Türk filmleri Bogota'da
Kolombiya'nın başkenti Bogota'da 27 yıldır gerçekleştirilen film festivalinde Türk filmleri de gösterildi. Ancak festivale hiçbir Türkiyeli sinemacının katılmaması dikkat çekiciydi
DAĞ MANZARALARIYLA YAKINLIK KURDULAR
Festival kartı taşıyan biri, bir ara "Yarın sabah Türk sinemasıyla ilgili bir sohbete katılacaksınız, haberiniz yok mu?" diye sorduysa da, kendisini bir daha görmedim. Gösterim çizelgesini dördüncü günde edinmemizi sağlayan jüri mihmandarının, böyle bir etkinlikten zaten haberi yoktu. Sonuçta Bogota Büyükelçisi Cemil Ferhat Karaman'ın festival sebebiyle verdiği röportajlar, şehirdeki iki gazeteden biri olan El Espectador'da tam sayfa çıkan 'Cine Turco' haberi gibi tanıtıcı faaliyetler gerçekleşmedi değil. (20 küsur yıldır Kolombiya'da yaşayan, Karayip Denizi kıyısındaki Cartagena şehrinde Fahri Başkonsolosluğu yürüten ve 'Kolombiya'nın en çılgın diplomatı' olarak bilinen Vildan Karamahmutoğlu'nun çabalarına ilaveten.) Açılışta Sonbahar'ı izleyen Kolombiyalılar, filmin minimalist tarzından çok, dağ manzaralarıyla yakınlık kurdular; bir yerde kan çekti. Latin Amerika gibi sol geleneğin güçlü olduğu bir coğrafyada Sonbahar'ın politik direnişçi hikâyesiyle de sempati toplayacağını sanabilirsiniz ama, Kolombiya solcu örgütleri romantize etmenin popüler olduğu bir döneminde sayılmaz. Muhafazakâr Parti hükümetinin son yıllarda can güvenliğinde -ABD desteğiyle- sağladığı ilerleme, çoğunluğun takdirine mazhar. Marxist-Leninist bir hareket olarak kurulan FARC ise, ideolojik konumunu, büyük ölçüde 'uyuşturucu üreticisi ve dağıtımcısı' kimliğine kaptırmış görünüyor.
GAMSIZCA ÇİĞNENEN SAKIZ
Kolombiya deyince uyuşturucu trafiğinden bahis açmayacak dünyalı azdır. Festivalde yarışan Kolombiya filmlerinin çoğu da, haliyle kokain ticaretinden veya ülkenin yakın geçmişindeki acılardan, topraklarından sürülenlerin travmalarından bahsediyordu. 'En iyi Kolombiya filmi' seçilen La Sangre y La Lluvia (Kan ve Yağmur), DJ'in "Kolombiyalı değil miyiz? Haydi kokain, seks!.." anonsları yaptığı bir gece kulübünde açılıp, kardeşini öldüren gangsterlerin peşindeki saf bir taksi şoförüyle kokain bağımlısı bir 'parti kızı'nın bir gecelik Bogota macerasını anlatıyor. Ödül törenindeki 'sakızlı' sahne performansına bakılırsa, Variety gibi etkili uluslararası yayınlardan da destek alan genç yönetmen Jorge Navas, Kolombiya sinemasının 'kötü çocuk'u olmaya talip. Gamsızca çiğnenen sakızdan çıkardığım sonuç, filmdeki kederin yanına "İşte biz böyle de psikopatız," gibisinden bir 'gizli ve suçlu' gururun eklenmesi oldu. Bizim sokaklarımızdan da, zaman zaman yükselen bir 'iç ses' çeşidi. Otelimin bulunduğu, gündüz Nişantaşı, gece İstiklal Caddesi hayatı süren Zona Rosa'da gözlemlediğim sokak kavgalarının bizdekilerden en büyük farkıysa, volümü kademe kademe yükselen ve mutlaka '... lan!' diye biten repliklerin sarf edilmeyişi, olayın genellikle sükûnet içinde gerçekleşmesi. Tabii bir de sokaklarda 'yüksek cinsel gerilim'den bahsetmek zor. Ne de olsa Bogota barlarında neredeyse herkes 'salsacı'; kadın-erkek epey samimi ilişkiler içersindeler. Bir şehrin ne kadar tehlikeli olduğu sorusunun cevabı, birçok sorudan daha değişken. Size "Bogota'da akşam şuraya gitme," diyenlerin, diyelim ki Beyoğlu hakkında da aynı şeyi söylemeyeceğine, her zaman emin olamıyorsunuz. Latin Amerika, buralı birisinin 'ucundan' görüp de anlamasının zor olduğu bir diyara benziyor. Yine de bizden daha da keskin uçlarda yaşadıkları ortada. Zaten bu işler böyle: Ne kadar karışık ülke, o kadar organizasyon karmaşası.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde