Dice Kayek'in Ece'si
Ödülünü 14 Aralık'ta Fransa'da Meclis'te alacak olan moda tasarımcısı Ece Ege, Paris'in yaratıcılıkta en önemli merkez olduğunu ama üretim için Türkiye'yi tercih ettiğini söylüyor
- Paris maceranız ne zaman başlamıştı?
- Moda eğitimi almak için 24 yıl önce gittim Paris'e ve kaldım. Çünkü dünya markası olmak için başka yol yok. Hayatımın yarısından çoğunu Fransa'da geçirmiş oldum. Kız kardeşim Ayşe Ege ile birlikte şirketimizi kurup, işimizi oradan başlatmaya karar verdik. Çok da iyi oldu. Paris, bizim işimizde dünyanın en zor yeri. Hem imaj olarak hem de ticari olarak. İşimiz moda olduğu için Paris'te olmaya mecburduk.
- İmaj bu kadar önemli mi?
- Paris, imaj için, marka değerini artırmak için bulunulması gereken yegane yer. Büyük markaların hepsi orada. Onun için imaja çok bağlı bizim iş. Tabii tek bir yerin pazarı da yetmiyor. Uluslararası tanınmışlık önemli. Dünyaya hizmet etmek ve dünyanın genel trendine uygun ürün yaratıp pazarlamak durumundayız.
TÜRKİYE GÜZEL BİR AİLE!
- En önemli markaların olduğu bir yerde tutunmaya çalışmak korkutucu olmalı?
- Sırf da bu sebepten orada olmak istedik. Paris'te bir şey olursam, her yerde olabilecektim. Yoksa hayat çok kolay olurdu.
- Hem Fransız hem de Türk vatandaşı olduğunuz için soruyorum. Türkiye'de mi yoksa Fransa'da mı iş yapmak daha avantajlı?
- Hem orada oturan Fransız vatandaşı, hem de burada oturan ve iş yapan Türk vatandaşı olarak Türkiye çok daha avantajlı. Çünkü çok daha enerjik. Ekonomi çok iyi. Tabii ki dünyanın hiçbir ülkesinde her şey insanların istediği gibi güzel ve rahat olmuyor. Öyle bir hayat yok. Ama ekonomi iyi olunca insanlara umut ve enerji veriyor. Diyeceksiniz ki peki niye hâlâ Paris'tesiniz? Çünkü bizim işin bel kemiği yaratıcılık ve bu da Paris'te var. Düşünsenize dünyanın en önemli sergileri Paris'e geliyor. Gitmesen bile afişini görüyorsun, gazetede okuyorsun. Paris yaratacılıkta en önemli merkez. Ama ben üretimimi Türkiye'de yapıyorum. İş gücüm, kalitem Türkiye'ye ait. Çin'e de, Afrika'ya da Japonya'ya da buradan satıyoruz. Kumaşlarımız çok iyi oldu. Eskiden alırdın, hemen tüylenirdi, şu anda muhteşem. Ama tabii bizim işin bel kemiği olan yaratıcılık kısmı tabii ki Paris.
- Anladığım kadarıyla yaratıcılığa katkısı dışında sizin için önemli ülke Fransa değil artık.
- Bugün Türkiye de artık Avrupa'ya entegre oldu çünkü. Biz hem imalatlarımızı Türkiye'de yaptırıyoruz hem de yeni bir markanın tasarımlarını yapıyoruz. Doğru adım atmışız. Dışarıdan bakınca şimdi ben ülkemi ailem olarak görüyorum. Fransız gözüyle Türkiye, güzel bir aile. Fransa'da artık yatırım falan durdu. İşe alınmalar yok. 'Bir şey yapayım da onu 15 yıl sonra şuraya getireyim,' heyecanı, duygu kalmadı. Bugün gençsin, 23-24 yaşında. Hepsi İngilizce, Çince, Japonca, Rusça biliyor artık. Ama 'Bir maaş alayım, düzgün olsun, yeter,' derdinler. Emeklilik hayali kuruyorlar. Beklenti kalmadı. Bizde de çok genç tasarımcı çalıştı. Heyecanları yok, görüyorum. Türkiye'de ise büyük bir heyecan var.
REFERANDUM YAPILSA AB'YE HAYIR DERİM
- Türkiye'nin AB'ye girmesine en çok Fransız halkı karşı...
- Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı olmayacak yakında. Benim görüşüm öyle. Bugün referandum yapılsa samimi söylüyorum, ben 'Hayır,' derim. Aynı zamanda bir Fransız vatandaşı olarak dışarıdan da bakan biri olarak söylüyorum bunu. Doğru mu AB'ye girmek? Yavaş yavaş iflas ediyor. Bu ekonomik değil de barış için bir topluluk olsa ilk başta olduğu gibi, tamam ama şimdi artık öyle de değil. Türkiye bana göre çok iyiye gidiyor. Tabii ki düzelmesini istediğimiz, küçük, bir sürü detay var. İyi ama bu her yerde var. Global baktığın zaman Türkiye'nin durumu iyi. Ama AB'ye girme kriterleri Türkiye'yi çok modernleştirdi, iyi etkisi oldu. Ben girerse eğitimin daha kuvvetleneceğini ve sosyal hakların gelişeceğini düşünüyorum. Peki ya sonra?
- Müslüman kadınlar arasında ödüle layık görüldünüz. Bir Müslüman olarak Fransa'da hiç mi rahatsızlık hissetmediniz?
- Hiç hissetmedim. Önemli olan başarılı işler yapmak. Tam tersine 'Aa siz Müslüman mısınız? Bravo,' dediler. Rahmetli annem birçok duayı bizim showroom'un girişine çerçeveletip asmıştı. Mağazaya gelenler o yazıları görünce Müslüman olduğumuzu fark ediyorlardı ve o kontrast hoşlarına gidiyordu. İslam gerilik demek değil ki. Hem Müslüman olup, hem de ultra modern, ileri görüşlü, güzel şeyler yapabilirsiniz.
- Ödül aldığınızı kim haber verdi size?
- Fransa İslam Konseyi (FEM) Başkan Yardımcısı Haydar Demiryürek. Paris Büyük Camii'nden arıyordu. Her yıl Müslüman kadınlara ödül veriyorlarmış. Bu yılki ödüle beni layık görmüşler. Paris'te yaşayan ve gençlere hem duruşları, hem yaptıkları işle örnek olacağını düşündükleri Afrikalı, Orta Doğulu ve Akdenizli Müslüman kadınlara ödül veriyorlarmış. Onlar önümüzdeki yıllarda dünyayı yönetecek olan genç kuşaklara örnek olacak kadınları seçiyor. Ne yazık ki dünyanın pek çok ülkesinde kadınlar ikinci sınıf. Sanıyorum güç alsınlar diye böyle bir ödül veriyorlar.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde