanbul'da birincil problem, günlük yaşamımızı birebir etkilediği için ulaşım diye düşünüyoruz ama birincil problem aslında 'deprem'dir. Her gün depremi düşünmemiz ve konuşmamız gerekiyor," diyor

Kabul edelim, etmeyelim, İstanbul için 'olası' denen büyük deprem, bir gün mutlaka olacak. Bizim, çocuklarımızın veya torunlarımızın hafızasında ciddi bir iz bırakacak. Nitekim, sallandıkça, ya 99 depremini hatırlıyoruz ya da olası depremle ilgili bir tahmin yapıyoruz. Bilim insanları da televizyon kanallarında bir türlü ortak bir fikre varamıyor. Depremi ciddiye alma vakti geldi. Hatta İstanbul'da yaşayan her ailenin fertlerinin, deprem olduğu takdirde, birbirlerini nerede bulacağını aralarında konuşuyor olması lazım. Bunu ben değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş söylüyor. "İstanbul bir megapol. Birbirinizi nerede bulacaksınız? Birinci gün geçti, buluşamadınız, ikinci gün, üçüncü gün nerede buluşacağınızı aranızda planlamanız gerekiyor," diyor. Ve riskli bölgelerde yaşayan insanları daha güvenli yerlere taşımak için geliştirdikleri kentsel dönüşüm projesinde karşılaştıkları sorunları anlatıyor. Denizden gelecek olası büyük depremi, Kadir Topbaş'la denizin üzerinde konuşmak istedim. Bir akşamüstü Haliç'ten demir aldık, boğazın açıklarına kadar gittik.

- 3 Ekim günü İstanbul'da olan 4.4 şiddetindeki depremde neredeydiniz?
-
Üsküdar'da bir yemek davetindeydim. 4.4'lük depremi hisseder gibi olduk. Birazcık tedirgin oldum tabii. Bir kere yönetici olarak bir sorumluluk taşıyorsunuz. Hemen yerini, derecesini öğrendim.
ERKEN UYARIDAN ÖNEMLİSİ, NE YAPACAĞINI BİLMEK
- Devlet Bakanı Cemil Çiçek, Kandilli Rasathanesi'nin sekiz yıldır üzerinde çalıştığı deprem erken uyarı sisteminin, yani 7 saniye öncesi ikaz etmenin yarar sağlamayacağını söyledi. Buna katılıyor musunuz?
-
Depremin önceden algılanması için dünyada birçok ülke, Japonya başta olmak üzere, ciddi çalışmalar yapıyor. Biz de İBB olarak Boğaziçi Üniversitesi ve Kandilli Rasathanesi'nin erken uyarı sistemine destek veriyoruz. Her şeyden önce, 7 saniye de olsa, 15 saniye de olsa, böyle bir erken uyarı aldığınızda, nasıl bir davranış sergileyeceğinizi önceden bilmiyorsanız, hiçbir işe yaramaz. Siz 'Ne yapsam?' derken saniyeler geçer. Bunun karşısında nasıl bir davranış sergileyeceğinizi biliyorsanız, bu saniyeler anlam ifade eder.


DOĞALGAZ OTOMATİK KESİLECEK
- Siz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak depremin 7 saniye önceden geleceğini bilmenin fayda temin edeceğine inanıyor musunuz?
-
Refleksiniz gelişmişse ve ne yapacağınızı biliyorsanız, 5 saniyeyi bile değerlendirebilirsiniz. Ama eğer ne yapacağınızı bilmiyorsanız 20 saniyeyi bile değerlendiremezsiniz. Depreme karşı reflekslerin Japonya'daki gibi geliştirilmesi gerekiyor. Bu bilimsel çalışmalar hayat kurtarıyor. Mesela, Himalayalar'daki karların erken erimesi, Pakistan'daki sel felaketine sebep oldu. 50 kilometre genişliğinde, 1.600 kilometre uzunluğundaki bir alan sular altında kaldı. Türkiye'nin büyüklüğü kadar! Ama ne oldu, erken hissedildi, uyarılar yapıldı. İnsanlar kaçtığı için o kadar ölen olmadı.
- Sistemin ilk sinyali nereye geliyor?
-
Merkez Kandilli'dir ve sistemi doğru kurguladıysa, bütün AKOM'la ilgili kurum ve kurullar bu sistemi okuyabilecek.
- Bunu okumak için bir sistem var mı elinizde?
-
Şu anda bizde yok. Biz afet sonrası olacak riskleri minimize etmek için çalışıyoruz. Mesela deprem sonrası çıkabilecek yangınlar daha çok can kaybına neden oluyor. Doğalgazın otomatik olarak kesilmesiyle ilgili çalışmalarımız var. Sistem onu algıladığı anda, doğalgaz otomatik olarak kapanacak.
- Erken uyarı sistemi çalışmaları için belediyeniz ne kadar bütçe ayırdı?
-
Bütçe olarak baktığımızda, biz belediye olarak bugüne kadar, depremle ilgili tüm çalışmalara 1 milyar 19 milyon lira para harcamışız. Ciddi bir rakam bu.
- İstanbul'un öncelikli sorunu sizce trafik midir? Yoksa deprem mi?
-
İstanbul'da birincil problem, günlük yaşamımızı birebir etkilediği için ulaşım diye düşünüyoruz ama birincil problem 'deprem'dir. Her gün depremi düşünmemiz ve konuşmamız gerekiyor. En çok rahatsız olduğum konu depremdir! 1998 öncesi yapıların büyük bir bölümü risk taşıyan yapılar olarak değerlendiriliyor. Hatta biz 10 ilçeyi pilot bölge olarak seçtik, yaptığımız taramada 146 bin 987 binadan, 42 bin 500'ünün risk taşıdığını tespit ettik.
KENTSEL DÖNÜŞÜM ALEYHİMİZE KULLANILDI
- Orada yaşayan insanlara bu söylendi mi?
-
Bu pilot bölgelerde ikazlarımızı yaptık. Fakat maalesef Türkiye'de insanların korku ve endişelerini siyaset malzemesi olarak kullananlar var. Biz kentsel dönüşüm, deprem dönüşümü ifadelerini kullanırken iyi niyetimiz, ana muhalefet başta olmak üzere diğer siyasi partilerce suistimal edildi. Halka dediler ki, 'Biz geldiğimiz zaman evinizi yıkmayacağız, bunlar yıkacaklar. Sizi bir başka alana kaydıracaklar, yerlerinizi alacaklar.' Halbuki ben onlardan 'Risk altındasınız, buradan taşınmanız gerekiyor, bizim teklifimiz şudur,' demelerini beklerdim. Bu tarzda tedirginlikler oluşturuldu. Bu şehirde yapılar 1998 öncesine göre, yani ikinci derece deprem kuşağına göre yapılmışsa; o dönemlerde 'yapsatçı' furyasıyla birçok insan, mesleği olmadığı halde bu işi yapmaya kalkmışsa; kullanılan malzeme, doğru dürüst inşaat yapmaya elverişli malzeme değilse, gelişigüzel malzemeler kullanılmışsa; beton kararken, hazırlık yaparken dikkat edilmemişse, ciddi bir sıkıntı var demektir. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Deprem, siyasi kavgaya malzeme olacak bir olay değildir. Ülkesini seven her siyasi parti, depremle ilgili çalışmalarda el ele olmalıdır. Bunu bilimadamlarına da söylüyorum. Deprem konusunda 'Makamım da, mevkim de, siyasi itibarım da bir tarafa' diyebilen insanlara ihtiyaç var. Bununla ilgili 'Siz ne yapıyorsunuz?' derseniz, 'Deprem dönüşümü çalışmaları,' diyebilim. 'Kentsel dönüşüm' diyemiyorum, çünkü o, ciddi şekilde aleyhimize kullanıldı.
- Vatandaş bunu nasıl zafiyet olarak görebilir? Daha ötesi yok ki. 'Eğer taşınmazsan oturduğun bina depremde üstüne çökecek,' diyorsunuz.
-
Bir de bizim kadercilik anlayışımız var ya. Halbuki deprem kadercilik dinlemez. Risk taşıyan bölgelerde oturanlara diyoruz ki, 'Sizi aynı alanda yeniden barındıracak yapılar yapacağız. Bunun kaynağını bulabilmek için size 100 metrekarelik daireniz yerine 75 metrekare vereceğiz. Çünkü 25 metrekare ile buna bir finansman oluşturmak lazım. Bu vereceğimiz konut daha kaliteli, daha güvenli, daha sağlam, değer olarak iki kat daha değerli olacak. Yine de bırakmıyorlar evlerini.
- Kaç kişi evlerinden çıkmayı kabul etti?
-
Zeytinburnu'nda çok zor kabul ettiler. 2 bin küsur aileyi taşıyoruz. '100 mertrekarede oturmaya devam etmek istiyorum, 75 metrekare benim için ufak,' mı diyorsunuz, o zaman '25 metrekare farkını 10 yıl vadeli uzun taksitlerle geri ödeme yapın,' diyoruz. TOKİ'nin Kayabaşı'nda veya başka yerlerde depreme karşı yapılmış gayet modern yapıları var. Bunlarla takas edelim. Sizi oraya taşıyalım.' Maalesef, 'O da olmaz, bu da olmaz, kaç daire vereceksiniz?' diyenler var. Bunu manipüle eden çevreler, hatta STK adı altında bazı çevreler var. Çok zor bir iş! Kimsenin mülkiyet hakkına müdahale etme hakkınız yok. 'İkna esastır' diyoruz, eşdeğerlilik esasına göre malınızın birebir karşılığını veriyoruz. Buradan bizim bir ticari beklentimiz olmaz. Bizim için en önemli şey, insanların güvenliğidir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.