Son Güncelleme: Pazar 12.12.2010
Anne-kız birlikte takvim yapıyorlar
Ülkemizin en köklü aile şirketlerinden biri Apa Ofset... 1942'den beri gelişerek, zamana ayak uydurarak bugünlere gelmiş. Bunun sırrı ise Apa ailesinin dört kuşaktır işi bizzat sahiplenmesi. Şirket bünyesinde birçok yayına imza atan Lale Apa, şimdi kızı Dilara ile yeni projeler peşinde
- Apa Ofset, Türkiye'nin en köklü aile şirketlerinden biri. Bu süre içinde kendini geliştirmeyi de başarmış. Bunun sırrı nedir?
- Lale Apa: Apa Ofset'i Mazhar Apa, 1942'de kurmuş. Yurtdışına gidiyor, ilk matbaa makinesini bir hurdacıdan alıyor, 20 parça şeklinde. Çünkü parası ancak buna yetiyor. Türkiye'ye getiriyor, nasıl kurulacağına dair bir planı bile yokmuş. Burada bir ekiple birlikte kurmayı başarmış. Man Ajans'ın sahibi Eli Acıman'la çalışıyorlarmış. Çok büyük bir çaba var. Sonra Babıali'den Levent'teki bu yerimize getirmiş matbaayı Mazhar Bey. 1969'da bu araziyi aldığında herkes kendisine, 'Sen deli misin?' demiş. Buraları tamamen tarlaymış, sadece Eczacıbaşı varmış. O jenerasyon hep yokluktan var etmiş işlerini. Vehbi Koç, Eczacıbaşı, Apa ailesi çok büyük zorluklar yaşamış. Mazhar Bey aynı zamanda ressamdı, karikatüristti. Fotoğrafçılık yapmış, Atatürk'ün çok ünlü bir fotoğrafını çekmiş. Çok zarif, hoş bir insandı. Her zaman ince, bakımlı, şık giyinirdi. 93 yaşına kadar çok sağlıklı yaşadı.
- Ama sonrasında da aileniz işe sahip çıkmış ve bugünlere gelinmiş...
- L.A: Evet, Mazhar Bey'den sonraki jenerasyon işi sürdürmüş. Sonra benim eşim, işi iyice büyüttü. Artık butik matbaacılıktan çıkıp, ticari, büyük bir şirkete dönüştürdü işi. Gelişim Yayınları'nda rahmetli Ercan Arıklı'yla birlikte çalıştılar. Ben de Marie Claire dergisinde çalışıyordum. Bu dergiyi ilk çıkaran ekipteydim. Apa grubu, Sky Life dergisini yapıyordu ve sıkıntıları vardı. Ben derginin başına geçip eşimle birlikte çalışmaya başladım. Bir formalık bir dergiydi, içinde sekiz tane reklam vardı. İki yıl sonra reklam sayısı 88 oldu. Sonra Apa Tasarım diye bir reklam ajansı kurduk. Bunu geliştirdik.
- The Guide İstanbul nasıl başladı?
- L.A: Apa Tasarım'ı kurduktan sonra kendi yayınlarımızı yapmaya başladık. İlk olarak da The Guide İstanbul dergisiyle başladık. Böyle bir rehber dergi hazırlamak benim fikrimdi. Bütçemiz olmadığı için reklamından editörlüğüne kadar her şeyi tek başıma yaptım uzun süre. Dergiyi ilk tasarlayan çok önemli bir İngiliz tasarımcıydı. İlk editörüm de İngiliz The Economist'in editörlüğünü yapan Tim Hindle adında biriydi. Bu yüzden temeli çok sağlam atıldı. Bu derginin içinde olan her şeyi ben bilirim. Yemişimdir, içmişimdir, giymişimdir, gitmişimdir. Bütün dükkânları dolaşıp ürün seçmişimdir. Babam İlter Türkmen, diplomat olduğu için çok dolaştık biz. Dergideki çabam, İstanbul'un güzel taraflarını sunmak oldu hep.
- Bir de çok beğenilen takvimleriniz var...
- L.A: Evet, Apa takvimlerine de 2003'te başladık. Bu aslında Apa Group'un müşterilerine hediyesi şeklinde başladı. Fakat o kadar sevildi ki, yanlışlıkla birine yollamazsanız, 100 kere telefon eder, 'Aman ne olur gönderin,' diye. Bir buçuk yıldır kızımla birlikte hazırlıyoruz takvimi. Bu çok zor oluyor. Çünkü içinde her gün için ayrı bir bilgi var. 365 günlük, adam akıllı bilgi toparlamak hiç de kolay değil. Güzel sözler bulunup çevriliyor, çok dikkatli yapılması gerekiyor. Bunun tamamını yıllarca ben kendim hazırladım. Bütün içerik toparlamasını kendim yaptım. Şimdi çok şanslıyım, çünkü Dilara bizimle çalışmaya karar verdi.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde